Akşamın serin ve ılık rüzgârında çay keyfi. Saçları sarı kırmızı olarak boyalı zayıf çocuk, okuldaki olayı anlatıyordu. Esmer ve topaç gibi arkadaşı, bağırdı “Hortum” Ayağa kalktılar ve denizin üzerinden gelen karaltı karaya ayak basmıştı.
Kapkaranlık bir boğuntu, kaçması zor bir felaket. Nereden geçerse orayı yakıp yıkan bir doğa olayı. Çocuklar şaşırdılar. Çay ocağına kaçalım derken, yola geçip arabanın kapısını açıp içeri girdiler. Hortumun karaya ayak basması, bomba patlaması gibi büyük bir gürültü yarattı.
Korku anlarını arabanın içinde yaşadılar. Bağırma sesleri normal zaman olsa herkes duyardı. Kimseden ses çıkmıyordu. Herkes derdine düşmüştü. Yıkılan evler uçan çatılar. Yere düşen kiremitler. Aynı anda araba havalandı. Havada takla attı. İçeridekilerin başları arabanın koltuklarına çarptıkça seslerini daha çok çıkartmaya başladılar.
Renkli saçlı ve iskelet gibi olan çocuğun burnundan kan gelmeye başladı. Esmer çocuk kolum diye bağırdı. Başlarını koltuğa yapıştırdılar ve hiç kaldırmadılar. Araba bir apartmanın kapısının önüne düştü. Yalnız düşerken ağaçlara takıldı. Ters dönüp tekerlerinin üzerine yere çakıldı. Büyük bir sarsıntı oldu ve çocukların kaburgaları kırılmış olabilirdi.
Saat kolundan çıkan renkli boyalı saçlı, arkadaşına saati sordu. Telefonunu aradı ve telefonu kayıptı. Arada da kurtarın diye de bağırıyorlardı. Arabadan çıkamıyorlardı. Apartmandan gelen adam, çocukları kurtarmaya çalıştı. Araba apartmanın kapısını tıkamıştı.
Ön camı kırıp çocukları dışarı aldılar. Renkli saçlı, “Burası neresi” diye sordu. Esmer olanı tanımadığını söyledi. Apartmandan biri mahallesinin adını verdi ve en az beş yüz metre ileriye yamaca bırakılmışlardı.
Hortumu anlamadık yağmur fırtına şeklinde geldiğini zannettik ve kendimizi arabanın içerisine attık dediler. Esmer olanı kolunu hareket ettiremeyince kolunun kırık olduğunu anladı. Çocukları alıp hastaneye götürdüler.
Mahalleden sahile kadar her taraf harabeye dönmüştü. Sahilde hortumun geçtiği yerde yıkılmayan yer yoktu.
Hortum ve yıkım gözler önündeydi.
Çay ocağına gitmediklerine sevindiler. Çünkü çay ocağı yerinde yoktu. Çaycı ve garson kayıptı.