Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Hayat ne tuhaf değil mi?..
Tuhaf olmasının yanında, bir o kadarda garip…
Film gibi dediğimiz hayatların bazen film gibi yaşayan gerçek oyuncuları oluyoruz…
Hayat ne tuhaf değil mi? Çoğu zaman içimizdekileri dökmeye bu cümleyle başlarız.
Duygu dünyamızın kapıları aralanır, cümleler ardı sıra gelmeye başlar. Bazen haykırmak isteriz, bir imdat dileriz ve nasıl başlayacağını bilemediğimiz anlarda; “Hayat ne tuhaf, ne garip değil mi?” cümlesi imdadımıza yetişir.
Evet, hayat çok tuhaf ve de garip…
Önce bulduğunuzu kaybettirir, sonra kaybettiğinizi buldurur.
Ama ne yazık ki ne bulan, ne de bulunan aynı yerde değildir artık.
Kaybedilen zaman, kâr kalan ise alınan derstir. Hem de en pahalı elde edilen derstir…
Her deneyim bilgiye, tecrübeye, birikime dönüşür zamanla. Her gün biraz daha kirlenerek büyürsünüz.
An gelir baştan başlamak istersiniz ama hayat hiç zaman ikinci fırsatı vermez.
Zira en değerli bilgi; sahip olduğun en değerli şeyi kaybettiğinde, elinde kalandır.
Bazen bir tebessüm, tatlı bir bakış, tatlı bir sözdür sevgiyle dokunuştur aradığınız; bir omuza yaslanıp, kendinizi salıvermenin arzusudur. İstediğiniz çok bir şey değildir aslında; sevdiğinizin ya da candan bir dostunuzun gözlerinde kaybolmak, gidivermek başka âlemlere…
Bazen rüzgârın önüne kapılıp giden bir yaprak olmak istersiniz bazen de o rüzgâra direnen bir vücut. Ama çoğu zaman nafiledir direnmeniz. Hayat yolunu çizmiştir bir kere ve rüzgârın yönünü değiştiremezsin. Teselliyi bulmak istediğiniz omuzlar, dudaklar çoğu zaman soğuktur. Titretir bedeninizi, üşütür içinizi.
Dişleriniz birbirine vururcasına titrersiniz; gözyaşlarınızla ısıtırsın kendinizi, için için ağlayarak…
Kendinizi soğuk bir kış gününde çıplak ve yalnız hissedersiniz. Yalnız kalmışınızdır ve ısıtsın diye yalnızlığınıza sarılırsınız. Fakat ısınmak için kalabalıklarda yalnızlığınıza sarılsanız da, gözleriniz güneşi arar hep…
İstediğiniz çok bir şey değildir aslında; sıcak bir tebessüm tatlı bir gülüş ve dokunuş.
Kendi kendinize söylenirsiniz; ‘acaba çok şey mi istiyorum’ diye.
Sonra ‘takma kafaya’ diyerek teselli bulursunuz içi boş cümlelerde, kaçıvermek istersiniz oralardan.
Bir teselli istersiniz, ufak bir teselli. Karşılaştığınız şey ise kapalı kapılardır. Duvar gibi önünüzde duran sevgisizlik kapısını bir türlü kıramazsınız. Ama elinizde yazan bir kaleminiz varsa, duvar gibi önünüzde duran sevgisizliği kaleminizle yıkarsınız…
Önceki savaşından farklı olarak şimdi cümlelerledir savaşın…
Yırtınırsın, kendini paralarsın. Mağlup olmak üzereyken zaferi yaşarsın. İçindeki fırtına dinmiştir artık.
Yazarak bulursunuz kendinizi ve yazarken kırklanırsınız.
Hayat ne tuhaf değil mi? Ve de garip…
Kendi iç savaşınızda mağlubiyeti de yaşarınız, zaferi de.
İçinizde filizlenen renk renk çiçekleriniz olsun istersin.
Ama yaşadığın onca sevgisizlik fırtınasından sonra bir dal çiçeği bazıları sevdiklerine vermeyi çok görür.
Ne yaman çelişki değil mi? dostlarım…
Beklediklerimizle, verdiklerimiz arasındaki farkı asla görmeyiz. Sevdiklerimizle, sevdiğimiz kadar varızdır…
Bunu bilirsek eğer, o güvenle dalınca hayatın içine, düştüğümüzde kaldıracak birileri de vardır nasıl olsa… Unutmayın ki sevmek her şeyin başlangıcıdır bu yalana çevirdiğimiz dünyada. O nedenle sevin karşılık beklemeden, karşılığı kendiliğinden gelecek, sevgi çoğalacak ve dünyadaki “yalan” kelimesi silinip yerini sevgiye bırakacaktır…
İşte bu nedenle: dedik ya; hayat ne tuhaf diye, dedik ya; kendi iç savaşınızda mağlubiyeti de yaşarsınız zaferi de; ama bu zaferi tek başına kazanmamışsındır. Seni sevdiğine inandığın insanlar hep yanındadır ve yanında olacaktır o zaman. O insanları kaybetme. Onlara verebileceğin en değerli hediyeyi ver; “SEVGİNİ…”
İçinde filizlenen renk renk çiçeklerin olsun. Onlara itinayla bak, asla incitme. Karşında dimdik ayakta olsunlar, senin gibi ve bırak sarsınlar etrafını; içlerinde kaybolmanın doyumsuz keyfini yaşa.
Unutma sen sevdiklerinle varsın. Yalnızlık Allah’a mahsustur. Yanında her zaman seni seven birilerinin olduğunu anımsa ve o güvenle dal hayatın içine. Bırak kendini, yere düşsen de kaldıracak birileri var nasıl olsa… Çünkü sen zamanında sevgini vermişsindir birilerine…
O nedenle hep böyle biter gönül sofrası heybemden alıp ta, kalemimin yazdıkları güne;
sevin, hayat sevince güzel ve diyelim ki her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet, gecenizden doğan sabahınıza selam olsun… Beklenmedik anda gelen güzellikler vardır. Rabbim o güzellikleri hayatımızdan eksik etmesin… Her pazar birlikte çay keyfi yaptığınız sevdikleriniz olsun, Kalpleriniz huzurla dolsun… Hayatınıza anlam katan, güzel olan ve sizleri mutlu eden ne varsa hep hayatınızda kalması dileğiyle mutlu Pazarlar diliyorum…
#öskurşun#