İnsanın asaleti dürüst ve güvenilir olmasındadır! Güvenilmeyen insanla bir ömür boyu yaşamak mümkün değildir. Ahlak, erdemlilik doğru sözlü ve güvenilir olmak asaletin gereğidir! Ailenin temeli de bu esaslar üzerine kurulur. İnanç, güzel ahlak ve sadakat yoksa evlilik de uzun ömürlü olmaz!
Saliha bir kadın insanı yüceltir, değer ve haysiyet kazandırıp güneş gibi yuvasını aydınlatan bir nur olur! Ahlaki değerlerden yoksun olan bir eş de erkeğini alçaltır, yuvasını ve hayatını karartıp dünyasını zindan eder. Onun için yüce önderimiz ahlaki güzel olan kadınlarla yuva kurulmasını tavsiye etmiştir.
Günümüz insanı güzelliği, serveti, asaleti tercih ederek mutluluğu servette, mal-mevkide aramaya çalışıyor. Maalesef bu birliktelik de uzun ömürlü olmuyor. Aileler ahlaki ve İslami değerlere bağlı nesil yetiştirmekten çok mal servet, mevki ve kariyer yapmanın peşine düştüler. Ne yazık ki bu da mutluluk getirmiyor!
Dağılan aileler, yıkılan yuvalar, boşanmalar, cinayetler ve aldatmalar aile düzenini yok ediyor. Sevginin yerini nefret, dostluğun yerini düşmanlık, aşkın yerini intikam duygusu alıyor. Sözde severek ve aşk yaşayarak başlatılan hayat kin ve düşmanlıkla tamamlanıyor. Geride dağılmış bir yuva, sokağa bırakılmış çocuklar ve tüm umudunu kaybetmiş olan mutsuz insanlar kalıyor!
Hayatımızı İslami ve insani değerler üzerine tanzim etmeyince hüsran ve yıkım başlıyor! Devletin temelini oluşturan aile bozulunca da toplumda kargaşa, kavga ve
huzursuzluk baş gösteriyor. Aile içi kavgaları, kadın cinayetlerini, anne ve baba çekişmelerini düşündüğünüz de eyvah biz nerede yanlış yaptık diyorsunuz? Biz çocuğumuza İslami-insani ve ahlaki değerleri kazandırmayarak yanlış yapıyoruz!
Yüce Allah buyuruyor:” Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O’nun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (Rum Suresi-21) Sevgi, merhamet, sadakat, doğruluk ve samimiyet, yuvaya huzur ve barışı hakim kılar!
Kişinin hanımı insanı vezir de eder, rezil de; aynı şey erkek için de geçerlidir. İyilik ve güzellik iki başlıdır! Evlenirken huzur ve mutluluğu düşüneceğimiz yerde ne kadar maaş alıyor, ne kadar altın takılacak, eve nasıl lüks eşya alınacak, at- araba ne verilecek bunları hesap ederek yuva kuruluyorsa o evde mutluluk kalıcı olmaz! Sevgi ve mutluluk uçup gider! Namus, iffet, sadakat, bağlılık, dürüstlük ve ahlak yoksa ailede huzur aramak beyhudedir.
Bizlerin cahil insanlar diye önemsemediğimiz anne ve babalarımız, birbirlerini hiç tanımadan yüzlerini bile görmeden yuva kurmuşlar, sadakat ve bağlılıkları ile bir ömür boyu evli kalmışlardı! Aç kalsalar da, susuz kalsalar da, çile çekseler de bütün sıkıntıları sabır ve merhametle aşıp hayatın bütün güçlüklerini aşmışlardır. Evliliğin amacı da bu değil midir? Ama şimdi bizler, aydın geçinen zavallılar ne haldeyiz? Üç günlük yuva kurmakta zorlanıyoruz!
Evliliklerimiz İslami ve ahlaki değerler üzerine kurtulmadıkça hüsranı yaşayacağız demektir. Amaç çok kazanmak, çok para- mal biriktirmek değil; insani ve İslami yaşamak olmalıdır! Huzurlu ve mutlu bir yaşamı dünyanın servetine değişmeyiz! Hani ne deriz: “Mal da yalan, mülkte yalan gel biraz da sen oyalan!” Yalan dünyayı ebedi sananlar için mutluluk yoktur, gerçek dünya için çalışanlar için hayat mutluluk bahçeleriyle doludur. Yuvanızı bu mutluluk üzerine kurup hem dünyanızı hem de ahiretinizi ihya ediniz deriz…