Değerli dostum Hüseyin Erkan’ı tarif et deseler, şu üç cümle ile özetlerdim:
“Olağanüstü bir hafıza, süper zekâ ve ciltler dolusu ansiklopedik bilgi…”
Ayrıca usta bir şair… Ama “Çok mütevazı olma, inanırlar!” özdeyişine aldırmadığı için, o güzelliklerle dolu, lirizm ve zekâ ürünü şiirlerini antolojilerde göremiyoruz.
Nâzım Hikmet ve Sabahattin Ali ile bozmuştur aklını! İkisi için de ne çok yazı kaleme aldı bir bilseniz! Sevgi değil, aşk O’nunki, aşk!..
“Kara sevda” desek, daha mı doğru olur; bilmem.
Anımsadığıma göre kendisi ile gıyabi tanışmamız, keza ikinci bir “fenomen” olarak değerlendirdiğim dostum İbrahim Ekmekçi aracılığı ile olmuştur. O tarih, bir sene ara ile kızım ve eşimi kaybetme acısının zirve yaptığı zamana rastlar. Acılarla dolu mektubumla edebî metinleri içeren birkaç sayfa deneme yazımı da göndermiştim kendisine.
Çok beğendiğini ve hemen kaleme sarılmamı istedi. Ben de inandım! “Kürsüden Notlar” adlı meslek anılarım ile dört de roman yazdım o hızla. O gün bu gündür bana “Sevgili Yazarım!” diye hitap eder. Ben de bu abartılı kanısına inanıp yazmaya devam ettim. Bir miktar doğruluk payı olsa gerek ki, romanlarımı okuyup ağlayanlar bile var. Konuyu değiştiriyorum şimdi:
İkimiz de “komünistiz!” O, her ne kadar, “Biz komünist değil, sosyalist sayılırız.” der ama kulak asmayın siz. Öyle olmasa, 1966’da Ankara/Hasanoğlan Öğretmen Okulu’nda öğretmenken, o günün hükümeti ne diye Kars’ın Sovyetler Birliği sınırındaki Arpaçay ilçesine sürsün ki O’nu?
Elbette böyle bir nedeni vardı; o anlamlı sürgünün! Zaten o günlerden beri, tanıdığım tüm Aksekililer, “Komünist Öğretmen” derlerdi O’na. Merak eder dururdum hep, nasıl bir insan diye. Çok iyi bilirdim ki, halkımız rastgele herkese vermez; böyle yüce bir sıfatı!
Aynı yolun yolcusuyuz ama bu konuda tam anlaştığımızı söyleyemem. O, köşeli ve tavizsiz, ben ise biraz Makyavelist’im. Beni eleştiriyor ama kendimi haklı görüyorum: “İdeolojiyi yaymak için, güvercin sürüsünü ürkütmemek lazım” diyorum.
Hüseyin beyin önemli bir ayıbı daha var: İsteğim üzerine bana cep telefonundan gönderdiği fotoğraflara baktım da, Silivri’nin Kavaklı köyündeki yazlık evi tam bir mâlikâne!..
Gerçi O, bu yargıma, “Yanılıyorsunuz; aksine hiçbir lüksü olmayan ahşap ağırlıklı basit ve küçücük bir köy evi… Gödene köyünde doğup büyüdüğüm evin bir benzeri” diyor ama gözüme mi inanayım ben, dostumun sözüne mi?
Altı dönüm bir çiftliğin ortasına kurulmuş, önünde palmiye ağaçları ve yüzme havuzu bulunan, yeşillikler içinde bir köşk!.. Yoldaşlarına bu durumu nasıl açıklayabilecek, çok merak ediyorum!
Sahip olduğu bu güzelliklerde, giyim konusunda 105 eseri yayımlanmış rekortmen gelinimiz Güler Erkan hanımın başrollerde olduğunu iyi biliyorum. Boşuna dememişler, “Her başarılı erkeğin arkasında, başarılı bir kadın vardır.” diye.
Hüseyin Erkan’ı anlatmak için boşuna yoruluyorum ben. En iyisi, kendisini kendi anlatsın bize.
O’nun 1967 Arpaçay ürünü olan şu şiirini okumadan, Hüseyin Erkan’ı her yönü ile kılcal damarlarına kadar keşfetmiş sayılmazsınız:
SİZİ BİLMEM
sizi bilmem
sabahları severim ben
apaydınlık sabahları
vurup tekmeyi geceye
ölümcül uykuya
var olduğumu
soluk aldığımı
yaşadığımı
bilmenin zevkine doyamam.
sizi bilmem
sarışın kızları severim ben
ya da kumral
zeytin gözlü
tay bakışlı
sözcük sözcük dökülen Türkçe’min
pınar pınar çağladığı
türkülerimin güldüğü
türkülerimin ağladığı
dudaklarından severim öpmeyi.
sizi bilmem
yiğitlik öykülerine bayılırım ben
en amansız zâlimlere
yönetimlere
başkaldırışlara
bilimin
özgürlüğün
bağımsızlığın
yalın kılıncını kuşanıp
demir yumruğunu balyozca vuranlara
hayranım ben.
sizi bilmem
gözleri şimşek şimşek çakıp
karanlığı delenleri
uykumu bölenleri
severim ben
altını değil
altın yürekleri
kan için
duman için
yaldızlı giysilere bürünmüş savaşları değil
alın teriyle büyümüş
başakları severim ben.
sizi bilmem
Menteşbey köyünden Akseki’nin
özgür bir ozanım ben
topraktan gelir köküm
toprağa dönük meyvem
bakıp kimsesizliğime
ince boynuma
saz benzime
gücüme gülenlere şaşarım ben
beş bin yılın tomurcuklarıdır
açan dudaklarımda
renk renk
koku koku
ışık ışık
dağları
denizleri
sınırları aşarım ben
bir gün gelir
gelir bir gün
gönüllerde yaşarım ben!
H. E.
Şimdi siz söyleyin, Tanrı aşkına:
Hüseyin Erkan için verdiğim hükümde haklı değil miyim ben?
Ali Rıza Cemeroğlu
Em. Cumhuriyet Başsavcısı
caliriza267@gmail.com
(0532) 425 41 27