İlk Hıristiyanlar; Roma zulmü ve baskısı üzerine önce Antakya sonra Anadolu nun içlerine dağıldılar. Ancak Hıristiyanlığın yayılması üzerine Romalılar, Hz. İsa yı, kutsal kitabı İncil i tersyüz ederek Roma eski pagan dini gelenekleriyle uzlaştırdılar. Bozulmuş İncil ve Hıristiyanlık, bir nevi Eski Roma çok tanrılı din anlayışı ve yaşayışı ile iç içe geçirildi. Böylece Hıristiyanlık, ilahi özelliğinden uzaklaşmış oldu. İncil ve Hz. İsa sadece kavramsal olarak kaldı. Yaşam biçimi, Eski Roma anlayışı olarak devam etti.
Şimdilerde ise İslamiyet, Dinlerarası diyalog, İbrahim-i din adıyla Yahudilik ve Hıristiyanlık karması içine sokulmak istenmektedir.
Sinsi şer hareketi, 40 yılı aşkın bir zaman süreci içerisinde palazlandırılmıştır. Nihayet siyasi bölücü münafık bir parti iktidarı ile Müslümanlığı dönüştürmektedirler.
Bu sinsi emel sahipleri olan kendini tam olmasa bile kısmen artık göstermiştir.
Peki bu sinsi şer örgütün, ortak yapının nihai hedefi nedir?
-İslam Şeriat devleti kurmak mı? Hayır. Böyle bir devlet günümüzde ütopyadır.
-Rejimi dine dayalı devlet yapmak mı? Hayır.
-Ehli sünnet anlayışını kazandırmak mı? Hayır.
-Alevileri yok etmek mi? Hayır.
Bu organizasyonun yapmak istediği tek şey şudur;
Artık asimile edilmiş, ikrah politikalarıyla aidiyetinden koparılmış, retoriklerle, kapitalist sistemden nemalanan burjuvazinin elinde oyuncağa dönüşen, ama Müslüman kimliği, Sunni etiketle üzerinde bırakılan çoğunluğu, tabandan tavana doğru herkesi Heterodoks Müslüman yaparak, herkesi yatay geçişle yapıya sokarak, İbrahim-i din altında ülkeye hakim olmaktır.
Bakın; diyorlar ki; Açıkça, Müslümanlarla Hıristiyanların amentüsünün (iman ilke ve esaslarının) aynı olduğunu ısrarla savunuyorlar. Al-i İmran 64 ayetini tamamiyle bu düşünceye göre Türkçeleştiriyorlar. Ayette geçmemesine rağmen kelime lafzı yerine amentüyü ileri sürüyorlar.
Ardından; Hıristiyanlar, Allah Birdir, diyorlar, Peygamberlere iman ediyorlar, kitaplara iman ediyorlar, Ahirete, cennet ve cehenneme iman ediyorlar. Biz de bunlara iman ediyoruz. Bu beyanın arkasında soru sorulması teferruata sarılmaktır. Bunu yapmamalıyız, diyorlar.
Yani, diyorlar ki; Hıristiyanlar, Baba Tanrı, Rab İsa Mesih ve kutsal Ruh, üçü de aynı cevherdir. Bunların üçü de bir olduğu için Allah birdir açıklamalarına kulağınızı tıkayınız.
Yine diyorlar ki; Biz Müslümanlar Hz.İsa ya da Hz.Musa ya da tüm peygamberlere ve kitaplara da imân ediyoruz. Ya Hıristiyan ve Yahudiler? Onu da sormayın. Zaten İslAm da önemli olan La ilâhe illâllah demektir. Muahmmedün Rasulullah demek bir kemalattır, yani olgunluktur. Hıristiyanlar bizim peygamberimizi ve kitabımızı red etmekle olgunluk göstermemiş oluyorlar.
Peki, Hıristiyanlar; ahirette Hz.İsa nın cennet ve cehennem ehlini tayin edeceğini söylemiyorlar mı? Zira, Tanrı Baba Yaratıcı, Rab İsa Mesih yargılayıcıdır, diyorlar. Bu Allah a işinde ortak koşmak değil midir?
Buna da dedikleri; tevhidde teferuat yoktur, şeklinde bir retorik açıklama yapıyorlar. Bu ise küfürdür.
İşte, bu yeni din, yeni bidat örgütlenmesi; Müslüman Türkleri, Hıristiyan-Müslüman yapma girişiminin adıdır.
Ben MüslümanIM diyenler, iki alternatiften birini tercih etmelidirler.
Ya, bu yeni bidat yolunu, küfrü kabul edip, Kur an ve peygamber yolunu terk edecekler
Ya da, alnı ak, yüzü pak, yaşabildiği kadar dinini yaşayan ama iman ilke ve esasları demek olan amentüsünden vazgeçmeyen, kendi amentüsünü, Hıristiyan amentüsüne kurban etmeyen, bilakis onun şerefini ve izzetini yücelten bir bilinçle hareket edeceklerdir.
Günün Sözü: Gözlemle nesnelleşebilecek gerçekler, sözler, davranış ve uygulamalardadır.