Servis alanına girdiğimde, atını çimendeki direğe, bağlayan adam, hayvanın başına yem torbasını takıyordu. Adama baktım ve “dert boğaz,” dedim. Biraz daha yaklaştım. Selam verdim. Arkadaş soluk almada zorlanıyordu. Kolay gelsin, yoruldun mu? Diye sordum.
Arkadaş:
Üç saatlik yoldan geliyorum, köyüme bir saat sonra ulaşabilirim ve dinlenmem gerekli, dedi.
Atından bir şeyler düşürmüş olabilir misin? Dedim.
Arkadaş heyecanlandı, hafif kızardı ve semerin arkasına baktı. “Heybem”, dedi.
Heyben arabamın arkasında getireyim, dedim.
Adam çok teşekkür ederim, Allah razı olsun, Dedemden hediye kalmıştı, dedi.
Heybesini düşüren adamı, hanımın ayırdığı yemek masasına davet ettim.
Beni almazlar, dedi. Gidelim onlar almasın. Almamak ne demekmiş görelim, dedim.
Hanım tostları söylemiş, tatlıyı da çıkartmıştı. Adama, nasıl olduğunu sordum. Köyünde iki çocuğuyla yaşıyormuş. Eski durumlar yokmuş. Ürettiğimizle geçinemiyoruz. Her şey ateş pahası yetişemiyoruz. Bu sene tohum, ilaç ve gübre alamayacağız. Şimdiden kara kara düşünüyoruz, dedi.
Tostlar geldi. Tostun birini ona uzattık. Diğerlerini önümüze aldık, meyve suyumuz da geldi. Adam, tostu kâğıda sarmaya çalışırken, niçin sarıyorsun, dedim.
Çocuklarıma derken peşinden, heybemde yiyeceklerim var, patates, soğan, peynir ve köy ekmeği, onlardan yerim. O zaman benim de tostumu sar ve çocuklarına götür. Heybendeki patates, soğan, peynir ve ekmekten yerim, dedim.
Sağ olasın, memnun oldum. Heybeden yiyecekleri çıkarttı. Karşılıklı konuşurken, hanım, birer tane daha tost söyledi. Böylece biz de tost yemiş olduk. Ayrıca köy ekmeğinden bir parça aldım ve peyniri katık ettim.
Adama, hayatın kapısı dar, yolu ensizdir. Bu ensiz yolda, yaşantını idame ettirmek kolay değildir. ATAMIZ; “üreten köylü milletin efendisidir.” Derken, neyi kastetmiştir. Köylü olmak kusur değildir. Üreteni hor görmek kusurdur. Aldatıcı söylemlere kulak asma, dedim.
Adam; görev ve sorumluluğumuzu unuttuk. Yalan ve iftira illetinden kokuştuk. Pahalılıktan ve zamlardan soluk alamaz hale getirildik.
Adam, atına baktı. Köye seçim için gelenler, oy verirseniz her şeyinizi karşılarız, dediler. Sonuçta hiçbir şey yapmadılar. Bizleri zam fırtınasında boğdular. Bankalara ve tefeciye soydurdular.
Elimizde ve avucumuzda, ne varsa verdik. Doyuramadık.
Yakınlarım bile darbe üstüne darbe vurdular. Belki de beş yıldır, işlerinde boğaz tokluğuna çalışıyorum. Hala ödememi bitiremedim. Oğlum arabayı çarpmış ve hurdaya çıkarttı.
Adam ile mola süresince, samimi olduk. Telefonlarımızı aldık. Atlı adama bir de hediye verdim.
Allaha ısmarladık diyerek ayrıldık.
Hasan TANRIVERDİ