İçim elvermedi, içim. Görmeye, felaketin çığlıklarını duymaya. Bakamadım televizyona bakamadım inanın. Günlerce köprülerin yapılmasını beklemeye içimin elvermediği gibi. Korku ve üzüntülerim geri geldi, yine buluştum onlarla. Ezilmişliğimi hatırladım. Bir süredir unutmuştum felaketin izlerini, karşıma çıkmaz sanırdım.
Doğa patladı yaktı, yıktı ve denizde soluklandı. Soluklanamayanlar da çamura karıştı. Neye uğradığına şaşırdı. Şaştılar, yükselen sel sularının her yeri taş ve toprak yığını hâline getirmesine. Şaştılar ve olaylar karşısında sessiz kaldılar. Haykıramadılar doğanın kurallarını hiçe sayanlara, haykıramadılar derelerin doğal akışını bozanlara.
Yapılanlar insan emeğini, kültürünü, sosyal ve ekonomisini kabullenmemekti. Sonuçta mahalle değil, bir şehir çamur ve taş altında kalmıştı.
İnsanlar doğruyu söylemiyor. Giresun çok güzelmiş, güzel ama derelere HES’leri yaparsan, felakete davetiye çıkarır ve doğanın güzelliğini de bitirirsin. Sonra da acılara ortak olmak, ne kadar işe yarıyor. O güzelim doğayı bozarken, yapmayın bölgeyi felakete sürüklüyorsunuz diyemez miydiniz?
Saraylardan sahilleri ve derelerin oluşturduğu vadileri göremezsiniz. Doğanın doğallığını, yakıp yıkılan ve bir daha geri gelmeyecek hasarı göremezsiniz.
Dereleri kendi hâline bırakın, uyur uyanır onlar. Canavarlaşsa da kimseye zararı dokunmaz. Onunla mutlu olursan, kimseye zarar vermez. Doğayı ciddiye almazsanız, olacağı budur. Şimdiye kadar hangi şehri sel suları istila etti. Sahil yolunu şehrin zemininden daha yüksekten yaparsanız. Derelerden gelen su köprü altlarının tıkanmasıyla şehri istila eder. Birkaç yıl önce Beşikdüzü böyle bir olay yaşadı. Yolun şehrin merkezinin zemininden daha yüksekten gitmesi, tarihe geçecek mühendislik harikası…! Fıkra gibi.
İçim sızlıyor, felakete uğrayanlara. Geriye dönüşü olmayan felaketleri kalbinde duyanlara. Uğradığı yıkıntıyı onaramayacaklara.
Devletimiz büyüktür, büyük ama dere yataklarına HES’ler yapılırken, büyük değil mi? Çünkü büyük devlet, yöre insanını toprağına bağlayan, geçimini o sayede sağlayan derelere müdahale eder mi?
Gördüğümüz hataları söylememek, görevlilere bildirmemek, felakete zemin hazırlamaktır. Pencereden bakıp da gerçekle aranda cam var gibi bir durumu yaşamamak gerekir.
Karadeniz’in doğallığı şiir gibidir. Böyle bir şiiri, uygun olmayan kelimelerle bozmaya kimsenin hakkı yoktur.
Karadeniz’de vadiler şarkı ve türkü nağmeleridir. Onlarla büyüdük, beynimize yazdık. Onlarla ıslık çaldık, balık tuttuk ve avlandık. Şarkı ve türkülerle topladık fındığı, suyuna girdik, yıkadık ve yıkandık.
Anılarımızda dereler, anı gibi dereler.