Suriye ve bölgemizin, dünya savaşının ön cephesi olduğunu artık biliyoruz.
2011 Mart ayında başlayan bu savaş yedinci senesine girdi.
Suriye halkının, Suriye topraklarına yapılan emperyalist saldırıya karşı koymaya ve direnmeye devam ettiği gerçeğini görmemiz gerekir. Suriye olaylarına da, bu açıdan bakmak ahlaki görevimizdir.
Afganistan’daki Amerikan varlığının 16 yıldır devam ettiğini düşünürsek, ABD’nin Suriye’den çıkmayacağını, çıkartılacağını bilmemiz gerekir.
Bir önceki yazımda, Atlantik Rüzgarlarının artık bölgeyi etkilemediğini, Atlantik karşıtı siyasetlerin öne çıktığını yazmıştım.
Bölgede olumlu gelişmelerin olduğunu görmemiz gerekir. Gerek ABD’nin organize ettiği Katar olsun, gerekse, İsrail’in organize ettiği Mescidi Aksa olayları olsun, bölgede Amerika ve onunla işbirliği yapan ülkelere karşı nefretin büyüdüğünü gösterdi.
ABD ve İsrail’in attığı her adım, bölgede İran’a alan açmaktadır. İsrail ile gerçekten savaşan Müslüman tek güç İran’dır. Bu sebepten, bölgedeki siyasi nüfuzunu artırmaktadır.
Bölgede gerek Sünni Hamas’a, gerekse Şii Hizbullah’a tek silah veren İran olmuştur. Diğer Müslüman ülkeler, sadece bir iki demeç vermekle Filistin meselesini hep istismar etmişleridir.
İran, ABD’den gelen saldırılara karşı savunmasının ön cephesinin, Suriye ve Lübnan’dan geçtiğini, İsrail sınırlarında noktalandığını bilmektedir.
Savunmanın, ülke sınırları dışında başladığını bilmek, strateji biliminin ilk öğretisidir.
Tekrar Suriye’deki son duruma dönersek.
Trump’ın seçim öncesi itiraf ettiği gibi; DEAŞ’ı da, PYD’yi de Amerikan gizli servisleri kurmuştur.
Şimdilerde DAEŞ veya onun türevleri PYD ile savaşınca, bu durum ABD’nin işine gelmez oldu. Çünkü stratejisinin olmazsa olmazı Kürdistan kurmaktır.
DAEŞ PKK ile savaşınca, Amerika bize diyor ki “sen ne biçim müttefiksin, neden sınırının dibinde, İdlip’te DAEŞ ile savaşıp, PKK’nın Doğu Akdeniz’e açılmasına yardım etmiyorsun!”
Amerika’nın, PKK’dan sorumlusu Mc Cork’un neden kızdığına gelince; Lübnan Suriye sırında birikmiş olan El Kaide ve onun türevlerini Lübnan Hizbullah’ı İdlib’e sürünce, PKK ile savaşacak İslam-i taraf çoğalmış oldu.
Bu durumdan Türkiye’yi sorumlu tutan ABD, kendisinin PKK/PYD terörüne verdiği 868 TIR yüklü silahı unutuveridi.
Suriye’de, ABD’nin işleri iyice kötüleşti. Suriye ordusu kendini topladıkça, Suriye’deki tüm terör örgütlerine karşı başarıları artarak devam ediyor.
Bilindiği gibi PKK örgütlenmesi daha ziyade Suriye’nin kuzeyinde etkindir. Deyrezor oldukça ortada bir yerdedir. Suriye ordusu ve Rusya hava kuvvetleri Deyrezor’un kuzeyini kuşattı. PKK’nın ABD kuvvetleriyle birlikte Deyrezor’u ele geçirmesi imkânsızlaştı.
Zaten öteden beri Deyrezor’un yarısı Suriye devletinin kontrolündeydi. ABD’nin Deyrezor’da, sürekli sivilleri ve Suriye ordusuna roketli saldırı yapması bundandır.
Anlayacağımız; PKK’nın eline 868 TIR dolusu silah ve teçhizat geçmiştir. Ancak bunları Deyrozor’da kullanmak şimdilik zorlaşmıştır.
Bir başka ifadeyle söylesek; ABD hem İdlip’te hem de Deyr-Zor’da zor durumdadır.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com