Bakıcı yolun kenarındaki boş saksıya oturdu. Arkadaşı çiçek mi açacaksın dedi. Gülüştüler.
Korkuluğa parmaklarını taktı ve aslan yavrusunu çağırdı. Yavru gözlerini dikmiş geliyordu. Bakıcı sakindi. Ziyaretçi çocuğa, korkuluktan geri dur. Ana yavrusuna sahip çıkar dedi. Çocuk elini çekti. Babası elinden tuttu ve yanına aldı. Bakıcı tekrar çiçek açmaya gitti.
Baba, aslan yavruyla ilgilenmiyor, dedi. Bakıcı başını kaldırdı ve yaklaşmayın, ne yapacağı belli olmaz, demeye kalmadı, aslan korkuluğa kükreyerek saldırdı. Ziyaretçiler bağırarak kaçtılar. Ormanda değillerdi ama aslan kendini ormanda sanıyor ve yavrusunu koruma güdüsüyle saldırabiliyordu.
Bakıcı; Gelir miymiş? Diye sordu. Aslanı kovdu.
Ziyaretçiler yola kadar geri çekildiler. “Gitmek gerek,” dediler. Bakıcı; geçen ay aslan çocuğun elini çekip kopartmıştı. Hayvanın nasıl davranacağına karar olmaz, dedi. Bakıcı, aslanları koruya bıraktığında başına gelen olayı anlattı.
Aslanları güvenlikli ve çevresi çevrili ağaçların olduğu alana bıraktık. Uyuşturucu ve normal silahımızla gözetliyoruz. Üzeri açık arabayla ziyaretçilerden dördü, ormanlık alana girdiler. Kapıyı açık buldular ve normalde giriliyor diye, içeri daldılar.
Aslanlar arkalarından gizlice yaklaşıyor ve dördünü de arabadan düşürüyorlar. Düşürdükten sonra, parçalamak için saldırıyorlar. Ziyaretçinin birisi bıçağını çıkarıp aslanın birini yaralıyor. Diğerlerinin bağırmasıyla aslanlar geri kaçıyorlar. Dört kişi ölümden dönüyorlar.
Ziyaretçiler aslanlara el kol sallıyorlar. Bakıcılar, aslanlara, hareket yapmamış olsalardı, hiçbir olay söz konusu değildi, diyorlar.
Aslanlar bahçede ilgi çektiği kadar da tehlikeliydi. Çünkü bazen tel örgü bile onları eğlemiyor korkusuyla üçüncü tel örgüyü de çevirdiler.
Bakıcılar, ziyaretçilerin arasında gezip uyarmaya devam ediyor, yine de aslanlar bir boşluk buluyordu. Hayvanat bahçesinde, kurtlar da ilgi çekiyordu. Saldırgan görünmeyip tel örgüye koşan kurtlar çok olmuştur.
Yiyecek atılmaması için uyarılar yapılıyor çünkü atılan besini alamayan hayvan saldırıyordu.
Bakıcılar, “Mavi önlüğümüz olmazsa onlara yaklaşamayız,” diyorlardı.
Hasan TANRIVERDİ