Mehmet BALLI
İSTANBUL GÜNLÜĞÜ
Büyük şehirde yaşamanın dezavantajları varsa nimetleri de vardır. Yeter ki fırsatları değerlendirmesini bilin.
Her gün baktığınız duvardaki panolara asılı afişleri görün.
Kamu, Özel, Vakıf, Derneklerin periyodik olarak düzenledikleri sosyal ve kültürel etkinlik programlarına bir göz atın.
Kafanızı kaldırıp, günlük işin aşın evin koşuşturmacısından birazcık zaman ayarın kendinize.. Vücudunuz biraz nefes alsın.
Ertesi güne zinde başlamak, günün stresinden kurtulmak için buna herkesin ihtiyacı var.
Günlük seyrettiğiniz ve sizi gerdikçe geren televizyona ayırdığınız zamanın 1/3 ini ayırsanız yeter. Bakın ozaman şehir kültürü neymiş, nasıl entellektüel olunurmuş anlayacak, kendinizle gurur duyacaksınız..
İşte bende İstanbul Fındıkza’de İSMEK Musiki Kursuna başladım. İlk gün öyle bir şok yaşadım ki anlatamam.
Günün yorgunluğuyla işimden çıktım ve 18.00-21.00 saatleri arası olan kursuma koştum. Elimde ses çıkartmasını bile bilmediğim Ney’le ürkek ve çekingen bir edayla sınıfa girdim. Etrafı sessizce süzerken baktım ki işlerinde en yaşlısı bendim (1968 doğumluyum) ve tedirginliğim biraz daha arttı..
Çünkü korktum acaba çok mu geç kalmıştım.
Sonra içime bir teselli geldi ve zaten 20 yıldır beklemiyor musun dedim kendikendime…
Yanımda oturan genç hanımefendiye dönerek kısık bir sesle sordum.
‘Affedersiniz sizde mi yenisiniz’?, O da çekingen bir tavırla ‘hayır üç senedir geliyorum’ demez mi..
Aman Allahım beynimden vurulmuştum. Benim bunca zaman neden haberim olmamıştı böyle bir imkandan. Hemen ikinci soruya boğdum kızcağızı,
-‘Yaşınız kaç?’.
‘15 efendim’.
Ya, işte 12 yaşından beri Ney üfleyen ismi Firuze adında İstanbullu bir öğrenci. Okulundan zaman ayırıp ta bu beceriyi kazanıyor.
Bu ne takdire şayan kıvanç verici bir şey değil mi….
Sonra derin bir düşünceye dalmak üzereydim ki kursun bulunduğu apartman biri biri ardına müzik notalarıyla yankılanmaya başladı.
Bir kat altımızdan, Türk Halk müziği öğrenen koronun bir ağızdan çaldığı türkü nün yankısına,
Yanı başımızdaki Ud hocasının nağmeleri ahenk dans ediyor merdiven boşluğunda ..
Üst kattaki Solfej eğitimi alan öğrencilerin yüreğimizi okşayan Türk Sanat Musikisinin makamı icrasına,
Bir başka sınıfta çalan Piyano dersinin notaları selamlaşıyor……
Tüm sınıfların kapıları açık olmasına rağmen kimsenin rahatsızlık duymadığı gibi ruhu mest eden bir huşu içinde kendi icrasını da yapabiliyordu..
Müziğin büyüsünü ilk defa burada fark etmiştim. Yani yani bir an kendimi iş yorgunluğundan bülbül bağına atmış hamakta sallanıyor gibiydim.
Kulaklarımdan gönlüme öyle bir nağmeler fısıldıyordu ki, seher vakti coşan kuşların cıvıltıları arasında geziniyor gibiydim.. Tabi köy hayatında büyüyüyenler ne demek istediğimi iyibilirler..
ilk derste hocamız sırasıyla herkese sordu niçin Ney üflemeyi tercih ettiniz diye. Sıra bana gelince anlattım:
Hocam tam 20 senelik bir maceram benim…
20 yıl önce ben lisede okur iken aynı zamanda yatılı yurtta kalıyordum. Okul kapanışı 17.00’ dan yurda giriş saati olan 19.00’a kadar boş vaktimiz vardı.
