Hukuk Muhakemelere Usulü ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Hakkında Revizyon Gereği:
Daha önceki yazılarımın birinde Mahkeme / Duruşma salonlarının estetik yapısını dile getirmiş, duruşma salonlarımızın estetik ve mantıksal yerleşimi açısından Avrupa standartlarına kavuşturulmasında geç kalınmaması gerektiğini vurgulamıştık. Tıpkı hukuk muhakemelerinin biçimsel unsurlarda olduğu gibi, duruşmanın seyri açısından olagelen teamüllerde de önemli düzeltmeler gerekmektedir.
Duruşmaların Seyrindeki Dayatmacı Şekil Şartları:
Mahkemelerde veya duruşma salonlarında tek oturumda (celsede) bitmeyen kararlar yargılama sistemimizin malesef hala kronik sorunudur. Bu şartlarda tek celsede bitmeyen davalarda hakimin her ara kararında Avukatlar, Taraflar, Müdahiller, Tanıklar, Ziyaretçiler ayağa kalkmaktadır. Ama her ne hikmetse yine bir taraf olan Savcı Bey veya Hanım, ayağa kalmamaktadır. Bu durum yargılama sürecinde tarafların (en azından şekil şartları açısından) eşitliğine gölge düşürmektedir. Bu şekil şartları savunmanın birinci aktörü konumundaki kişiyi/kişileri edilgenlik psikolojine sokmaktadır. Bundan en başta da Avukatlar etkilenmektedir.
Yargılama sürecinde Hakim, Savcı ve Avukat cephelerinde her bir karar ve/veya ara kararda ayağa kalkmak zorunda olan Avukat yerinde oturan savcı ile kesişmektedir. Hatta Ayağa kalkmaMA konusunda genç avukatlar ortak girişimlerini önemli noktalara ulaştırmaya gayret etmektedirler.
Bu belirttiğimiz husus, hiç bir kararda ayağa kalkılmaması ya da bundan sonra bütün kararlarda ayağa kalkma teamülü terkedilsin değildir. Orta yoldan ziyade makul yolun arayışıdır.
Öte yandan mahkemelerin estetik yapısında değindiğim Savcı ile Avukatın düzlemsel olarak aynı hizada olmamaları ise başlı başına kronik bir sorunsaldır. Bu durum çoğu Avru ülkelerinde olmadığı gibi, Jüri sistemiyle çalışan Amerikan yargılama sistemlerinde de yoktur.
Duruşma salonlarının kutsiyetine veya sözde açık olduğu halde mutlak anlamda gizliliğine iman etmiş mübaşirlerin de ayrı bir hizmet içi eğitime alınarak yargılamanın aleniliğinin vatandaş katmanlarına davranışlarla hissettirilmesinin sağlanmasına çalışılmalıdır. Yargılamanın varsayılan olarak aleni, gerektiğinde de gizliliği duruşma konusunun içeriğine ve/veya tarafların özel durumlarına göre değişebilmesi son derece olağandır. Ancak fiili durum, yargı sujelerinin duruşma salonlarının her halükarda gizli hatta (neredeyse) kapısı kitli olması gereği gibi bir gaflet içinde bulunmalarıdır.
Aksine hüküm olmadığı sürece yargılama aşamalarının halka açık olduğu, duruşmalara dileyenlerin girebileceği, duruşma salonlarının girişlerine, kapı yanlarına bina estetiğini bozmayacak büyüklük ve şekilde uyarı tabela veya duyurular yerleştirilmelidir.
Duruşma salonlarındaki savcı egemenliğinin normale dönmesi, psikolojik açıdan olumsuz etkisi olan duruşma salonlarındaki iç mimari yapının makul hale getirilmesi dilek ve temennisiyle esen kalınız.
Not:
Bu yazı, http://www.bilgiagi.net, http://www.bilgievreni.com, http://www.gazetecanik.com, http://www.kamudanhaber.com, http://www.siyasalforum.net, http://www.gercekgazete.web.tr, http://www.ahmetfidan.com ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat, Gazete Canik vb. kağıt bası gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
HOcam,
Burasi Turkiye:))
nerden bulursunuz boyle konulari? Kamu kurumlari her renge boyandida bir fistiki yesili mi kaldi?
Deveye sormuslar:
neden boynun egri diye?
Deve:
Nerem dogruki demis:)))
Adliye saraylarinin neresi duzgun de savcisini ve estetik acisini dusunursunuz?
Adliye saraylarinda donen para bi baska kurumlarda donse adi ustunde saray olur. Savcisi da sarayin krali konumunda kalir.
Vicdan ile cuzdan arasina s1k1smis bi zihniyet tabiki karsi tarafi edilgen durumuna dusurecektir..
Durusmalarda avukatlarin hic oturduklarini gormedim
.
Sorumlulugunu bilen, muvekkilini seven vi avukat hic bi savcidan etkilenmeden basi dik savunmasini yapar.
Egerki tr.de taninmis nufuzlu kisi isen haksizda olsa onunda kalkmasina gerek yok.Onlarin adina savci ayaga kalkar.
Adliye saraylarinda hersey mubahtir.
Keske birde Seyyar mahkemeleride belirtseydiniz
PKK’lilari, kirmizi halilar serilerek davullu, zurnali karsilayip lutfen pismaniz deyin diyen savcilarimizin yalvardiklarini ve sadece boyle durumlarda edilgen olduklarini da yazsaydiniz.
Egemenlik kayitsiz sartsiz milletin olmadigini da yazsaydiniz…
Terazinin iki kefesinden herzaman biri agirdir.zeytin dali neyi simgeler? Barisi mi?
Umarim sizinde istediginiz gibi bir duzen olurda mutlu olursunuz.
Yorumunuzda belirttiğiniz hususların hemen hepsine katılıyorum.
Bu konularda elbette ki ayrıntılı yazılacak bahisler var. Ancak şahsım, daha çok siyaset dışı veya en azından siyaset üstü konuları yeri geldiğince irdelemeye devam edecektir.
Bundan sonraki konumuz da, zaten yine yargılama sürecine ilişkin. Bilişim belgelerinin kovuşturma veya soruşturma aşaması esnasında devir teslimine ilişkin olacaktır.
Açlımlarınız için teşekkürler.
El’an,Ahmet Bey’in işlediği konu,bazılarına uçuk,gereksiz gibi gelse de; vesayet hukukundan halkın hukukuna geçişi tam anlamıyla başardığımız zaman dilimlerinde çok faydalı bir yazı olacaktır. ileri görüşlü olmak,risk almayı da beraberinde getirir. Yazının bilinmediği yerde destan yazmak,hem zevkli hem acıdır.
E’selâm!