İKİ PANKART!
İKİ ALTERNATİF HUKUK!
Hukukçu değilim; ancak karar ve yorum için, akıl, izan ve de vicdan sahibi olmak yeter!.. Size bir gazete haberi okusam: “Başbakan’ın dün İstanbul’da yaptığı “erzak torbasıyla geçinenler”
açılımında yaptığı konuşmada erzak torbalarının büyütüleceği, içeriğinin çeşitlendirileceği torbalara taze tostlar ilave edileceği müjdesini vermiştir. Bu sırada; hayatlarını erzak torbalarıyla idame ettiren üç genç, “Paralı eğitim istiyoruz!” pankartı açtıkları için, alkışlarla karşılanmış ve Başbakan tarafından, her biri 15.000 TL para ödülü ve üstün hizmet beratlarıyla ödüllendirilmişlerdir.”
Haber absürt mü geldi!?.. Öyleyse şu haberi okuyun: “Başbakan’ın İstanbul’da yaptığı “Roman” açılımı sırasında, “parasız eğitim istiyoruz!” pankartı açtıkları için, polisler tarafından apar topar gözaltına alınan üç gençle ilgili soruşturmayı tamamlayan Cumhuriyet Savcılığı 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı!..”
Hadi Bu habere de “Hadi canım sende!” deyin bakalım!…
YORUM: T.C. Anayasası, Devletin, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu kayıt altına almıştır. Hernekadar, devletin “laiklik” ilkesinin, bu temel ilkeye karşıt bir yönetim tarafından idare edilmekte olmakla zedelendiğini de kayıt altına almışsa da, henüz, devletin “sosyal” olma özelliğinin zedelendiği, mahkeme kayıtlarına fazlaca yansımamıştır. Oysa, yukardaki haber devletin “sosyal ve demokratik” olma hasletinin çoktan yok olduğunun kesin tescilidir. Şöyleki;
a) Parasız eğitim, “sosyal” devletin görevleri içindedir. Bunu sağlamıyan devlet, anayasanın kesin bir hükmünü yerine getirmediği için yetkililer eliyle,suç işlemektedir. Hem de işlenen suç büyüktür, çünkü suç anayasal bir suçtur.
b) Parasız eğitim talep etmek, demokratik bir haktır. Anayasal bir haktır. Anayasa tarafından kendisine tanınan hakkın talep edilmesi suç olarak telakki edilemez. Anayasada kendisine tanınan hakları yerine getirmeyen bir yönetimden hak talebini suç olarak gören bir hukuk ve hukukçu da anayasa karşısında suçludur; bu hakkı talep eden değil!..
Gelelim, biraz eski olmakla birlikte bir başka pankart haberine: Başbakan İstanbul’da metrobüsün Zincirlikuyu-Söğütlüçeşme hattının açılışında, “Son Osmanlı Padişahı, Recep Tayyip Erdoğan!” pankartı altında kalabalığa hitap etti.
Bu konudaki bir başka haber; : “Başbakan, Trabzon’da “Son Osmanlı Padişahı Recep Tayyip Erdoğan!” pankartlarıyla karşılandı.
YORUM: Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. Anayasamız, devletin idare şeklini cumhuriyet olarak kesin tescil etmiş ve “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez” olarak kesin hükmünü vermiştir.
Öyleyse;
a) Bu afişte yazan sadece “densiz” bir yağ çekme ifadesi midir, yoksa anayasal bir suç mudur!?.. Parasız eğitim talebinde “ağır suç”unsuru görüp 15yıl hapis cezası isteyen Cumhuriyetin Savcılarının kör taraflarına geldiği için mi bir işlem yapılmamıştır!?..
b) Başbakan bu afişe tepki göstermemekle, indirtmemekle, suça fiilen iştirak etmiştir. İşlenen suç Anayasal düzeni, değiştirip, saltanatı geri getirme eyleminin sadece talebi değil, kesin ilanıdır.
Recep’lerin 2.si 3.sü ve devamı için de şimdiden reservasyonlar yapılmıştır!.. 23 Nisan’da yerini bıraktığı öğrenciye; “ister asarsın, ister kesersin!” derken1.Recepin mutlak yetkisini mi ilan etmekteydi!?
c) İşlenen suç sadece birkaç kişilik görevi ihmal suçu da değildir. Bir örgütle yapılmıştır.. Anayasal düzeni değiştirmek için örgüt oluşturulmuştur. Afişi, yazan, yazdıran, asan astıran, görüp tepki göstermeyen, resmi veya parti görevlisi pek çok kişi bu örgütün üyesidir..Bunca deliller ortadayken, suça göz yuman, görmezlikten gelen adaletin, uyguladığı çifte standard, hukuku sadece zedelememiş, ağır yaralamıştır. Ortada suç varken, cezasız kalması hukuksuzluktur!..
Eğer bugün; 17haziran 2010’da;
Hükümet, Anayasa Mahkemesinin vereceği kararları gerekirse “yok hükmünde” saymalıdır diye bilen bir hukukçuyu bünyesinde barındıra biliyorsa, ve hele bu hukukçu(!?) anayasa mahkemesinin bir görevlisi ise ve bu teklif ile anayasayı hiçe sayarak, anayasal kurumlara karşı halk kesimlerini,açıkça isyana teşvik etme suçuna karşılık, savcılar susuyorsa, Ülkenin cumhurbaşkanı, “bu konu bir tartışılsın bakalım!..” diyebiliyorsa, Yüce mahkeme Yargıtay; defalarca talebine rağmen, bir dosyayı huzuruna getirtemeyip, dosya 4 aydır, kaçırılarak 5000 km yol kat ediyorsa, ve bu dosyanın muhatabı yargılanamadığı için, zindanda çile doldurmaya mahkum ediliyorsa,
Tam yetkili Mahkemenin yargıçları, haksız ve yanlış kararlarından ötürü, yüksek mahkemece tazminat ödemeye mahkûm ediliyorlarsa! hukukun yarası derindir..
Bir ülkeyi hukuksuzluk yıkar. Ayrıca düşmana ve haine gerek kalmaz!..