Gün/aydın dostlarım…
Özlemeyi biliyorsan tebessüm et. Beklemeyi biliyorsan sabret… Sevmeyi biliyorsan… Kollarını aç___________________ Sevgiye başlangıcım ben…
HAYAT VE PAYLAŞMAK…
Bahaneler bulmaya çalışsan da bu hayat ‘senin…’
Hayatımızda var olan; sevginin, ailenin, dostluğun, aşkın ve daha birçok güzelliğin değerini bilmeliyiz. Hayat gerçekten çok acımasız… Ancak, “hayat acımasız, çok fazla zorlukları var” diye ondan kaçmamalıyız. Bir şekilde hayatın bir yerinden tutunmalıyız.
Hayata sarılmak, değerini fark etmek ve ‘değerini bilmekte’ olumluluk başarının anahtarıdır. Bir de hayatın güzelliklerinin ve değerinin ayrıntılarda saklı olduğunu unutmamalıyız.
Hayatta yer alan ayrıntılar ve parçalar güzel ise hayatın bütünü de güzeldir. Parçalar ayrıntıdır. Bütünü güzel yapan, onun parçalarıdır. Hayat düşünce ve ona bakış açısıyla da ilgilidir. Nasıl düşünürseniz, hayata nasıl bakarsanız, onu öyle görürsünüz…
Özetle hayatımızda her şey; düşüncelerimiz, algılarımız, nasıl yaşamayı seçtiğimiz, tercihlerimiz ve ona bakış açımızla doğrudan ilişkili.
Doğru düşünce ile bakabilmek, ayrıntı ve parçaları görerek bütünün güzelliklerini fark etmek, böylece hayatın değerini bilmek mümkün.
Hayat ona bakışımızla anlam kazanır. Sadece bir noktayı görürsek hayatımız akıp gider ve farkına varamayız. Oysaki görülecek tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşayabilirsek, akıp giden hayatımız daha fazla anlam kazanır. Yani, hayatın basit güzelliklerini görebilmek, onun değerini daha net kavramayı sağlar. Bu sebeple de hayatın değeri bilinmelidir.
Hayatı paylaşmak için herhangi bir şeye gerek yoktur. Bu çok geniş bir konudur, günlük hayatınızdaki yaşadıklarınızı paylaşmak veya günlük yaşantınızı paylaşmaktır.
Bunun hakkında bir söz var; “Hayat, paylaştıkça güzeldir“. Bu söz üzerinden konuşacak olursak hayatta paylaşımcı olmadan pek zevk alacağınız söz konusu bile değildir. Hayatı sevmeli ve paylaşmalısınız.
Hayatımızın değeri yaşamı paylaşmakla daha bir anlam kazanır ve hepimizin içinde kocaman bir sevgi yumağı vardır mutlaka, buradan yola çıkarak sevmek en başında inanmaktır, güvenmektir. Sevginin değeri sevilenle paylaşılabildiğinde ortaya çıkar bana göre…
Sevmeyi hiç öğrenememiş kalpler, pahalı bir ömür sürerler. Dünyevi tutkuların ortasında yok olup giderler. Hep daha fazlasına göz diken ego, sevgi durağına uğramayı akıl edemez. Etse de, o duraktan gerçek bir kalbe binemez.
Kendinizi tanıyın;
Aynanın karşısına geçip gerçekten vicdanınızın rahatlığına göre kendi açıklarınızı veya iyiliklerinizi yüzünüze vurun. Nasıl bir insan olduğunuzu kendinizle yüzleşip anlatın. Bunu bilerek hareket etmek size ve çevrenize olumlu gelişmelerde bulunacaktır. Beklemeyin içinizde ki iyiliği gönül gözünüzle ayna bakınca görün ve kalbinizde sakladığınız yerden çıkarın dağıtmaya başlayın çevrenize. Beklemeyin ve demeyenin iyilik bir işe yaramaz diye…
Bertolt Brecht “İyilik Neye Yarar?” adlı şiirinde beklemenin aksine “beklemeyişin” asaletini anlatır ve; “İyi insan olacağınıza Öyle bir yere götürün ki dünyayı iyilik beklenmesin.” der…
Beklemek, ilerleyememektir çünkü. Hayallere sığınmak, boş umutlara kapılmaktır ona göre. Her günün birbirini tekrar eden silsilesinde yıpranan, eskiyen yüzümüzün coğrafyasıdır beklemek. Beklemek durağanlıktır, yavaş yavaş çürümesidir fani olanın baki zaman karşısında…
En kötüsü ise beklemenin sürgit devam etmesi olsa gerek. Yani korkuyla yüzleşmek yerine sürekli onun ortaya çıkma tehlikesiyle, gerilimiyle yaşamak zorunda kalmak. Öyle ki bu korkuya alışmak ve hatta bu korkunun beklemenin esiri olmak… Esir olmadan acele bir sevgi durağından içinizdeki sevgi yumağının kıpırtısını dinleyip sevgi durağından bir sevgi vagonuna içinizde ki sizi kötülüğe sürüklemeye çalışan fazla egolarınızı bırakıp binin. Ve sevmenin hazzına varın… İşte paylaşmak da tam bu nokta da başlar…
Her şey “BEN” değildir, her şey “BİZ” dir… Biz olun ki hayatı dolu dolu yaşayın…
Hayatı gerçekten yaşamak için zengin olmaya ihtiyacınız yok. Öyle ki simit ayran ile mutlu olduğuna şahit olduğumuz insanlar var. Yok mu?
