Dünyanın eksen kaymalarına uğradığı bir çağda, idealizmin ekseninde kalmak zor gibi görünse de, dünya hayatını nizam ve intizama koyacak değerler manzumesinin tek şartı, her zaman “idealizm” dir. Zahiren bakıldığında küresel değişim idealizmi reddetse de, cemiyet yapılanmalarında “idealizm” olmadan, başarının ve zaferin yakalanması hiçbir zaman olası değildir.
Değişim ve gelişimlerle küçülen dünyada, küresel güçlerin çeşitli iletişim araçlarıyla yaymaya çalıştığı kara bir propaganda; insanların idrâklerindeki idealizmi bitirmektir. Özellikle günümüzde, iletişim araçlarının en etkilisi, en yaygını olan televizyonlarda insanların beyhude şekilde zamanlarını çalan menfî programların oluşturulması, idealizme karşı en büyük tehdidi oluşturmaktadır.
Dünya çıkar guruplarının strateji ve derin amaçları; insanların düşünme, tefekkür etme, yargılama, sorgulama, ilimle hemhal olma düşüncelerini hep yozlaşmalara uğratma yönünde olmaktadır. Belirli küresel güçlerce dünya televizyonlarında sinsice ve ısrarla yayınlatılan programlar; insanların idealizm ekseninde kalmalarını engellemek içindir. Yani insanlar, tefekkür, düşünce, yargılama, sorgulama ve insan odaklı programların seyrinden çıkartılarak, ne idüğü belirsiz kara programlarla oyalandırılmakta, onların özleri, aslî düşünceleri bir şekilde çalınmaktadır.
Dünyada olduğu gibi, özellikle ülkemiz televizyonlarına baktığımızda da, insanlarımızın hafızasına en kolay ulaşacak programların, insan nefsine uygun gelmesidir. Bu durum çok iyi bilindiğinden küresel sermayeler tarafından yaptırılan ilimsiz, sanatsız, medeniyetsiz, kültürsüz programlar; top-yekûn aile yapısına zararlar vermekte; okuma, yazma, güzel işlerle uğraşma mesailerini insanların ellerinden bir şekilde almaktadır. Bu durumsa; küresel emperyalizmin ve onun uygulayıcılarının küçülen dünyayı emirleri altına alma, yönetme plânlarından sadece bir tanesidir.
Küresel çetelerin düzenekleri hep kendi menfaatleri üzerine kurulmuştur. Dünya gündeminde sık-sık çıkarılan savaşlar, yeni ülke haritaların oluşturulma planları, çeşitli ülkelerin iştah kabartan yeraltı ve yer üstü kaynakları; küresel güçleri yenidünya düzeninde, yeni plânlar yapma konusunda azimli kılmaktadır. Özellikle; petrol, bor, toryum gibi yeraltı kaynaklarının işlerliği, ayrıca kafalarda oluşan “Haçlılık” düşüncesiyle birleştiğinde, onların kafasında bir takım hain plânlar, kendilerince meşru kılınmaktadır. Son yıllarda özellikle de Ortadoğu coğrafyasında gelişen olaylar başka ne ile izah edilebilir. Dün Ortadoğu ve Balkanlarda olduğu gibi, yarın cetvellerle çizilerek yeniden Ortadoğu’da yeni ülkecikler oluşturulursa buna şaşmamak gerekir.
Sinsi, kirli emperyalist plânlardan biri de, üst paragrafta belirttiğimiz dünya yeraltı kaynaklarının elde edilmesidir. Yeraltı kaynaklarının kazanımıyla elde edinilen zenginlikler, düşledikleri yenidünya düzeninin oluşturulmasında harcanacaktır ki, bu hain plânlar; emperyalist güçler tarafından onlarca yıldır uygulanmaktadır.
Elbette, uzun yıllara dayalı diktatörlükle yönetilen Ortadoğu ve Afrika ülkelerinin yönetim tarzı, insan hakları ve demokrasi adına kabullenilmeyecek bir durumdur. Buralardaki özgürlük, demokrasi, halk hareketleri, yalnız bu ülkelerin kendi eksenlerinde kalarak mücadele biçimine dönüşse, buna kim ne diyebilir. Demokrasi ve insan hakları getirme iddiasıyla bu ülkelerin tepesine binenlerin, şimdiye kadar; kan, gözyaşı, ölümlerden başka sundukları bir şey var mıdır? Emperyalist Deccaller tarafından, yapılan bütün demokrasi işgallerinde tecavüzlerden, ölümlerden, acılardan başka ne görülmüştür?
Emperyalistler kendilerine özgü coğrafyaların dışında, insanlığı güzelliğe götürecek hiçbir yapılanmanın dünya nizâmında olmasını istemezler ve dünyaya yön verme gücünü, her zaman kendi ellerinde tutmak isterler. Birleşmiş Milletler, NATO, IMF, Dünya Bankası gibi kendi güdümlerinde kurulan kuruluşlarla da, özellikle az gelişmiş ülkelerin tepelerinde boza pişirirler. Çünkü bir takım ülkelerin gelişmişliği, kalkınmışlığı, süper ülke konumuna gelmesi Emperyalist ülkelerin yönetme güdülerine her zaman zarar verir. Onun için, özellikle de İslâm ülkelerinin kalkınma ve gelişme emâreleri AB-ABD programlarına kesinlikle sığmaz…
İdealizm; insan melekesini güzelliklere ulaştırır. İnsanları taşına, toprağına, kutlu değerlerine bağlar. Bu değerlerle mücehhez yaşayan idealistler, ülkelerini, kendi coğrafyalarını ufuklar ötesi bir yerlere taşımak isterler. İdealizmin ekseninde kalan ülkeler; kalkınma, çağ atlama düzenine girerler ki, bu da emperyalistlerin (AB-ABD) nin işine hiçbir zaman gelmez… Emperyalistler, bu düzene giren, ya da girme aşamasına gelen ülkelerin tepesinde ‘Demokles’in Kılıcı’ gibi dururlar. Her türlü entrika, her türlü desise, her türlü oyun; kalkınmaya yüz tutan ülkelerin idealizmini bitirmek için oynanır durur.
Emperyalistlerin bütün entrikalarına ve oyunlarına, inat; merhamet, adalet, hak adıyla oluşacak yürek devletlerini oluşturmak, yine insanların idealizmiyle gerçekleşecektir. Dünya Değişse de, bozulsa da çağ; dünyamızın merhamete, adalete, hakka açılacağı kapı, yine idealizmle olacaktır.
Dün Yugoslavya’da böl, parçala plânıyla; bugün Ortadoğu ve Afrika’da uygulanan plânlar arasında pek bir fark yoktur. Yani, mazlum halkların ezilmişliği, onların ölümlerle tanışıklığı, çileli hayatlarının zuhur etmesi, ‘küresel sermaye” güçlerinin umurunda bile değildir. Dün, Kosova’da, Bosna’da, Irak’ta mazlum halkların çektikleriyle; bugün Ortadoğu’da; Libya’da, Mısır’da, Tunus’ta, Suriye’de çekilen sıkıntılar muadil sıkıntılardır. Adına özgürlük hareketi denilen yapılanmaların tamamının arkasında, yine emperyalist güçler vardır.
Dünya daraldı artık. İnsanoğluna küçük gelmeye başladı. İnsanoğlu bir taraftan uzaydan medet umarken, diğer taraftan da dünya yüzeyinde vahşi bir rekabet içerisinde barınmaya, hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Daha doğrusu devletler bu vahşeti yaratıyor.