Sevgili okurlarım!
Eskimeyen bir dostum var.
Vefalı, kadirşinas, sözünün eri, adamın kralı dediğimiz cinsten…
Yani anlayacağınız adamgibiadam.
Onu yaklaşık 35 yıldır tanıyorum.
Pardon! Adı mı ne? Dediğinizi duyar gibiyim!
Adını bazı manevi sakıncaları olduğu için deşifre etmeyeceğim.
Adanalı hem de Allahına kadar…
80 öncesi ülkücü hareketin önde gelen genç simalarındandı. Her gerçek ülkücü gibi sözünün eri, bu Vatan, bu Bayrak, bu Büyük Millet için canını feda edecek kadar aşkın bir simaydı. 80 darbesinde yakalandı, yargılandı hatta idama mahkum edildi.
Gençliğinin baharında Mamak cezaevinin tüm cenderelerinden geçti. İşkencelerin en dik alasını iliklerine kadar yaşadı. İnfazını bekledi. Kaderi ilahinin bir tecellisi olarak idamdan kurtuldu. Cezaevi yaşamı devem ediyordu….
Ayrımsız bütün kitapları özelliklede tefsir ve dini eserleri didik didik ayrım yapmadan okudu. Okudukça dünyayı, insanı, yaşamı daha felsefi daha derinlikli olarak sorgulamaya başladı. Hayata soru sormaya sorgulamaya devam etti.
Hayata sorusu olmayanların hayatı olmazdı, olamazdı…
Cezaevinde cezasını çekerek özgürlüğüne kavuştu. Rabbine binlerce kez şükür ederek kalan dostlarına da “Allah kurtarsın” diyerek taş medreseye veda etti.
Uzun müddet dışarıya adapte olamadı. Bireysel ve dostlarıyla birlikte değişik iş atraksiyonlarında bulundu. Çalıştı çabaladı, şükrederek, hamd ederek hayata tutunmaya çalıştı. Dağa, doğaya ve dahi doğallığa karşı tutkuluydu.
CEBEL-İ BEREKET’LE KESİŞEN YOLUMUZ!
Yıllar önceydi, bir gün Osmaniye’ye kendi otomobiliyle gelmiştik. Kendisine Cebel-i Bereketten bahsettim. Haydi gidiyoruz dedi ve 1000 rakım yukarıdaki Atalarımın Öz yurdu olan Cebel-i Bereket, yeni adı ( YARPUZ) olan yaylaya geldik. Bayıldı, çok sevdi ve mutlaka buradan bazı gayrimenkuller almalıyım dedi.
Dayım Ali VAİS Cebel’in en bilge insanıydı.
Muhtarlık yapmıştı.
Konuştular anlaştılar ve Ali Dayıma ait 3 adet gayrimenkulü parasını tık vererek tapularını da alarak buradan yer edinmişti.
Neden çünkü dağı, avı, doğallığı seviyordu..
SARAY MAHALLESİ DÖRT NOLU PARSEL
Şimdilerde olduğu gibi her yaz Adana cayır cayır yanıyordu.
Üç yıl önce bir gün arkadaşımla sohbet ederken Ağabey ne oldu şu sizin Cebel-i Bereketteki arsalar birisini ver de yazın gidip yaylayalım dedim. Canın sağ olsun dedi bir beyaz kağıda: “Yüksel Mert ölünceye kadar bana ait olan 117 Ada, 4 Nolu parseldeki mütevazı ahşap evde oturabilir.” Diye yazarak imzaladı. Ve biz özellikle yayla zamanı orada oturmaya başladık…
HANIM TANSİYON VE ŞEKER HASTASI
Ben kent yaşamına alışmış bir insanım ve yaklaşık 20 yıldır halen Adana’da Mertçe Söyleşi adı altında programlar yapmaya devam ediyorum. Anacak doktorlar Şeker ve Tansiyon hastası olan eşime en az 800-dokuz yüz rakımda bir yaylaya gitmemizi önerdikleri için Cebel-i Bereket tam bize göreydi.
Hayat, özellikle yazın Cebel-i Berekette bütün güzelliğiyle devam ediyordu..
İCRA KAPIMIZDA
Bir gün hanımla Adana’ya gitmiştik. Döndüğümüzde dayımın oğlu İbrahim VAİS: “Yüksel Abi sana kötü bir haberim var. Evi 3 aya kadar boşaltman gerekiyor. Çünkü icra memurları geldi senin arkadaşın borcu varmış ödememiş burayı ipotek etmişler. dedi.
Bir mezbelelik görünümünde olan evin duvarlarını yeniletip sıvatmış, önünü yaklaşık 5-6 kamyon çakılla doldurarak muhteşem bir beton arma havlu yapmıştım.
Hanım hastalığına yaradığı için burayı çok sevmişti.