Gideceğiniz yerlere özel arabanızla gitmek bir şeyi değiştirmez sadece biraz daha rahat olursunuz o kadar.
Karşınıza çıkacak veya çıkabilecek her konuda çözüm odaklı çalışın. Oturup ağlamak, isyan etmek veya sinirlenmek o sorunu çözemeyecektir.
Sevmeye çalışın ve elinizden gelen bütün imkânları deneyin, ondan kolay kolay vazgeçmeyin.
Zaten vaz geçmek inkârcılık olur. Tanrı insanı yaratırken hamuruna bir cimdik sevgi katmıştır. Neden bir cimdik diye sorarsanız eğer, cevap sizde. Yaratırken can vermiş ama akılda vermiş yanında, kendiniz çoğaltın sevgiyi diye… Çevrenizden kaynaklan öyle ki her olmaz veya olumsuz cevap aldığınızda daha çok sevin ve paylaşın…
Ama önce seveceğiniz bir Vatanınız olsun ve o Vatanı sadece karşılıksız seve bilenlerle paylaşın…
Bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Unutmayın.
Bu konuda aynı düşüncelere sahip birilerini arıyorsun dostum; Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım…’ unutma dostum…
Bu vatan için;
“Tarihin dilinden düşmez bu destan, Nehirler gazidir, dağlar kahraman, Her taşı yakut olan bu vatan, Can verme sırrına erenlerindir.”
Edebiyatımızda “Bu Vatan Kimin?” şiiriyle kendinden söz ettiren Orhan Şaik Gökyay bu şiirinde tarih boyunca pek çok mücadeleye girişen ve bu mücadeleler sonucunda binlerce evladını kaybeden Türk milletinin ülkesine, bayrağına kısaca kendini hür ve bağımsız bir millet yapan etkenlere sahip çıkışını haykırır…
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa Vatandır.” Dizelerinin geçtiği “ON BEŞ YILI KARŞILARKEN” Mithat Cemal Kuntay’ın kaleme aldığı şiiridir…
Bu şiir, Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyet’in kuruluşunun önemini hatırlatan ve Türk milletinin milli değerlerini yücelten bir metindir. Bayrakları Bayrak Yapan Üstündeki Kandır Şiiri Sözleri etkileyicilik açısından çok üst seviyededir.
Evet anlayan anladı, şiir, Cumhuriyetimizin 15’inci yıldönümü için yani 1938 yılında, Atatürk’ün öldüğü yıl yazılmış. Cumhuriyeti ve onu kuran insanın büyüklüğünü vurguluyor ustalıkla.
Dilerim Türk gençleri ezberlerler bu şiirinin tamamını ve dilerim Mithat Cemal Kuntay’ın “Üç İstanbul” adlı o önemli ve sıra dışı romanını da okurlar…
Haydi dostum şimdi sende benim gibi kahveni al, otur bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sen de katıl bu serüvene… Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım…’ ve Bizi daha çoğul BİZ olmaya bekliyorum… ______Her bir yürek dostum için hayat ağacına asılan, uzun sağlıklı ve mutlu bir gün daha dilerim…
Sevgilerin en güzeli sizinle, mutlulukların en güzeli yanınızda, huzurun en güzeli içinizde olarak, sağlıklı yaşamanız dileğiyle günaydın, gününüz aydın, geleceğiniz umut, sevgi ve hoşgörüden geçsin…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel… Gönül soframdan gönül sofranıza, içi sevgi dolu muhabbet uçurdum beyaz güvercinlerin kanadında, güzel geçmesini dilediğim Pazar gününüze…
Hoş kalın hoşça kalın ama her dem, sevgiyle dostça kalın… Bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#