Hayvanlar yalnız konuşmuyor, bir şekilde dertlerini sana hissettirip anlatıyor. Aralarındaki hiyerarşik düzeni korurken, yavruları, yaralıları ve hasta olanlara saldırmıyorlar. Sevgiyle yaklaşırsan aynı güzellikle karşılık alıyorsun.
Hayvanlarla kurduğu diyalog inanılmazdı.
Bakıcı dayı, iç güdülerinin gerektirdiği hareketlerin dışına çıkmıyorlar. Vücutlarını ve yattıkları yeri temiz tutuyorlar. Genelde toprak üstünde uyuyorlar. Bakım evini kendi yuvaları gibi görüyorlar.
Hayvanlarla ilgili çok sayıda hikâyeye tanık oldum. Evin kapısına gelen dağ keçisi, başını sallıyor ve ses çıkarıyor. Yardımcıyı peşine gönderdim ve ormanda üç tane çakal yavrusu analarına ağlıyor. Ana gitmiş ve gelmemiş ki, yavrular açlıktan ölmek üzereler. Yavrulara süt, ilaç ve su vererek onları canlandırdık.
Ormana salınan köpekler ayı yavrularıyla karşılaşırlar. Ana ayı kayadan düşmüş ve parçalanmış. Yavruları bakım evine taşıyan köpeklere gören herkes şaşırdı. Ayı yavrularını besledik çakal yavruları gibi geliştiler. Çevreleriyle uyum sağlayacaklarına inandığımda onları doğal ortamlarına saldık.
Salınan hayvanların bazıları akşama gelip yemek yiyor ve gidiyorlar. Hava şartları kötü ise bahçeden dışarı çıkmıyorlar.
Daha önce büyüttüğümüz iki ayı yavrusu, eve koşarak geldiler. Onları içeri alıp sarıldık, sevdik ve postunu taradık. Su ve yitecek verdik. Kirlenmiş yerlerini temizlerken iki silahlı geldi. Dayıya selâm verdiler. Dayı “Silahlarınızı gizleyin hayvanlar tepki gösterir.” diyor. Adamlar dediğini yapıyor. Dayı kovaladıkları iki ayıyı çağırıyor ve onları sevmelerini sağlıyor. Ayılar da onlara sarılıyor. İki adam da dayıya silahlarını veriyor ve “Bakım evinin ihtiyaçları için kullan. Bir daha elimize silah almayacağız.” Diye yemin ediyorlar.
Kış mevsimi kendini göstermiş, hava güneşli fakat soğuktu. Bakım evine ayı ve çakal yavruları geldiler. Dayı kötü şartlarda gerçekleşen bu harekete önce bir mana veremedi. Sonra hava birden karardı ve kar taneleri düşmeye başladı. Kar taneleri için sığınmazlardı. Diye düşünen dayı çevreyi toparladı, odun ve yiyecekleri korumaya aldı. Yardımcılarıyla üç saat yoğun çalıştılar. Bahçeyi hayvanların kalabileceği şekilde düzenlediler. Hava kararmaya başladığı sırada fırtına koptu. Kar yağışı o derece şiddetliydi ki, her taraf kapandı. Sabah en az bir metre beyaz örtüyle sarıldılar.
Bakım evi hayvanlarla sevgi üzerine diyalog kuruyordu. Uçlardaki hayvanlar dahi birbirleriyle iyi geçiniyordu. Gerginlik ve sataşma kesinlikle söz konusu değildi. Hayatın çıkmazlarından ve çirkefliklerinden habersiz bir dünya kurulmuştu. Kavgaların sulha dönüştüğü canlılar grubuydu. Yaban hayatını ehlileştiren bir istasyondu bakımevi.
İnsanlar bu anlayışları ziyaretleri sırasında gözlüyor ve hayvanların güzel diyaloglarına tanık oluyorlardı. Birlikte aynı kaptaki eti paylaşan ayı ile çakalın bir araya geleceğini kim düşünebilirdi.
Dayı ev ve mereğe ek bölümler yaptı. Bahçedeki yatma yerlerini büyüttü.
“Hayvansız dünya boştu. Her an en iyi duyguların geçerli olduğu bir dünyada yaşıyorum. Hayvan sevgisi öyle bir mayalanma ki, çeşitlenen sevgi ve neşeye neden oluyordu. Öğrendiklerimi iç güdülerine etkide kullanıyorum. Onlarla içli ve dışlı oldukça çok şey öğreniyorum. İyilik üzerine kurulu bir dünya ki, bu dünyada karanlığa yer olamazdı.
Dayı ve bakım evi duyuldukça gelen sayısı çoğaldı. Çevre gezip tozanlarla doldu. Köylüler dereyi ve çevresini ziyaretçilerin görmesine göre düzenledi ve oteller yapıldı. Böyle bir dağ köyü dışarIdan gelenler sayesinde geçimlerini sağlamaya başladılar.
Dere, ormanlar ve hayvanlar ziyaretçilerin sayısını artırdı. Akarsuya dayı alabalık çiftliği kurdurdu. Bu sayede yemek için gelenler de sayıya etkili oldu.
Dayı, küçük yaşta hayvan bakıcılığı yapmam gerekirdi dediğinde köylüler şaşırmış adeta gülmüşler, hatta dayıya “Ayı” diyorlardı.
Niyetin dürüst olduktan sonra işinde ayı da olsan, önemli yerlere gelirsin.
Hasan TANRIVERDİ