Gün/aydın dostlarım…
Yaşamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
HÜZÜN
Düşündükçe düşündükçe, baktım ki sonunda, bu kelimenin, bu kadar güzelleşebileceğini hiç düşünmemişim doğrusu bu güne kadar…
Yaşanmışlıkları, hataları ve doğruları ile bir ömre insan olarak çok şey sığdırdım. Ama gün geldi şimdi; mevsimler bile bizi terk ettikten sonra, omuz omuza heyecanla koştuğun dostların niye terk etmesin seni…
Arı yuvasına bir çomak sokarlar ya, arılar dağılır gider ya işte öyle günlerden bir gün…
“Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes… ‘Üşüme’ diye seslenmeni isterdim… Bir el olmanı isterdim, bir kol… ‘Özledim’ deyip sarılmanı” isterim demiş ya Nuri Can:
Pek ala söyle bana şimdi sen kocamış çınar, uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın, tutmayacak bir ele uzattığın için kendine mi kızgınsın?
Boş ver hüzünlenme diyeceğim yüreğim ben sana amma velakin;
“Hüzün dalgası çarptıysa bir insanın yüreğine ya Mevla’sını özlemiştir ya da Mevla’sı onu…
Mevlayı özleyen gönül ya hüznü bekler ya da hüzündedir.
Bela, gam ve keder Mevla’nın sevdiklerine gösterdiği kamçıdır.
Vurdukça kendine çeker…” Dememiş miydi Hz. Mevlana sana unuttun mu yoksa kocamış çınar.
Dedi demesine ama unuttu mu ki acaba; malumudur zatı şahanelerinin Hazan ve Hüzün Mevsimi Sonbahar.
Her ne kadar takvim sayfaları İlkbahar mevsimini, Nisan ayını gösterse de ben çok daha ilerideyim. Benim gönlüm Sonbaharın başına Eylül ayına düştü bir vakittir, tıpkı ölüp gayyaya düşer gibi, yanıyorum ama yüreğim buz kesmiş, soğuğun ayazından mı yoksa sarı sıcaktan mı bilinmez dallarımdan yapraklar sararıp sararıp düşüyor sanki kavrulmuşlar, kalmakla gitmek arasında tereddütlü ama yine de yaratıldığı toprağa koşuyorlar…
Yapraklar gibiyim ben de ey hayat, her sonbaharın gelişiyle beraber bende sonbaharı yaşıyorum, sonunda ilkbaharın müjdesi olsa da… İlkbaharda çayırlar yeniden yeşillenip, ağaçlar filiz sürse de, çiçekler yeniden süslese de dağları, kırları, ovaları. Ben hep güzdeyim…
Demişlerdi sana, dallarında göverirken, bu gün geldin ama bir gün gideceksin. Bunun hikmeti sorgulanmaz…
Kalmakta mı ya da gitmekte mi? Hangisinde gizli Nimet-i Kübra biz bilemeyiz. Biz yalnızca hükmedilmiş bir yolculuğun gönüllü yolcusuyuz. Bizi o yolculuğa gönüllü teveccüh ederiz. Zira her şey teveccüh ve alaka nispetinde bir mana ifade eder.
Her sonbahar gelişinde dökülür yapraklar birer birer, her biri bir tarafa savrulur… “Hazan mevsimi, doğanın da ölüm mevsimidir” derler… “Elveda zamanı, hüzün mevsimi, ayrılık mevsimidir” derler. Oysa ben mevsimler içerisinde en çok sonbaharı severim… Sevmezdim belki ama sevdirdiler zorla…
Bilirim ne yapsam da bir sonbahar yaprağına yazgılıyım, değiştiremiyorum yazgımı… Acılara, hüzünlere, sevdalara, sararmış yaprakların rüzgârdan savruluşuna yazılmış adım neylersin. Terkedilmiş evlerin hanelerine, yıpranmış defterlerin sayfalarına yazılmış adım…
Bilmem bu kaçıncı çığlığımdır ey hayat, sesimi duyuramadığın. Bilmem bu kaçıncı imdat…
Hep bir veda ve vade mevsimidir sonbahar. Bahardan ve yazdan kalan her şey vakti, vadesi gelince birer birer veda edip çekip gider. Vedalar, döneceğini bilsen bile hep hüzünlüdür. O yüzden yeni bir sonbaharla birlikte yine ortalıkta hüznün kokusu iyiden iyiye hissedilmeye, hasret acıları yüreğimi sarmaya başladı.
Malum alinizdir şairlerin en sevdiği mevsimlerdir baharlar. İlkbaharda vuslata vasıl olanlar, sonbaharda, hicrana gark olurlar. O yüzden en güzel şiirlerini ilkbahar ve sonbaharda yazarlar. Ancak ayrılık, kavuşmaktan daha etken bir duygu olsa gerek ki şairler en yüreğe dokunan şiirlerini daha çok sonbaharda yazarlar.
Sonbahar, hiçbir zaman son değildir. Belki bir hazandır, hüzündür, belki de bir ayrılıktır. Belki de yüklerinden kurtulup vuslata erişmek için yolculuktur. Buna nasıl baktığın önemli kocamış çınar.
Bakıp da görememek, görüpte anlamamak var. Alakasız adamın nazarında belki cümle kâinat manasız ve boş olabilir.
Bir şair boşa dememiş: ”Görenedir görene, köre nedir köre ne!..”
Kimine göre sonbahar yalnızca dört mevsimden biri, kimine göre yeni çıkılacak bir yolculuğun hazırlığı. Her yeni yolculuk gidenle kalan arasında bir ayrılıktır, hüzündür…
Hüzün güzeldir, gözyaşını getirir. Gözyaşı rahmettir, kuruluğu, kalplerin katılığını yumuşatır. Yumuşayan kalpler, sevgiyle, merhametle dolar. Sonbahar ayrılık, hüzün mevsimi olsa da sevgiyle dolan kalpler bir gün mutlak kavuşur. Olur ya bir gün bir çıkmaz sokakta tekrar göz göze gelirsiniz elinizde ki bastona yaslanmış ağır aksak yürürken…
Siz yeter ki gidenin arkasından su dökmeye devam edin. Kökü, sevgisi kurumasın…
Sevin sevilin, hayat sevince güzel___ Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’ her zaman ve her an…
Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gününüzü sevdiklerinizle ve gönlünüzde düşlediğiniz gibi geçirin…
Günün bütün renkleri yüreğinize dolsun, kalbiniz huzurlu, gününüz keyifli, sevgi dolu olsun, kalbinizdeki iyiliğin dünyayı sevgiyle aydınlattığı güzel, mutlu, sağlıklı, bir gün diliyorum…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun…
Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir yerlerde bir gün görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#