Üç yüz altmış beş günün son Gün/aydınına geldik. Ve dedik ki 2020 yi bir başa dönüp hatırlayalım ve sonra 2021 e kalbimiz sevgi dolu daha dikkatli başlayalım…
Bir yıl daha bitiyor, düşlerim, tasalarım, yarım kalmış onca şey. Her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden. Yoksa bana mı öyle geliyor ya da daha mı hızlı ilerliyor zaman, insan yaşlanırken?
Hızla giderken yılın son günleri, biliyoruz ki takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini, gençlik ikindilerini… Ömür dediğin ne ki, bir varmışla bir yok muşun arasında yaşadığın hayattan kesitler.
Nedir insan sorusunun cevabı:
Doğduğunda sahne atılan, ölünce sahneden cenazesi alınan misafir oyuncu, bir kul…
“Dün geçmiş zaman, yarınsa gelecek Bugünü dünden yakalamalısın. Mademki her canlı bir gün ölecek; Seni yaratana kul olmalısın…”
“Ben eskiden” diye başlayıp uzadıkça uzayan, ne zaman ve nerede biteceği belli olmayan sözüm ona ders verici konuşmaları, bazen de “ben senin yaşında olsam” la başlayıp, “neler, neler” yapacağının sıralanışını çok duymuşsunuzdur. Oysa eski günler gitmiş, yeni gün gelmiştir. Başka yeni günlerin geleceğinden ne kadar emin olabiliriz.
Mevlana: “Dünya üç gündür; dün, bugün ve yarın. Dün geçti. Yarının geleceği belli değil. Öyle ise; bugünün kıymetini bil!” der.
Can Yücel, insan ömrünün bir gün olduğunu şöyle açıklar: “Ömür dediğin üç gündür, dün geldi geçti yarın meçhuldür… O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür…”
Yeni yıl bazen geçmiş yılın pişmanlıklarını, ‘keşke’ lerini taşısa da maziyi bir nebze olsun geri plana atarak geleceğe dair umutları tazelemek gerek. Yeni yıl geldiğinde yeni bir başlangıç yapıyormuşçasına motive olmak ve geçmişteki hataları ya da üzüntüleri arkada bırakmak gerek. Çünkü her yeni yıl geldiğinde aslında zamanın ne denli hızlı geçtiğini görüyor, yaşlandığımızı fark ediyor ve kaçırdığımız, üzgün geçirdiğimiz her an için pişmanlık duyuyoruz. Yeni yılın gelmesiyle ömrümüzden bir yılın daha eksildiğini hissediyor, aslında zamanın bazı kısımlarını nasıl gereksiz kullandığımızı ve kendimizi düşünmeden, anı yaşayamadan geçirdiğimiz günleri hatırlıyoruz.
Bu nedenle yeni yıla nasıl başlarsan öyle gider rivayetini dikkate alarak mutluluk verici, motive edici ve bol eğlenceli bir yılbaşı kutlaması düzenlemekte ve yeni yıla yeni umutlar, daha büyük hayaller ve güçlü bir şekilde girmeye çalışmakta fayda var.
Her yeni yıla girerken hoş geldin denir. Yeni dediğimize göre bir de bunun eskisi var demektir.
Her yeni biraz da eskimeye yüz tutmuş demektir. Geçen yıl yeni olan bugün eski oldu.
365 gün sonra 2021 de eski olacak ve yaşayan görecek bu eskimeyi.
Bu bir devinim aslında… Zaman ne çabuk geçiyor!
2000 yılına girdiğimiz günleri hatırlıyorum. Milenyum çağına girdik diyerek ne de çok sevinmiştik. Milenyum Çağı da neyse artık? Sanki daha önce o çağa girip çıkan varmış, gitmiş görmüş gibi bir umut fırtınası esmişti dünyada…
Çifte bayram havasında girmiştik 2000 yılına. Hem yeni bir yıla hem de Milenyum çağına.
Üç bin yılda insanlık tarihinin geldiği yeni bir çağda yaşamak yani. Savaşların son bulduğu, barışın egemen olduğu, kardeşliğin huzurun geliştiği, doğanın korunduğu yeni bir çağ diye sunuldu.
Sihirli bir değnek değecek, dünya da kötülüğe dair ne var ne yok düzelecek sanmıştık.
Düzelen bir şey olmadı elbet.
Sonuçta vara vara açmazların, savaşların, doğanın talanının pervasızca sürdüğü limanlara vardık ki her an.
