Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben… Ve gereği düşünüldü, eski bir paylaşım tekrar yerini aldı burada…
__ İFTİRA__
İnsan, yeryüzüne birtakım görev ve salahiyetlerle donatılarak, Allah’ın en seçkin mahlûku olarak gönderilmiştir. Bu görevler, Allah’a kulluk noktasında zirveye ulaşır. Vazifesini hakkıyla yapan Allah’a ve insanlara yönelik her türlü görevini gereği gibi ifa eden, kimse en iyi bir kuldur.
Bizim kişi ve topluluk olarak ahlâkımız, davranışlarımız en az inanç ve ibadetlerimiz kadar ehemmiyet arz eder çünkü inanç ve ibadetlerimizde ferdilik hâkimdir. Başkasına tesiri dolaylı olmaktadır. Gerçi inançsız ve ibadetsiz kişilerin de aile ve cemiyetlerine zararları vardır ama onlar sakin ve kendi kabına çekilmiş iseler, bir bakıma aile ve cemiyet onların tecavüzlerinden kurtulmuştur. Hâlbuki ahlâk ve davranışlarda, aile ve cemiyetin fayda ve zarar görmesi daha da belirgindir. Ahlâklı bir kişi ailesi, çevresi ve milleti için bir iyilik kaynağı ve bir rahmet bulutu demektir.
Ahlâksızlıkla savaş, önce “iyi ahlâklı bir kişi olmaya çalışmak ”la başlar. Dinî yönü yanında iyi bir Müslüman, aynı zamanda iyi ahlâk sahibi olmaya da mecburdur. “İyi bir Müslüman zaten iyi ahlâklı bir insandır” ölçüsü doğrudur. Fakat kanaatimizce eksiktir. Dış görünüş itibarıyla dinin isteklerini yerine getiren bir kişi, bazen beklenenin aksine ahlakı zayıf kalabilmektedir.
Ahlâkı, “insandaki oturmuş iyi ve kötü huylar” meydana getirir. İlk insan ve ilk peygamberden günümüze kadar, iyi ve kötü huylar incelenmiş, insanlara yeteri kadar tanıtılmıştır ama insan her gün bu bilgileri yeniden hatırlama ile eksiklerini daha iyi giderme yolları bulacaktır. Biz bu yazımızda İFTİRÂ’dan söz edeceğiz.
‘Alçak bir silâh’ dan farkı ne?.. İftiranın___ Ha bir silahtan çıkan kursun ya da haksız yere atılan bir iftira.
İkisi de kalbi deler geçer, kırar.
Kalp kırmak çok günah olduğu gibi, o kalbi yapmak yani gönül almak da büyük sevaptır. İşte bundan dolayı Yunus Emre, (Bir gönül yapmak, yüz Kâbe’yi yapmaktan iyidir) demiştir. Burada Kâbe küçümsenmiyor, gönül yapmanın önemi vurgulanıyor. Bu inceliği iyi anlamalıdır.
Rabbim bizi sevdiklerimizin gönlünü kırmaktan esirgesin dostlarım…
İftira TDK da ve sözlükte açıklaması “yalan söylemek, uydurmak, asılsız isnatta bulunmak” gibi manalara gelen iftira, terim olarak “bir kimseye asılsız olarak suç, günah yahut kusur sayılan bir söz, davranış veya nitelik isnat etmek” anlamında kullanılmaktadır. Ancak günlük dilde iftira yaygın olmakla birlikte hukuk ve ahlâkta daha çok ifk ve bühtan terimleri, zina iftirası için de kazf kelimesi kullanılmaktadır.
İnsanoğlu, her devirde ve her toplumda iftiraya uğrama hususunda çeşitli sorunlarla uğraşmak zorunda kalmış ve hep bir mücadele içinde olmuştur. Bazı insanlar, kendi çıkarları uğruna menfaat ve makam elde etmek, itibar kaybettirmek gibi düşüncelerle nefislerinin de etkisiyle iftira atmaktan çekinmemişlerdir. Kur’an’ın da yasakladığı kötü davranışlardan ve büyük günahlardan birisi olan iftira, hiçbir topluma ait değildir ve hiçbir toplum tarafından da hoş görülmemiştir. İftira, insanlar arasındaki sevgi, dostluk ve güveni zedeleyip düşmanlığı arttırdığı ve toplumun düzeninin bozulmasına sebep olduğu için toplumda bir ahlak problemi ve manevi bir hastalık olarak kabul edilmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de 59 yerde lafzen geçen iftira kavramı, mana olarak da daha birçok yerde geçmektedir. Kur’an’da zikredildiği şekliyle ele alınacak olursa iftira Allah’a, peygamberlere ve müminlere yöneltilen büyük bir günahtır.
