Rahmetli Hürü Abam, güzel insan…
Çok zor bir yaşamın oldu biliyorum, çok göz önünde olan biri değildin zaten.
Farkında olunmadığın anlar çoğunluktaydı biliyorum, öne çıkmayı sevmezdin zaten.
Acılarını içine gömerdin biliyorum, dertlenmek kitabında yoktu zaten.
Seni görmezden gelenlere, hak ettiğin değeri vermeyenlere gösterdiğin sevgi ve saygı var ya…
Seni küçümseyenlere, söz sırasına bile koymayanlara karşı gösterdiğin sabrın var ya…
Bütün kırıcılara karşı, “Zaar anlayamamıştır, zaar düşünememiştir” deyip sergilediğin hoşgörü var ya…
Üzgünüm ki, ben de senin bu engin felsefeni sağlığında yeteri kadar içselleştirememiştim.
Ama olsun “Zaar anlayamamıştın” dediğini duyar gibiyim.
Yeri gelmişken belirtmeliyim “zaar” Anadolu’da; kuşkusuz, elbette kelimelerine karşılık olarak sıkça kullanılır.
Hürü Abamın bulunduğu bir ortamda, hiç tanımadığı birinin yanlışları, eksikleri gündeme getirilip eleştiriliyorsa, O, eleştirileni koruma adına mutlaka bir çit laf söylerdi:
“O kadar da yıkıp geçmeyin zaar anlayamamıştır.”
Köy yerinde, dedikodular, çekememezlikler, sinör problemleri, kavgalar, küfrüler sıkça yaşanır, bilirsiniz. Bunların sorumluları da aile ortamlarında sert eleştirilere maruz kalır.
Bizim aile meclislerimize de zaman zaman bu tür konular girer ve suçlu ve hatalı görülen kişiler eleştirilirdi. Ama eleştirilenlerin her zaman bir savunucusu vardı içimizde, Hürü Abam.
Tek hoşgörü kalesi Hürü Abam; “Zaar anlamadan yapmıştır”, “düşünememiştir”, “Belki aklı gitmiştir”.
Savunmasını, sahiplenmesini hemen yapardı.
Bütün hoşgörü ve tahammül alanlarının yerle bir edildiği bir süreci yaşıyoruz.
Siyasi, ticari, bürokratik ve diğer bütün alanlar pusuya yatmış inanlarla dolu. Hırslarını köpürten bu insanlar, rakip olarak gördüklerini yıpratmak için her yolu deniyorlar. Bu yolda atılan her adım düşman sayısını çoğaltıyor.
Gerçek ya da iftira, eksik ya da fazla, kadın ya da erkek fark etmiyor, aşağılamalar, suçlamalar havalarda uçuşuyor. Burnundan soluyanlar oksijenimizi tüketiyor.
Herkes herkesi suçluyor, bütün rakipler yanlışta.
Ölçü, bu tahammülsüzlük bataklığında umutsuzca kendini arıyor.
Herkes suçlu, herkes hain…
Birileri de çıkıp “Zaar anlayamamıştırlar, düşünememiştirler, fark edememişlerdir” deyip suçlananın da bakılacak bir tarafının olabileceğini söyleyemiyor.
Belli ki saldırı çağındayız.
Belli ki birçok insani değerimiz rafa kaldırmış
Belli ki ufuklar kararmış.
Dünyamız Yunus Emrelerle, Mevlanalarla dolu.
Onların öncüleri ve ardılları var, kadim bir hoşgörü kültürümüz var ve mağduru koruma anlayışımız var.
Zamanın ruhunu karartanlar, Anadolu’nun bu aydınlık yüzünü de karartılar mı yoksa?
Zamanın ruhunu karartanlara da Hürü Abamın bende oluşturduğu etkiyle yaklaşıyorum.
“Zaar anlamadan yapıyorlar, belki de düşünemediler, bir daha yapmazlar”
Güzel Hürü Abam hiç vazgeçmezdi; iyi bakmaktan, iyi düşünmekten.