Alevler, kâgir evden geriye külleri bırakmıştı. Yaşanmış onca anılar, bir anda yok olmuş ve antikalar, kayıplara karışmıştı.
Dede, küllerde yanmış, çivi ve kilitten başka bir şey bulamamıştı. Yakınları ev artık yerinde yok, demişti.
Dede, dama geçip içeriye, şöyle bir göz atmak istedi. Damın yapılışı gözlerinin önüne geldi ve çırağın düşmesini hatırladı. Çünkü, aylarca hastanede kırıklarının bir türlü düzeltilemediğini biliyordu.
Damın kapısını, gıcırtıyla açtı. Çürümüş çayırla karşılaştı. Yoğun bir koku çevreyi sardı.
Çayırın dışındaki, ahşap eşyaların da bir bölümü çürümüş ve demir aksamdan ayrılmıştı. Divan ve sandalyelerde değişim azdı. Sandığa baktı, tozdan görülmüyordu.
Kapıyı zorladı, sandığı aldı ve dikkatli bir şekilde açtı. Sandığın demir aksamının pas tuttuğunu gördü. Tahta kısmı da böcekler tarafında delik deşik edilmişti. Böceklerin tahtanın delinmesinde çıkarttığı sesi hatırladı ve yüzünü ekşitti.
Sandık içerisindeki eşyaların akıbetlerini daha öğrenememişti. İçerideki kutuyu çıkarttı. Kutuyu tozlardan arındırdı. Çivilerin yanında el aletleri yer alıyordu. El aletleri arasında; pense, kerpeten, sapsız çekiç ve gönye vardı. Kaldırdı ve yana bıraktı.
Kutunun köşesine bez torbada ve sarılmış halde, inci kolyeler, kuka tesbih ve renkli taşlar ile nazarlıklar bulunuyordu. Kolyeleri annesinin hicazdan aldığını fakat gerçek olup olmadığını bilmiyordu. Ayrıca içerisinde iki tane ipek seccade vardı.
Sandıktan çıkan bir defter, sarı kâğıtlıydı. Sayfaları lisede kullanılan hesap defterine uygundu. Defterde evin yapımındaki tüm masraflar, tarihine göre yazılıydı. Satılan sebzelerin ederi de günlük notlar halindeydi.
Evin son temsilcisiyim, çocukluğum burada geçti. Komşularımızla ilişkilerimiz oldukça iyiydi. Çevre düzeni de fena sayılmazdı. O yıllar Mili mücadele yıllarıydı, Ülkede karışıklık, yüksek düzeyde seyrediyordu.
İstiklal mücadelesi, çok zordu. Toplum savaşın her türlü kötülüğünü görmüştü. Vatan müdafaası elzemdi. Buna rağmen evinden uzak düşmenin üzüntüsünü yaşamışlardı. Uzun yıllar evi yenilemek ve damı düzenlemek aklından geçmemişti.
Mahallesini bile zor bulmuştu. Yılların eskittiği evi ne hale gelmişti. Biraz daha kalsa çökebilirdi.
Hurda sandık, bugüne kadar içerisindekileri korumuş ve bugüne gelmişti.
Dede, sandığı omuzladığı gibi müzenin yolunu tuttu. Müze müdürünün yanına çıktı. Müdür, eşyaları sandıktan ayırmadan sandıkla birlikte sergileyelim söyleminde bulundu.
Dede baş şehirde nüfusta çalışmıştı. Oradan emekli oldu ama çocuklar görev yeri olarak aynı şehri seçmişlerdi. Onları bırakıp köyüne dönemedi.
Zamanın yöneticileri, köye teşvik olayını başlatınca, bir şekilde topraklarına döndü. Fakat bu tür dönmeler önden gelmiyordu.
Hurda sandık olayıyla müzeye kazandırdığı değerli ve de tarihi eşya sayılmıştı.
Hasan TANRIVERDİ