Çünkü Kur’an’da, iftira ile Allah’ın zatına ve sıfatlarına, Peygamberlerin Risalet görevlerine, müminlerin ise namus ve haysiyetlerine kastedildiği ifade edilmektedir.
Bunun yanı sıra iftiranın dinî, ahlâkî, ferdî, içtimai ve hukukî olmak üzere dört boyutu bulunmaktadır. Allah tarafından haram kılınmış, Peygamber tarafından da sakınılması gereken yedi büyük günah arasında zikredilmiş olan iftira büyük bir ahlâk sorunudur.
Son zamanlarda insanların çok rahat bir şekilde iftira attığına şahit oluyorsanız, yalnız değilsiniz. Günümüzde git gide yaygınlaşan bir hastalık tablosu bu adeta.
İftira, çamur atma, aslı olmayan bir konuda etrafa yalan yanlış bilgiler yaymak anlamına gelir. İftiraya yol açmak ve “haber taşıyıcı olarak” iftirayı yayarak ona çanak tutmak hem insani, hem vicdani hem de dini bakımdan büyük bir vebaldir.
İftira, az ve yetersiz bilgi ile bolca yorum yapmak demektir. Kulaktan dolma ve yüzeysel bilgilerle sonuca gitme eğiliminde olan insanlar tarafından yapılır. Ki özellikle bunu son günlerde siyasi arenalarda çok işitir olduk…
İlim hayatımızda, politikada, cemiyet ve ticaret hayatımızda her an iftira vakası ile karşılaşmamız mümkündür. Bazen iftira, kişilerin aile hayatlarına bile bir noktada girmektedir. Bu itibarla temiz olduklarına inandığımız kimselere atılan çamurlara göz yummadan onları savunmalıyız. Bu Müslümanlara düşen bir görevdir. İftiraya göz yummak; daha büyük yaralar açılmaması için ses çıkarmamak, müfterileri daha azgınlaştırmakta öteye gitmez. Son zamanlarda ülkenin her kesiminde bunun pek çok misalleri görülmüştür.
İftiranın düşmanımızda iz bırakması ümit edilir. Bu iz ve bu ala, bazen içte de olabilmektedir. Öyle dürüst görünen kişiler vardır ki, onların izleri içtedir ve bu iz müfteriliğin izidir. Dünya hayatında bu adamlar dürüst de görülse adi kişilerdir.
İftiranın kökeninde bilinçaltındaki intikam duygusu yatar. İftiracı kendisini inciteceğini umduğu suçlamaları, özellikleri, ithamları iftira attığı kişiye yakıştırır daha doğru bir tabirle yapıştırır. Çamur at izi kalsın mantığıyla karalamaya çalışır.
Atılan iftira bir ayna gibi iftira eden kişinin bilinçaltını yansıtır. Bastırdığı duygularını, gizlediği suçlarını, günahlarını, hırslarını ve hayallerini yansıtır. Evet iftiralar hayalleri yansıtır. Asılsız suçlamalar başka bir deyişle iftirayı atan kişinin hayalleridir.
İftira atan kişiler, sorunlarıyla başa çıkma becerisi gelişmemiş kişilerdir. Pasif çözüm arayışlarını iftira atarak çözmeye çalışırlar. Bu bağlamda, belli kişileri kendi sorunlarıyla öne çıkartarak, kendi asıl sorunlarının ikinci planda kalmasını sağlamaya çalışırlar. Bu eğilim hem iftira atmayı hem de atılan iftiraya çabuk ve kesin inanmayı artırıcı unsurlardır.
İftira atmak iftiracıya nasıl bir haz verir? Nedir bu kuru iftira dedikleri? Yoksa iftiranın kökeninde müfterinin bizzat kendisi mi vardır?
