Zaman geçerken, “hey gidi günler” içimizdeki anılarımızı alıp götürüyordu.
Nafile yere, “hey gidi günler” diyoruz.
Hey gidi, tomurcukları açmadan soldurduk, diyebiliriz.
Hicran dolu bir gönüller ve anılar, yüz üstü. Başımız pamuk tarlasına dönüştü. Yüzümüz kırış kırış oldu, ağ düştü göz bebeğimize. Derimiz bir tuhaf, kendimden mi geçtim? Fark edemiyorum!
Kendimle baş başa kalsam da hey gidi, o günler, gözümün önünden ayrılmıyor.
O günleri siyah beyaz fotoğraflarda izledim. Mutlu mu oldum, bilemedim. Yalnız o günleri yaşayan ve yaşatanlara, teşekkürü bir borç biliyorum. Neşe dolu günlerim ve sözde de olsa iyilik üzerine bir yaşam kurmaya çalıştım.
Sevgi çemberinde, duygusallığı yaşadım. Böylece “hey gidi günler” dediğimde, pınarda su içip bir süre dinlendim. Tekrarlarla anılarımı belleğimde sıraladım. Böylece o günlere ait duyguların kalıcı olmasını sağlamaya çalıştım.
Gönül durağımda da görüntüleri kalıcı hale getirdim. Onların zaman içerisinde kaybolmasına izin vermedim. Hayale kapılmadım, arzu etmediğim sahalarda o günleri aramadım. Gönül rahatlığını her durumda öne çıkarttım.
Hey gidi günler, derken, sevgi çemberinin dışına çıkmadım. Güzel anılarımı unutmamaya çalıştım. Günler, maalesef güzel anılarımı, örtmeye kalktı.
Anılarla telaşım olmadı. Yaşanmışlıkları olduğu gibi kabullendim. Geçmiş geçmiştir deyip yaşama zevkine baktım. “İyilik ve kötülükler” insan içindir, anlayışını düşündüm. Yalnız yüreğim sızlasa da bazı anımı, gündeme getirmedim.
Yaşantımda karamsar, olmamaya çalıştım. Zamana hükmetmeye kalkmadım. Bu bir kabullenişse, evet öyle davrandım. Duygusal yaşama, taviz vermedim. Karşımdakinin, iyi olmasını istedim. Peşinen şunu söyleyeyim ki kimseye kötü düşüncem olmadı.
Duygu fakiri ve hissiz günler yaşamadım. Geçen günlerden medet ummadım.
Günlerin getirdiğini, tatlı anılara çevirmeyi önemli saydım.
Hasan TANRIVERDİ