İçime ateş düştü, gözümü açıyorum, kapıyorum hep aynı rüya. Sabahı zor buldum. Buna rağmen, kardeşimle bahçeden gelen duman kokusuna koştuk. Olayı fark edene kadar, bahçe harap olmuş ve damın yanındaki çalılar damın yanmasına neden olmuştu.
Günlerdir çalışmış ve bahçeyi düzenlemiştik. İki çalışanımızın da gayretiyle başarmıştık. Akşam bahçenin tel örgülü kapısını bağlayıp evin yolunu tutmuştuk.
Kardeşim, başını ellerinin arasına aldı ve yazık oldu emeğimize, diye inledi.
Baharı görmeden, yaz girmişti. Yağmurlar ve sıcak hava, bahçenin yeşilliğini alabildiğine büyütmüştü. Yüzümüz de gülüyordu. Bir hafta önce diktiğimiz fidanlar yeşermişti.
Kardeşimin omuzuna tuttuğumda; “bahçenin hali” dedi. Üzerinden dozer geçmiş, fidanlar, beklendiği gibi toprağa karışmıştı.
Koyun çobanı, ellerini kaldırıp bize doğru geldiğini gördük. Çobanın ne yapmak istediğine anlam veremedik. İçimize ateş düşmüşken, bahçemizde işi ne olabilirdi. Sinir ve stres derman bırakmamış ve kolumuzu kaldıracak halde değildik.
Günlerdir yapılanlar boşa mı gitmişti. Bizim ve toprağın neşesi kaçmıştı. Kardeşim çoban için, bir garip bakıyor, dedi. Ağaçlara ve meyvelere belirli bir düzen vermiştik. Bahçenin etrafını tel örgüyle çevirdik ve kapısını yaptırmıştık.
Çobanı karşıladık. Çoban durumu anladı ve özür diledi. Peşinden; sürünün kapısını açtılar, onları serbest bıraktılar. Bahçenin de kapısını kırdılar ve koyunların içeriye girmesini sağladılar. Dün dağdan geldik ve çok yorgunduk. Kimin yaptığını bulacağım. Ona zararınızı ödeteceğim. Ayrıca bahçenizi bıraktığınız gibi düzenleyeceğim. Ata tohumlarından sebzeleri yetiştireceğim, diyerek özür, diledi.
Çoban Ali, hakareti yapan karşılığını misliyle görecek. Koyunlarıma bir şey olmuşsa onları da burnundan getireceğim. Sürü ne zaman çıktı, nasıl bahçeye girdi de otlağa gitmedi. Çalıları nasıl yaktılar ve damın durumu, bu soruların cevabını bulacağım, dedi.
Çobanın sesine gelen sürü, karıştırdıkları sebzeliğe girdi. Kardeşim kuzulardan birini kucağına aldı ve sevdi. Bu kadar güzellik olamazdı. Koparılacak yeşilliği süpürüp yediler. Çoban, sürünün otlatılma problemini anlattı.
Çoban her şeyi üslendi ve içimiz de rahat etti.
Hasan TANRIVERDİ