Adeta beyninden vurulmuşa dönmüş hüngür hüngür ağlıyordu.
Allah büyüktür düşmez kalkmaz bir Allah, gün doğmadan neler doğar diye Hanımı teselli ettim.
DÜŞMEZ KALKMAZ BİR ALLAH
Mevlam görelim neyler neylerse güzel eyler ya sabır dedim ve arkadaşımı aradım. “Yüksel Abi ciddi derecede ekonomik olarak kötü durumdayım. Çok yakınlarımdan kazık yedim senin çevren geniş şu Şevket Hocayı (Final Okulları Yönetim Kurulu Başkanı) ara seni kırmaz bana 12.ci Aya kadar mühlet versin sen kefil ol borcumu ödeyeceğim.” dedi.
ŞEFKET HOCA NUH DEDİ PEYGAMBER DEMEDİ
Şevket ERTEM Hoca Adana’da rüştünü ispat etmiş önemli ve değerli bir işadamıdır. Bende kendisini yakinen tanıyorum. Bir yığında kırmayacağı müşterek dostlarımız vardır. Önce değerli kardeşim Efsun TEKYETEN hanımefendiye söyledim. Mesajı iletti kendisine. Sonra müşterek dostumuz Niyazi ÇETİNKAYA’dan telefonunu alarak sevgili kardeşim Taner TALAŞ Bey’le birlikte aradık.
Şefket Hoca kendi penceresinden sonuna kadar haklıydı.
“Yüksel Bey bizim kimsenin parasında pulunda arsasında evinde barkında gözümüz yok! İcra bizim en son başvuracağımız bir yöntemdir. Senin arkadaşın bana avukatlarımdan gelen bilgilere göre sözünde durmuyor kusura bakma biz alacağımızı paramızı tahsil etmek istiyoruz. Onun peşindeyiz” dedi. “Ancak sen almak istiyorsan hay hay gereğini yaparız.” dedi ve Allah için söylüyorum gereğini de yaptı..
Bu arada benim içinde oturduğum arkadaşıma ait arsa ve mütevazı ahşap ev “FİNALİM ÖZEL EĞİTİM YAYINCILIK TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ” tarafından satın alınmıştı.
Ben İcradan değil satın alanlardan satın aldım.
Ama benim Adım Yüksel, Soyadım da MERT’ti.
Ben bir vefa adamıydım benim yanımda bir kahvenin bir lokma ekmeğin bitimsiz bir anlam ve önemi vardı.
ARKADAŞIMA MERTÇE TEKLİF
Sevgili dostum bütün ısrarlarıma rağmen borcunu erteletemedim.
Seninle olan dostluğumuzu gerek Şefket Hoca’ya ve gerekse de avukatlarına MERTÇE ilettim.
Senin adamgibiadamlığından asla şüphem olmadı olmazda…
Her zaman başımın üzerinde yerin vardır.
Eskiden sana ait olan, icraya düşerek satılan yerinizi, yeni sahiplerinden almış bulunuyorum.
Hanımımın yoğun ısrarı üzerine sevgili dostlarımdan bulup buluşturarak Ziraat Bankasından kredi çekerek aldığım yerin masraflarını ve borçlarını ödemen halinde(resmi olarak böyle bir sorumluluğum olmadığı halde) yer senindir.
Bizim kitabımızda düşene vurulmaz!…
Dostluğumuzu 426 metrekare bir yer asla bozmaz bozamaz!..
Karar senindir..
TEŞEKKÜR
-Cebel-i Bereketteki mezkur yerin alınmasında maddi manevi desteklerini esirgemeyen başta değerli İnsan, Final Özel Eğitim Yayıncılık Ticaret Limited Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Şevket ERTEM Hoca’ya,
-Özyürek Gurubun Sahibi Sevgili kardeşim Talat ÖZYÜREK Beyefendiye,
-Gazeteci Dostum Taner TALAŞ Beyefendiye,
-Yazar arkadaşım Ekmel Ali OKUR’ a,
-Gelinim Lütfiye MERT(Bulut) Hanımefendiye,
-Hanımım Ferdane MERT’ e,
-Oğlum Selçuk MERT Beye,
-Yazar dostum Uğur Karaca’ya,
-Yazar dostum Salih KOCA’ ya,
-Gazeteci dostum Hüseyin BAYRAK Beye,
-Cebeli-i Bereket Fırıncısı İbrahim VAİS Beye,
-Bolkepçenin Sahibi Mustafa DAĞOĞLU Beye,
-Mesajımıza aracılık yapan, İş Kadını Efsun TEKYETEN Hanımefendiye, şirket Avukatları Burak ve Ahmet ÇİFTER Beyefendilere bitimsiz teşekkürlerimi arz ediyorum.
İyi ki varsınız…