“Tatil bitmişti. Okullar açılacaktı. Heyecanlı bir güne hazırlık yapılıyordu. Okul forması, ceketi, arması, gömleği, kitaplar derken ihtiyaçlar tamamlanmıştı. Anneanne kızının evine akşam yatıya kalmaya geldi. Sabah erkenden torununun elinden tutup yeni okuluna götürecekti. Anne ve baba çalıştığı için yavrunun ilk gününde onun yanında olmak anneanneye düşmüştü. Yeni okul, yeni arkadaşlar, yeni bir çevre küçüğe heyecan veriyordu. Gömlek ve jile ütülendi, kalemler defterler hazırlandı. Gideceği okul evlerinden uzakta ve ancak servisle ulaşılacak mesafede idi. Bundan sonra servisle okula gidecekti.
Ertesi sabah uyandılar. Küçük kız anneannesiyle birlikte minibüse binip okul yoluna düştüler. İki araç değişiminden sonra nihayet varabildiler. Okul bahçesi kocamandı. Okul kalabalıktı. Bütün öğrenciler sıraya girmeye çalışıyorlardı. Küçük kızın önce sınıf sırasını buldular. Küçük kız arkasına baktı. Anneanne sıranın çok gerisinde kalmıştı. Birbirlerine el salladılar. Anneannenin görevi bitmişti. Küçük okulluyu yerine teslim etmişti. Küçük kız, artık yeni arkadaşlarının arasındaydı. Başka bir okuldan yatay geçişle gelmişti. Bu durumun zorluklarını daha bilmiyordu. Yeni bir ortama girmenin avantaj ya da dezavantajları hakkında bilgisi yoktu.
Okul, yabancı dille ve tam gün eğitim-öğretim yapılan okuldu. Sosyal faaliyetler ve öğrenci kalitesi konusunda Türkiye’de sayılı okular arasındaydı. Öğrenciler, öğle yemeklerini okul yemekhanesinde yiyorlardı. Sportif faaliyetlere önem veriliyordu. Öğretmenlerin dillerini geliştirmeleri amaçlı, öğretmenler yurtdışına gönderiliyordu. Küçük kız her yönden şanslı öğrencilerdendi.
Uyum süreci başlamıştı. Önce öğretmenlerine sonra da sınıf arkadaşlarına alışmalıydı. Öğretim seviyesi aldığı dersler açısından geldiği okuldan biraz farklı idi. Derslere, sınıf arkadaşlarına ve öğretmenlerine alışmak o kadar da kolay olmayacağa benziyordu. Öyle de oldu. Önceki okulunda gayet başarılıydı, fakat okul değişikliği ona pek yaramadı. Eski okulundaki arkadaş çevresini kaybetmişti. Sınıfta herkes kendine kafa dengi bir arkadaş edinmişti. Birden boşluğa düşmüştü. Dersler bir yandan, arkadaşsızlık bir yandan bastırınca ilk dönem notlarında başarısızlık baş gösterdi. Başarısızlık küçüğün içindeki çalışma şevkini kırınca, küçük kız okuldan ve derslerden soğumaya başladı. Sınıf öğretmenleri aileyi uyarıyordu. Başarı durumu orta halli devam ediyordu. Eskiden başarı notu 100 üzerinden 90 civarında iken yeni okulda 60’a inmişti. İlk senenin sonunda hala başarıda yükselme yoktu. Bir iş nasıl başlarsa öyle devam eder derler. Maalesef ki ortaokul ve lise dönemi öyle geçti.
Üniversite yıllarında kaybettiklerini kazanmıştı fakat hayatının o kısmı içinde; yorucu, üzüntü verici ve kara delik misali yutulmuş bir zaman dilimi olarak kaldı. “
İlkokula başlamak, okul değiştirmek öğrenciler için hep kritik dönemlerdir. Ortama ve başlangıca uyum göstermek zannedilen kadar kolay değildir. Uyum süresi bulunulan ortamdaki kişilerin tavrına göre değişir ve ortama karşı gelişen tavır böylelikle şekillenir. Herkes çok çabuk düzene ayak uyduramaz. Kimi insan girişkendir, kimisi çekingendir. Kişi belirli bir düzene alışmaya zorlanırsa çevresine ters tepki gösterecektir, oysa onun bu ortam içinde bir yeri olduğu düşünülüp kendini ortaya koymasına izin verilirse alışma kaynaşmaya dönüşecektir.