Tarihten ve doğadan alınmayan dersler ağır faturalar çıkarır. Sonuçlarını biz hissetmesek de çocuklarımız, torunlarımız çeker. Ne yapmalı? En kabasından bu düzen değişmeli!
İşte bu yüzden geçmişi özlüyorum. Büyümek için beşer, onar adım attığımız geçmiş yılları…
70’li, 80’li, 90’lı yıllarda büyüyenler için hayatta kalmanın bu kadar zor olmadığı o yılları…
Şimdi hiç bir şeyin tadı yok. Çevreden gelen korku duygusunu yaşamadan, korunaksız, özgür davranan, bize verilen görevleri bitirmek için çabalayan, üzüntülerimizi yeri geldiğinde paylaşan yeri geldiğinde de saklayan, yardım sever, sevgi dolu, egosuz, gıybet yapmayan, arkadaşının, dostunun başarısını kıskanmayan insanlara ne oldu… Yediklerimizi, içtiklerimizi, gördüklerimizi geçtim, insanların da tadı yok! O günün gülen çocuklarına, büyüklerine kısacası insanlığa ne oldu?
Sahi ne yaptılar bize böyle?
“Müslim babanın bir şarkısı vardı. ‘Yakarsa dünyayı, garipler yakar’ diye.
Garipler yakacak sonunda dünyayı, doğrudur. Gerçekte haramileri tepede tuttuklarının farkına vardıklarında. Çünkü garipler olmasa fabrikalar, tarlalar, bilgisayarlar çalışmayacak.
Üretim araçlarına sahip olanların dünyaları parçalanacak. Milyonlarca garibin emekleri haramzadeler tarafından kullanılarak paraya çevriliyor. Garipler de karın tokluğuna şans oyunlarına bel bağlayıp ‘ya çıkarsa’ umuduyla yaşıyor. “
Bilgi en kıymetli hazine… Bilgiyle ve pratikle gelişecek garipler akımı gecekondulardan gelip meydanları zapt ettiğinde fabrikaları, tarlaları kilitlediğinde zannetmeyin ki ülke batacak. O zaman kutlanacak yeni yıllar bayram olacak. Zarar gören, bir avuç azınlığın ve onların iktidar gücü olacaktır.
Her sene olduğu gibi bu sene de yeni bir yıla girerken güzel düşünceler ve umutlarla karşılacağız 2021’i. Ancak geride bırakacağız sene öyle bir sene oldu ki neredeyse bitmesi için gün sayar olduk. Virüsler, depremler, orman yangınları… Bunun yanında güzel şeyler de oldu tabii ki. 2020’de ne olmuş ne bitmiş bir bakalım. Peki 2020’de neler oldu? Hadi gelin birlikte bakalım geride bırakmaya hazırlandığımız yıla…
Böylesine zor geçmiş bir yılın ardından daha iç açıcı bir şeyler yazmayı çok isterdim sevgili dostlar. Fakat yaşadıklarımız görmezlikten gelinemeyecek kadar hassas ve önemli konular sizin de bildiğiniz gibi.
Başta ülkemizin de içinde bulunduğu ve tüm dünyayı kasıp kavuran sevdiklerinden ayrı, mesafeli hasret kılan Koronavirüs belası.
1- Koronavirüs
2019 yılında Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan Korona, sadece Çin’i değil bütün dünyayı etkisi altına aldı ve Mart ayında Türkiye’ye ulaştı. Hepimiz televizyonların karşısında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ilk vakayı açıklamasını bekledik. Televizyonda Koronavirüs’ten korunmak için neler yapılır programlarını izledik. Kelle paçalar, turşular, karbonatlar, sirkeler, kekik yağları ve nicesi… Karantina sürecinde mesafeleri ortadan kaldıran Zoom programı kullanımı en yüksek seviyeye ulaştı, tarihte ilk defa uzaktan eğitim sistemine geçildi. Sokağa çıkma yasaklarından sonra çevre kirliliğinin azaldığı yönünde olumlu gelişmeler de oldu. Ancak maalesef hiçbiri yaramıza merhem olmadı ve birçoğumuz yakınlarını kaybetti, değerli sağlık çalışanlarından birçok kişiyi kaybettik. Hala daha sancılı süreç devam ediyor ve yeni yıla bu virüsün etkisi altında giriyoruz. Korona aşısının bulunduğu en büyük umudumuz oldu. Bu yeni yılda dileriz ki bir an önce tüm dünya normal hayata geri döner.
31. 12 .2020
#öskurşun#