İşte bugün Ney üstatlarından Ender DOĞAN beyle aynı sınıfta okuyorduk. O arkadaşım saat 17.00’da neyini cekatının altına sokarak okulun duvarından atlar, Eyüp Musiki cemiyetine kursa giderdi,
Bense arkadaşlarımla okulun bahçesinde top koştururdum. Sonra 17.00 da o kursdan dönerdi sessiz sakince, bizse yorgun argın yatağa zor düşerdik.
Hayat Ender beyle beni öyle bir savurdu ki, ben has bel kadel bir memur olurken sınıf arkadaşımın 2 saatlik fırsatı değerlendirmesiyle nerelerden nelere geldi ve ne imkânlara sahip oldu.
Azmi ve başarısı ile gurur duyduğum Üstad Ender beyin yüksek müsaadeleri ile, kendi web sitesinden bir kesitini aldığım öz geçmişi bakınız onu nerelere taşımış..
…..
İstanbul Ünv. Sosyoloji mezunudur. (1996), müzik hayatı 1984’te Eyüp musiki cemiyeti’nde başladı, İstanbul Üniversitesi Klasik Türk musikisi korosunda beş yıl süreyle Süheyla Altmışdört hoca’nın talebesi oldu.
1994’te TRT İstanbul Radyosununa Neyzen ve ses sanatçısı olarak girdi. Bu görevini 4 yıl devam ettirdi.
1998 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak Erzurum’da Felsefe öğretmenliğine başladı, iki yıl sonra istifa ederek istanbul’a döndü, İ.T.Ü. Türk Müziği Devlet Konservatuarı Temel Bilimler’de master öğrencisi oldu. Çeşitli özel okullarda yedi yıl süreyle Felsefe hocalığı ve Rehberlik Psikolojik Danışmanlık yaptı. Bekir Sıtkı Sezgin, Cinuçen Tanrıkorur, Kâni Karaca, Niyâzi Sayın, Sadrettin Özçimi gibi klasik üslubun yetkin temsilcilerinden istifâde etti. Tasavvuf müziği, Mevlevi müziği alanında Hollanda, Almanya, Avusturya, Fransa, Hırvatistan, İsveç, Belçika, Mısır, Suriye, Fas, Malezya gibi ülkelerde solo veya topluluk icraları ile müziğimizi temsil etti.
Müzik Sosyolojisi ile ilgili çalışmalar yaptı, konuya ilişkin birkaç Denem ve makalesi çeşitli kültür-sanat dergilerinde yayınlandı. Sanatçı 10 yılı aşkın süredir Ney yapımı ile de meşgul olmaktadır, birçok çizgi üstü albüme de imza atmıştır. Sûfi Nağmeler, Sana Geldim, Sufi out cry, Nefes, ‘Bir telden Bir nefesten’ bunlardan bir kaçıdır.
Bir çok televizyonda programlar yaptı, bir çok grup kurdu ve kurulmasına yardımcı oldu.
Yerebatan Sarnıcın’da aylık periyodlarla yapılan ‘Ney Akşamı’ konser programını düzenlemektedir.
Çok güzel Türk sanat Müziği yorumlayan reklamı asla sevmeyen bir sanatkardır,
Eyüp Musiki Vakfı ve İsmek bünyesinde Ney hocalığına devam etmektedir.(Hocaya anlatmaya devam ediyorum)
…….
Özetlemek gerekirse bir çok albümü çıkmış ve çıkmaya devam eden, dünyanın bir çok ülkesinde konserler veren, sanatçı ve eğitimci kimliğinin yanında, enstrüman üreten-satan iş sahibi.
Ne tesadüftür ki şimdi bir üst katımızda başka bir sınıfta Ender beyin Solfej ve Ney dersi verdiğini öğrendim. Yani O Ney öğretmenliği yapar iken ben hala ney üflemeye çalışan bir öğrenciyim.
(Not: Halen görüştüğümüz Kıymetli, Mütevazi ve ince ruhlu Güzel dost ve gerçek bir sanatçıdır.)