Madiba Nelson Mandela’nın kabile adı. Mandela’da kim?
Yaklaşık 30 yıl Güney Afrika hapishanelerinde mahpus yatmış aktivist. Sonunda –ki bu Sovyetler Birliğinin dağılışından sonraya rast gelir- tüm Güney Afrikalının katıldığı seçimle işbaşına gelmiş ilk devlet başkanı.
Burada Sovyetler Birliği vurgusunu şunun için yaptım; Dünyada zannedildiği gibi olaylar yerel yani sadece kendisi ile alakalı değildir. “Adama” ben istediğim gibi davranırım arkadaş dedirtmezler.
Neyse,
İnsan olarak kendimizi “aklen” dev aynasında görsek de… Oturup akl-ı selim düşündüğümüzde ne kadar bağnaz ve bir o kadar da hınzır olduğumuz aşikâr değil mi?
Muharrem ayı geldiğinde hüzünlenirim. Zira yüzyıllardır yakılan ağıtların kimlere yararı, edilen bedduaların da kimlere ne bedel ödettiğini hala anlayabilmiş değilim. Ama birilerine mülk ve itibar anlamında çok şey kazandırdığı kesin.
Bu kadarla kalsa yine gam yemeyeceğim,
Körüklenen düşmanlıkların yüzyıllar öncesinde gerçekleşmiş bir olayın faillerine bir yararı ya da ceza kestiğini de zannetmiyorum.
Ne var ki,
Beni asıl kederlere gark eden; hayatta safiyane inançla var olma ve adam yerine konma mücadelesi veren garip-gurebanın, okuyup birkaç defa hatmetmiş, mürekkebi defalarca yalamışlar tarafından kandırılmalarıdır.
Düşünün bir kere,
Diyelim ki Mevla’nın karşısına mezhep ehillerini ve “tek yol benimki” diyenleri dikseler. Ve Mevla onlara “ ey benim için kelle koparanlar, birbirlerini münafıklıkla suçlayanlar ben şimdi size ne diyeyim? Dese o zatlar ne cevap verirlerdi?
Şundan eminim ki gurabanın üzerinden kazanılan bütün nemalanmalar herhalde fitil-fitil burunlarından getirilirdi.
Buraya kadar yazdıklarımın Mandela ile ne alakası var? Diye soranlarınız var. Haklısınız Hüseyinlerle Madiba’nın hiçbir alakası yok.
Lakin yine de bir-iki kem-küm etmeden önce yenilenen Haziran 2015 seçimlerinden önce Meral Akşener’in bir tv sohbetinde söylediği şu sözleri hatırlatmama izin verin; “AKP Cumhuriyetin kuruluşundan beri mağdur olduğunu iddia eden ülkemizin yaklaşık %70 kesiminin beklentilerini karşılama iddiası ile iktidar oldu.”
Bu tür beyanlar zaman-zaman AKP’liler tarafından da dile getirildi ve getiriliyor.
Nitekim 2002 yılında AKP’nin hangi söylemlerle iktidara geldiğini de yaşı yetenler biliyor. Yani cumhuriyetimiz AKP iktidarı ile bir dönüm noktasına geldi/getirildi.
Görüyoruz ki; AKP –konjonktürel söylemler hariç- hep çatışmacı, ötekileştirici ve “şimdi sıra bizde” kabilinden söylemlerle safları sıklaştırdı.
Ve en nihayet Madiba Mandela’ya gelebildim,
Şunu peşinen söyleyeyim ki benim Mandela’yı yüceltmek gibi bir derdim yok. Sadece Mandela ile alakalı bir filmden esinlenerek yazımı kaleme aldım o kadar.
Bir de mütevazı ve desenli gömleği beni çok etkilediği için de olabilir. Filmi seyrederken kendi kendime dedim ki ”keşke bizim liderlerimiz böyle mütevazı olsalar. Ağızlarını açtıklarında yer gök inlemese. Bizimkilerin mezarları bile kör göze parmak misali ihtişamdan geçilmiyor.”
Mandela’dan bunca bahsetmeden sonra ondan alıntı almazsak ayıp olmaz mı?
Devlet Başkanı seçildikten sonra intikam hırsı ile yanan yoldaşlarına “eğer affedici olmaz isek onların seviyesine düşmüş olmaz-mıyız? Affedici olmamız ruhlarımızı özgürleştirir. Kaldı ki af etmezsek ulusumuzu yeniden nasıl inşa ederiz?”
En beğendiğim sözü de “ Ben kaderimin efendisiyim.”
Bu arada, cevabını çok merak ettiğim şu soruyu sormazsam hücceden giderim “Güzel ülkemin kaderinin efendisi kim?”





