İftira atmak yani asılsız suçlamalarla bir insanı incitmek, zor duruma düşürmek, onurunu zedelemek, aşağılamak ve insanların gözünden düşürmek, maddi manevi ona zarar vermek çok çirkin bir davranış olduğu gibi, bütün dinlerin yasakladığı ve günah saydığı bir davranıştır.
İftiracı insan İftira attığı kişiyle helâlleşmezse cezasını mutlaka görecektir. Dünyada bir gün kendisi de attığı iftira kadar şeni’ bir iftiraya mahkûm olur. Âhirette de, Allah’ın sorgusuna muhatap olur.
ÖLDÜRÜCÜ bir zehri hiçbir şey yararlı bir içki haline dönüştüremez! Kötü niyetli dedikodu veya iftira da, yerinde olarak dürüst bir insanın, iyi namını çalabilen bir zehre benzetilmiştir.
Romalı ozan Juvenal, iftirayı “zehirlerin en kötüsü” olarak niteledi. İngiliz dram yazarı William Shakespeare de, yazdığı piyesin oyuncusuna şu sözleri söyletmiştir: “Benim iyi namımı çalan, çaldığıyla kendisini zengin etmez, ama beni gerçekten fakir eder.”
İftiraya uğrayan kişinin Allah nezdinde kaybı yoktur. Bilâkis kazancı vardır. Cenâb-ı Hak: “Böyle imtihanlar sizin sevaba erişmeniz için birer vesile teşkil eder.”3 buyurmuştur. Meselâ iftiraya uğradığı halde sabreder, kardeşlik hukukunu, uhuvveti ve toplum huzurunu bozucu taşkınlıklardan kendini alıkoyar ve iftira atmaktan da, iftiraya uğramaktan da Allah’a sığınırsa sevabını katlamış olur.
Ayrıca iftira atan kişiye, günahının birçoğunu da yüklemiştir. Halk arasında iftiraya bu açıdan “günahını alma” denir ve doğrudur. İftiraya uğrayan kişi eğer suçsuz ise, mahşerde Allah’ın adaleti gereği ya iftiracının sevaplarından alır, ya da eğer iftiracının sevabı kalmamışsa kendi günahlarını ona yükler. Peygamber Efendimiz (asm) mahşerde böyle kaybeden kişileri “gerçek müflis” olarak nitelemiştir.
“Söz çokluğunda hata eksik olmaz; fakat dudaklarını tutan akıllı davranır.”
İftira atmak, karşındaki kişileri bilinçli olarak itibarsızlaştırmak için yapılır. İftira atan kişiler, bilinçaltlarında kendi hayatlarının kirli olduğunu düşünür. Karşılarına onlardan daha temiz, mutlu ve sevecen insanlar çıktığında deliye dönerler. İçten içe öfke duyarlar. İftirayı atanlar ve yayanlar, bundan büyük haz duyarlar.
“İftira, iftiracının iftira attığı kişinin masumiyetinden, dürüstlüğünden ve inandırıcılığından korktuğunun, çekindiğinin çok açık göstergesidir. İftira bu anlamda bir tür psikolojik savaş yöntemi olarak karşımıza çıkar. Bir insanı susturmanın, konuşsa da sözlerinin tesirini azaltmanın yolu o insanın inandırıcılığını zedelemek yani ona en olmadık iftirayı atmaktır. Buradaki amaç şudur; “öylesine uzak bir yalan atmalı ki bu kişi kendini savunurken dahi bu çamura saplanıp kirlensin”.
İftira dedikodu bir tür alışkanlıktır. Bazı insanlar iftira atmaktan tarifsiz bir zevk alırlar. İftira, bastırılmış duygularının dışavurumu gibidir, onları zehir akıtır gibi akıtırlar ve sonrada büyük keyif alırlar.
İftira, iftiracının iftira attığı kişinin masumiyetinden, dürüstlüğünden ve inandırıcılığından korktuğunun, çekindiğinin çok açık göstergesidir. İftira bu anlamda bir tür psikolojik savaş yöntemi olarak karşımıza çıkar.
