Batılı değerleri içselleştirmekle sanal bir Batı imajına sahip olmak arasındaki ince farkı dünya üzerinde en iyi bilen toplumlardan birisi Türk toplumudur. Batı’nın tüketim biçimini tepeden inme taklit ederek batılı olacağını vehmeden resmi ama aynı zamanda marazi Batılılaşma modelinin en kırılgan, en ironik noktası da işte burası. Silindir şapka ve frak giymeyi veyahut bir takım Batılı sembol ve yasalarla görüntü birlikteliği yaratmayı Batılı olmanın en mühim alamet-i farikası olarak addeden ve bunu topluma Batılılaşmanın olmazsa olmaz koşulu olarak dayatan arkaik yönetim zihniyeti, öyle bir dogmatik bilimsel pozivitizm mengenesi içerisine hapsolmuş ki, medeni dünya ile olan reel bağlarının neden bu kadar koptuğunu sorgulama ihtiyacını duymuyor bile.
Sanal imaj çağdaşlaşması furyasının yaşanan son örneği, hayvan hakları konusunda yasal düzenlemeler içeren ve TBMM’ye üçüncü kez sevk edilen ‘hayvanları koruma kanunu’ tasarısı oldu. Tasarı komisyonları
aşıp, nihayet Genel Kurul’a ulaştı. Yani birkaç haftaya kalmaz, bizim hayvanların da tıpkı Avrupalı ve ABD’li türdeşleri gibi ‘sui generis’ bir yasaları olacak. Ancak bizim yasanın nevi şahsına münhasır olması, içindeki, karışımsız bir alaturka usul üzerine özenle bina edilmiş yaptırım sisteminden kaynaklanıyor.
Ağır ceza: 10 milyon lira!
Meclis İçişleri Komisyonu’nunda kabul edilen tasarıya göre, hayvanları mumyalamak amacıyla veya sadece kürkleri, deri, boynuz ve tırnakları için öldürenlere hayvan başına 10 milyon TL ceza verilecek. Kanun koyucu tarafından düşünülen şu cezaya bir bakın. Hayvanların yaşamına son vermek eylemine karşı uygun görülen bu trajikomik ceza, her şeyden önce hukuk tekniği açısından cezanın sosyal amacı olan özel ve genel önleme hedefleriyle hiçbir surette bağdaşmıyor. Cezanın özel önleme etkisi, doğrudan suç işleyen kimseye yönelik olmak üzere, bir kimsenin işlediği suçun cezasını çekmesi suretiyle bu cezadan ders alması ve bir daha suç işlememeye sevk edilmesi anlamına gelir. Genel önlem ise suç işleme eğilimi taşıyan kimseleri korkutmak ve onları niyetlerinden caydırmayı hedef alır. Bugünün ekonomik şartlarında 10 milyon TL’nin hiçbir caydırıcılık taşımayacağını kanun koyucu bilmiyor mu? Bal gibi biliyor. Ama önemli olan vitrin. Hayvanları koruyan bir yasaya sahip olduğumuzu cümle âleme gösterelim de, varsın yasa caydırıcı olmasın veya tatbik edilmesin.
Batılı olmanın yolunun göstermelik bir Batılılaşma maskesinin ruhumuzun en derin noktalarına kadar bütün varlığımıza nüfuz etmesine izin vermekten değil, ‘Batılı’ diye tanımlanan ve kendi içerisinde bir bütünlük yaratan manevi değerleri gerçekten özümsemekten geçtiğini artık anlamamız gerekiyor. Kısaca insan hakları ve evrensel hukuk ilkelerinden kaynaklanan özgürlükçü demokrasi ile girişim özgürlüğü üzerine bina edilen rekabetçi piyasa ekonomisi kurallarını, yani Batı’nın manevi özünü, yalnızca kâğıt üzerinde değil, uygulamada da daha ileri bir düzeyde içselleştirmemiz zorunlu. Japonya, Güney Kore, Tayvan gibi ülkeler bu temel değerleri esas alarak, Batı’nın üretim biçimini ve teknolojisini taklit etmeyi başardıkları için, sosyoekonomik süreçlerle destekli reel bir modernleşme hamlesini gerçekleştirmeyi başardı. Ne var ki Batı’nın ruhuna içkin değerleri özümseme aktivitesini kendi değerleri üzerinden gerçekleştiremeyen bizim gibi toplumlar, kendilerini, giderek sığlaşan ve yalnız Batı’nın yaşayış şeklini temel alan Batılılaşma hezeyanına kaptırmaktan alamadılar.
Nafile çabalar
Asıl trajik olan ise, manevi özünden kopuk bu yüzeysel Batılılaşma gayretkeşliğinin eninde sonunda o ülkeyi giderek Batılı olmaktan uzaklaştırmayla sonuçlanacağı gerçeğidir. Batılı olmaya çalışıp duran, ancak bir türlü Batılı olmayan bizim gibi ülkelerde, insanın bazen, “Ne yapalım, bu işler biraz da böyle oluyor” deyip, ‘hayvanları koruma kanunu’ tasarısına sadece öfkeyle karışık bir şekilde, tebessüm edesi geliyor.
Maymuna çevirdiler bizi ya helal olsun.
Ha bu arada böyle söylemeye de ceza müeyyidesi getirmişler mi acaba…
Çok haklısınız hocam.Mükemmel bir makale yazmışsınız.Makalenizden dolayı sizi ayrıca çok kutluyorum.Ve de bu konuda beni aydınlattığınız için ayrıca da teşekürlerimi sunmayı kendime borç bilirim hocam.
SAYGILARIMLA Öğrenciniz:Alpertunga KINIK