Aynı Dere Yatağından Akan Gözyaşları!
Eğer Allah (cc) dört kelimelik bir ifade kullansaydı şöyle derdi: “Hepiniz beni yanlış anladınız.”
Söylenmek istenilip de toplumun bazı bireyleri tarafından şöyle yada böyle söylenil(e)meyen, söylenildiği taktirde önyargılı tuhaf tepkilerle karşılanacak olan anlamlı mesajlar var.
O da Hayata Dair Yanılgılarımız!
Şunu açıkça ifade etmeliyiz ki, toplumumuzda dinle beslenen iki zümre var:
Birinci Dinciler, “savunu” üzerinden dini istismar ediyor;
İkinci Dinciler “saldırı” üzerinden dini istismar ediyor.
Rahatsızlığını duyup da vermeye çalıştığımız mücadele toplumun hayata dair önemli bir yanılgısı. Bu önemli yanılgıyı dillendirmek gerekirse: “Hangi Tanrı?”, “Hangi İslam?” “Hangi Muhammed?”, “Hangi Mustafa Kemal?” Eğer ortada böyle bir gerçeklik varsa, demek ki bazı doğru bilinen şablonlar değişim sancısı yaşıyordur.
Mustafa Kemal Atatürk’ ün iki dinci grup tarafından da anlaşılamadığı gibi!
Atatürk dindar bir liderdi. Ama din gibi önemli bir olguyu istismarcıların eline bırakmayacak kadar da laik bir devlet adamıydı. O’nun bütün gayesi, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” yeni nesiller yetiştirmekti.
Yani O, bir “özgürlük” temsilcisiydi. O’nun yaptığı mücadeleyle peygamberlerin yaptığı mücadele aynıydı:“Esaretten kurtulma mücadelesi. Hazreti Muhammed Mustafa ile,Gazi Mustafa Kemal, çaresizlerin ayaklarına, bileklerine acımasızca vurulan paslı prangaları çıkarma mücadelesi verdiler.” Hazreti Muhammed Mustafa’nın gözyaşlarıyla Gazi Mustafa Kemal’in gözyaşları aynı dere yatağından ‘Adalet Okyanusu’na akan gözyaşlarıdır.
Türk Milleti olarak, Her birimiz; çocuklarımız, büyüklerimiz, kadınlarımız, yaşlılarımız bu gözyaşlarının farkında olmalılar. “Yanılgılarımıza ve dini çıkmaz bir saplantılı labirent haline getiren dinci anlayışa karşı fikrimiz hür, vicdanımız hür ve irfanımız hür olmalıdır.”
Örneğin kainat hiçbir ademoğlunun yüzü gözü hürmetine yaratılmaz.
Çünkü, her bir adem oğlu eğer iyi yürekliyse, inançlı ve fedakarsa Eşref-i Mahluktur.
Ve bir ademoğlu eğer alemlere rahmetse, her bir inançlı, iyi yürekli ademoğlu da aslında Eşref-i Mahluk olarak bütün alemlere rahmettir.
Ve O bir gözyaşıdır. O, merhamettir; O, adalettir; O, hüzündür.
Kısacası O Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle: “Ene beşerün mislüküm”, “ Bende sizin gibi bir insanım.” derken, kendi ifadesiyle de: “Ben Kureyş Kabilesinden kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum” demektedir.
Öyleyse O, önce bir insan olarak algılanmalıdır.
Çünkü önce “insan olarak algılanırsa çocuklarımız açısından örnek alınacak daha rahat bir model olur.” Zaten, önce insan olarak algılandığında onun hüzünlü gözyaşları daha rahat görülür. Aksi taktirde, Hazreti Muhammed’i olduğunun dışında algılamak dinciliktir. “Dincilik de putçuluktur.” Dinde aşırıya gitmeyin! mesajı işte bu ince çizgidir.
Aynı şey “Mustafa Kemal Atatürk” için de geçerlidir.
O’nu anlamak için onun gözyaşlarını iyi bilmemiz gerekir.
“Hazreti Muhammed’in özgürlük mücadelesini anlamamış olanlar, Mustafa Kemal’in özgürlük mücadelesini de anlayamazlar”
Hazreti Musa’nın özgürlük mücadelesini anlamamış olanlar da Mustafa Kemal’in özgürlük mücadelesini anlayamazlar.
Hz. Muhammed’in özgürlük mücadelesini anlayan Mustafa Kemal’i de anlar.
Mustafa Kemal’i anlamanın yolu Hazreti Muhammed’i hakkıyla anlamaktan geçer.