Kaç yaşında olduğunuz da uyum sağlama süresi üzerine etkilidir. İlkokula başlayan bir çocukla, yeni işe başlayan bir yetişkini karşılaştırırsak her ikisi de farklı algı seviyesine ve hayat deneyimine sahip oldukları için girdikleri ortama uyum süreleri de farklıdır. Çocuk yetişkine göre aileye daha bağlıdır bundan dolayı konuya bakış açısı daha duygusaldır. Yetişkinin çocuğa göre çevresini tanıması ve tanımlaması daha kolaydır. Şimdi ifade edebildiğim bu ve bunlardan başka birkaç sebepten dolayı uyum süresi değişkenlik gösterir.
Başlangıçlar insanlar için her zaman çok önemli olmuştur, çünkü başlangıçlar hayatın gidiş hattını ya düzenler ya da dağıtır. O yüzden insanlar bir işe başlangıç yaparken sevdiklerinden destek beklerler. Aman sevdiklerinizi yalnız bırakmayın.
Bu günlerde birileri okula başlıyor, birileri okul değiştiriyor, birileri ilk defa işe giriyor, birileri iş değiştiriyor, birileri eve taşınıyor, birileri ev taşıyor, birileri dünya evine giriyor, birileri bebeğini dünyaya getirmeye hazırlanıyor olabilir. Bunlar hayatın adımlarıdır.
Siz de hayatınızın adımlarını bir düşünün şu an ki yaşınıza kadar hangi virajlardan döndünüz, hangilerinde virajı alamadan savruldunuz. O adımı atarken yanınızda kimler vardı, sonra kimler kaldı. Başlangıcın devamında hangi olaylarla karşılaştınız ve o günlerde sizinle aynı başlangıcı yapanlar sonra nelerle karşılaştı.
Hayatınızın adımlarını sayın ve bence kendinizle gurur duyun.
Her ne yapıyor olursanız olun İlklerinizde ve yeniliklerinizde şans ve başarı sizden yana olsun.
Detaylı bir yorum yazdıktan sonra yazı türünü ''Georgia'' yaparak göndermek istedim…
ama ''Yorumu Gönder'' butonuna basmamla birlikte hem yorum hem sayfa uçup gitti…
Ne yazık ki :((((
Sevgili Aslıcığım…
Küçük bir kızın okul ortamının değişmesiyle başlayan ve ortamdaki tüm iyi şartlara rağmen ona ''uzun süreli'' olumsuzluklar getiren güzel yazın, yaşamın her alanı için geçerli aslında…
Burada esas olan insanların duygusal anlamda eksikler yaşamasının şartlar ne kadar pozitif olursa olsun onlara negatif getiriler yükleyeceği, özellikle de gelecekteki yaşamı ile ilgili bireysel anlamda zararlar göreceği…
''Çözüm nedir?'' diye soracak olursan; ortama elden geldiğince uyum sağlamaya, olabildiğince ''mantık çerçevesi içinde'' düşünmeye çabalamak ve kendimizi o ''duygu yoğun atmosfer''den çekip almaya odaklanmak…
İşte bunu başarabildiğimiz ölçüde kazanımlar elde etmeye başlayacağız…
Başarılar ve güzellikler her daim senden yana olsun Aslıcığım…
Sevgilerimle…
Sevgili Zeugmacığım;
Çözüm önerin çok güzel fakat okulların açıldığı bu günlerde çocuklar bunu başaramayabilir. Diğer taraftan ortama uyum sağlamaya çalışırken birileri de hiç durmadan konsantrasyon bozmayı kendine iş edinmişse yine sıkıntı var.
Bu durumun kişilere bağlı kısmı bir de bağlı olmayan kısmı var. iki açıdan da baktığımızda bu noktadan sonrası kişiye kalıyor. Yani kişinin hayata bakış açısı ortaya çıkıyor. Ya olanlara aldırmayarak kendi geleceğine odaklanacaksın ya da oturup haline hayıflanarak yerinde sayacaksın.
Güzel dileklerin için teşekkür ederim. Aynı dileklerle sevgilerimi gönderiyorum.