Kadim Dostum Ahmet Fidan Bey aradı.
“Hocam” dedi, sevecen ve güleç bir sesle..
“Sizin yazıları iki grupta yayımlasak, biri denemeler olsun, diğeri de ekonomi”.
“Allah razı olsun,elbette” dedim, sevinerek..
Çünkü Ahmet Bey gerçekten keşfediyor.. Ayrıca akademik bir titizlikle sınıflandırıyor, kimin nerede neyapabileceğini de bilmekte..
Ben önceleri iktisat, siyaset, edebiyat, araştırma hep bir kategoride yazar yollardım, ama şimdi daha iyi oldu.
Şimdi gelelim bugünlerde kafamı kurcalayan soruya..
Her yaşam ne kadar tarihseldir?
Ya da bir ömrün tarihselliği nasıl olur?
Ömür zamanın birikmesidir. Zamanın bizden bağımsız bir akışı ve döngüsü vardır. Anlam kazanması ve tarihe kalması bizim hareketlerimizle ve yaptıklarımızın toplumsallığıyla ilgilidir.
Az zamanda hem çok hem de büyük işler yaparsanız tarih ve toplum sizi unutmaz.
Atatürk gibi.. İsmet Paşa gibi.. Ömrünüzün tamamı tarihsel olur.
Sabahattin Ali, Sait Faik, Yaşar Kemal, Mehmet Akif gibi… Zamanın kıyıcılığına asırlarca direnen işler, eserler vardır geride.
Zaman bir yaşanmışlıktır. Ama yaşanan her an tarihsel midir?
Peki, tarihsellik ne? O da şu:
Ömrün sorgulanması ve sonuçların bir biçimde “not” edilmesi, yazılması..
Bir yazar,”sorgulanmayan hayat yaşanmış sayılmaz” yönünde bir söz söylemiştir. Zamana boyut kazandırmalıyız.
Sorgulama ille de “muhasebe” yapmak değildir.
Dinamik gelişen yaşamı varoluşun bitmez döngüsünde kendimiz için, toplum için anlamlı kılabilmek..
Belki biraz felsefe yapmak gerekli. Toplumumuzda felsefi bakış iyice azaldı. Yapılan işin felsefesini yapmak..
Bir şeyin felsefesini yapmak onun özünü konuşmaktır. Neyi, niçin, nasıl yapmaktayız?
Doğru işleri mi yapıyoruz?.. Ayrıca işi sevsek de sevmesek de, işleri doğru biçimde mi yapmaktayız?
Her yaşamın tarihsel boyutu, yanları elbette vardır..Ama önemli ve kalıcı olan ömrün çoğunu tarihsel ve toplumsal kılabilmektir.
Yine bir düşünür; ” insan toplumsal ilişkilerinin toplamıdır,” der.
Ne kadar çok ve kaliteli olarak toplumla, dünya ile, yaşamla ilgiliysek o denli canlıyız, o denli yararlı işler içindeyiz demektir.
Ömür sadece zamanın birikmesi değil, vaktin doğru ve etkin kullanılması ile de anlam kazanır..
İnsan ömrü soruyla başlar soru ile biter.
“ADINI NE KOYDUNUZ”DUR ilk soru,
“MERHUMU NASIL BİLİRDİNİZ” son soru.
Hayatın içeriğinin doldurulması merakla başlar. Merak azim ve erdemlilik sürekli olarak inovasyona (yeni model tarz ve sistem üretimlerine) görütür.
Biz yaşarken ömür geçerken peşimizden atı değerler üretir yıldızlar dökeriz.
Öbür türlüsü, öylesine doğmuş öylesine yaşamış öylesine ölmüş bir ölümlü olmaktır. Ki biz de İNSAN olarak bunun farkındayız.
Aziz üstadım Halit Bey önemli bir kıvılcım çaktırmış. Teşekkür ederim.