“Savcı Bey” kitabını okuduğumda içimdeki delikanlı etkilenmişti. Hikayedeki savcı bey ile kaleye hücum etmiş bazen de hazırlık yapmıştık. Olaylar hislerime hitap ediyordu. Öyle ki ağladığım bile olmuştu. Savcı beyin zindanda çektiklerine üzülmemek elde değildi.
Hikâyede kale komutanını surların dışında yakalama şansını yakalamıştım. Bu arada en küçük ayrıntılara kadar araştırır ve savcı beye durumu bildirirdim. Delikanlılığın gücünü göstermekten geri durmuyordum.
Bayrak törenine giden askerlerin, bando sesine irkildim. Kale komutanından önce delikanlılık günlerim gözümün önüne geldi. Elde kılıç saldırıya geçmek için toparlandım. Komutan kısa süreliğine de olsa anılarımdan çıktı.
İçimdeki delikanlının eline aldığı, kitabın sayfalarını karıştırırken, kale komutanını hayal ettim. Çiçeklerle sarılı vadiye indim. Komutan koşarak yanımdan geçti. Korktum ve peşine bakakaldım.
Kitaptaki hikâyede savcı bey gözümün önünde duruyor ve komutanı takip ediyordum. O günlere çok sayıda anılarım belleğimden silinmişti. Silinenlere üzüldüm ama hatırladığım kadarıyla günlerde kısa sürede olsa kale komutanını savcı beye teslim edip geri dönüyorum.
Duygularım aynı tür anıları hissediyor, onlarla bütünlük sağlıyordu. Okunan bir kitap, peşinden anıları afişlerle bazen de kısa metrajlı film gibi ve kendine has ortamıyla iç dünyamı kaplıyor. Anıları yaşamak uzun sürmüyor ve kendiliğinden başka olaylara geçiyordu.
Delikanlılık çağının anılarına geçme işlemi rüya gibi anlık oluyor ve bazen de kayboluyordu. Bu arada hayalimde güneş parlıyor, dalgalar sakinliğini koruyordu. Gerçek gibi algılandığını sanmıyorum fakat bazen gerçekmiş gibi algılandığını söyleyen oluyordu.
İçimde delikanlılığıma ait tüm olaylar kayıtlıydı. Buna rağmen, o olayların büyük kısmını netleştiremiyor, duygularıma hâkim olsam da şimdiki zamana yansımıyordu. Hayallerle kısa sürede yetinirsem de önümü göremez ve ortam koşullarını değiştiremezdim.
Anıları bir anda belleğime düşüren satırları, okurken pencereden seyrettiğim kar ve rüzgârı meyvenin dallarını ne hale getirdiğini görürdüm. Yine o günlerin aile içi ilişkilerini yaşardım. Bu ilişkilerin içine ne kadar girebilirdim süresini hiçbir şekilde bilemedim.
Sabahın ilk ışınlarıyla birlikte yapılan kahvaltı. Kahvaltıda içilen süt, anılar adına önemli yer tutardı. Geçmişi şimdiki ortama getirip gerçeği yaşayamadım ama anılarla baş başayım. Gerçek mi diye sormadan edemiyorum.
Gerçek miydi? sesler ve hayata ait olaylar belleğimizde ayaklanan. İçimizdeki delikanlıya asla söz söylenmiyor, şeklinde duygusal değerlendirmeyi yapardım.
İçimdeki delikanlı sanatçı değildir. Yalnız sanatçı gibi en iyiye ve doğruya laiktir. Hissedilen algılar delikanlıya büyük katkıları olacaktır.
İçimdeki delikanlıyı düşünebilir fakat kısa sürede bırakabilirdim.
Hasan TANRIVERDİ