Bir insanı susturmanın, konuşsa da sözlerinin tesirini azaltmanın yolu o insanın inandırıcılığını zedelemek yani ona en olmadık iftirayı atmaktır. Buradaki amaç şudur. Öylesine uzak bir yalan atmalı ki bu kişi kendini savunurken dahi bu çamura saplanıp kirlensin. Politikacılar, sanatçılar, halka mal olmuş insanlar, başarılı iş adamları ve iş kadınları bu sayı uzar gider zaman zaman iftiraya uğramaktadırlar. Oysa atılan iftiralar daima iftirayı atanların ayna misali kendi bakış açılarını yansıtmaktadır. Örneğin dolandırıcılık yapan veya buna niyet eden biri karşısındaki herkesin böyle bir kartı olduğu fikrine kapılarak onu dolandırıcılıkla suçlar. Ya da gayri ahlaki bir hayat süren bir insan ister istemez bu hayat anlayışını iftiralarıyla açığa vurur.
Unutulmamalıdır ki; Güneş balçıkla sıvanmaz. Yalan ve iftira ile kurgulanmış bir hayat mutlaka açık verir, çelişkilerin ve detayların içinde boğulur. Çirkin sözler iftira atanın dedikodu yapanın kendisine döner ve kesinlikle ayağına dolanır.
Bir takım bahaneler ortaya atılarak iftiraya inanma eğilimlerinin artması, çirkin eylemlerin toplumda daha hızlı yayılmasına neden olur. Çünkü bu iftiralara ve yakıştırmalara büyük ölçüde inanılacağının düşünülmesi, belli odakların gözlerine kestirdikleri kişileri iftira yoluyla pasifleştirme ihtiyaçlarını teşvik eder.
İftira atmaya eğilimin yükselmesi, toplumda güvensizlik, sevgisizlik ve düşmanca hisler meydana getirir. Bireylerin kaygı oranlarını da artırır. İftira, iftiraya uğrayan kişileri baskı ve stres altında yaşamaya zorlar.
İftira ve dedikodu “başkaları ve onların işleri hakkında, her zaman doğru olmayan, boş konuşmadır.” Bu, “teklifsiz, hafif söz veya yazı”dır. Hepimiz başka kişilerle ilgilendiğimize göre, bazen onlar hakkında iyi, bina edici sözler söyleriz. İftira ise, değişiktir. “Başkasının iyi nam veya ününe zarar vermeyi amaçlayan sahte bir haber”dir.
İftiraya uğrayan kişi, insanlar nezdinde durum açıklığa kavuşuncaya kadar suçlanabilir. Fakat bu süreci Allah’a sığınarak geçirir ve hiç kimseye ne eliyle, ne diliyle zarar vermez ise, Allah nezdinde kazanan yine kendisi olur.
İftiranın izalesi, telâfisi, tövbesi var elbet. Kısaca özetlemek gerekirse:
1- İftira attığın aynı kişilerin yanında, iftiraya uğrayan kişiyi tebrie etmek, yani günahsız ve masum olduğunu ilân etmek,
2- İftira ile kişilere maddî zarar verilmişse bunu tazmin etmek, yani ödemek,
3- İftiraya uğrayan kişi ile helâlleşmek,
4- İftira günahından dolayı Allah’a tövbe etmek.
Yüce Allah¸ insanı en güzel bir şekilde yaratmış¸ onu yeryüzünün halifesi kılmış¸ ona şeref ve izzet bahşetmiştir. Kur’an¸ güvenilir insanların hüküm sürdüğü huzurlu ve emniyetli bir toplumu¸ barış içinde bir dünyayı büyük hedef olarak belirlemiştir. Dolayısıyla buna engel olacak her kötülüğü yasaklamıştır.
İftira Suçunun Cezası TCK 267/1-2-3-4-5-6-7 de açıklanmıştır…
Ey iftiracılar; birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma; ilk önce senin ellerin kirlenecek ve sakın unutma; bir gün su içeceğin çeşmeye çamur sıçratma…
Kim ki; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’ ve SİZİ daha çoğul BİZ olmaya bekliyorum…
Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Severek ve sevilerek ama kıymet bilerek, sonunda keşke dememek için, güzel ve mükemmel bir Cumartesi günü geçirin… Bu gününüz ve ömür takviminiz den düşecek olan her gününüz sağlık, bereket ve huzurla geçsin… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun.. Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
29 Ocak 2020
#öskurşun#
(yazı çeşitli kaynaklardan alıntılarla desteklenmiştir.)