Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben
HAYAT KISA – ZAMAN DAR
Hiçbir şey için “BENİMDİR” deme! Sadece deki: “YANIMDADIR!” Çünkü ne “ALTIN” ne “TOPRAK” ne “YAŞAM” ne “ÖLÜM” ne “SEVGİLİ” ne de “KEDER” daima “SENİN KALMAZ!..”
Aşağıda okuyacağınız yazılı metin Şeyh Edebali’nin Osmanlı Devletinin Kurucusu ve damadı Osman Gazi’ye vasiyeti 700 yıllık altın öğüttür;
“Ey oğul, artık Bey’sin!..
Bundan sonra öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Acizlik bize, hoş görmek sana.
Anlaşmazlıklar bize, adalet sana.
Haksızlık bize, bağışlamak sana…
Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz.
Şunu da unutma; insanı yaşat ki devlet yaşasın.
Ey oğul, işin ağır, işin çetin, gücün kula bağlı…
Allah yardımcın olsun…
Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın!..
Ama; bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarında savrulur gidersin.
Öfken ne nefsin bir olup aklını yener.
Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın!..
Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi değildir. Bütün bilinmeyenler feth edilmeyenler, görünmeyenler, ancak sen faziletli ve ahlaklı olursan gün ışığına çıkacaktır.
Ey oğul! Ananı, atanı say!..
Bereket büyüklerle beraberdir.
İnancını kaybedersen, yeşilken çöllere dönersin.
Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma!..
Gördüğünü görme! Bildiğini bilme”
Sevildiğin yere sık gidip gelme!..
Ey oğul! Üç kişiye acı:
Cahil arasındaki âlime, zenginken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene…
Ey oğul! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklıysan mücadeleden korkma…” demiş Şeyh Edebali damadı Osman Beye…
“Yaşamak için mücadele şarttır”
Bir özdeyiş olan,” Yaşamak için mücadele şarttır” tümcesiyle anlatılmak istenen, yaşamanın bir çaba ve emek gerektirdiğidir. En basitinden, vücudumuz bile işlevini sürdürebilmek için sürekli çalışmaktadır. Dış etkenlere karşı kendini korumaya birçok durumla karşılaşmak zorunda kalırız. Bu durumlarla mücadele etmek, istediğimiz gibi yaşayabilmek için gereklidir. Çünkü eğer hiçbir emek ve çaba harcamazsak, hayat istediğimiz gibi olmaz, normal sayılabilecek yaşantımız oldukça güçleşir. .
Hayat bazen üzerimize abanır. Üzerinizi toz toprakla örtmeye çalışanlar olur… Biraz da işiniz iyi, yolunuz doğruysa üzerinize gelen çok olur. Bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır. Bilirsiniz köylünün kör kuyuya düşen eşeğinin hikâyesini, İşte tam o hikâyede ki gibi: ‘Kör kuyuda olsak bile!..’
Şeyh Edebali’nin nasihatiyle örtüşen ,”Büyük Atatürk ‘ün ,”Hayat demek, mücadele ve müsademe demektir “ özlü sözünü de hatırlatarak, verilmesi gereken yaşam mücadelesinde başarılı olmak için ne yapmalı:
Düşüncelerinizi endişelerinizden arındırın, çoğu zaten hiç gerçekleşmez…
Basit yaşayın, elinizdekilerin kıymetini bilin..
Kalbinizi nefretten arındırın, affedici olun.
Daha az bekleyin.
Daha çok verin. Veren el alan elden daima iyidir…
Sadece neşeli arkadaşlarınız olsun. Gülünüz, güldürünüz, çünkü gülücük bedelsiz bitmez bir sermayedir. Suratsız negatif insanlardan daima uzak durunuz…
Ünlü ozan Orhan Veli’nin dediği gibi..
“Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Gönül verip türkü söylemek yar üstüne;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gündüzleri gün ışığında ısınmak…”
Hayatı lezzetlendiren; hedeflere ulaşmak değil, hedeflere ulaşmak için verilen mücadeledir.
Hedeflere kilitlenip, ufacık lezzetleri tatmamak veya sadece ufak lezzetlerin peşinden koşup Allah’ın insanoğluna bahşettiği en büyük hediye olan “aklı” hiç kullanmamak bizzat hayatın ıskalanmasıdır.
Hem hedeflere ulaşmak için gayret, emek sarf etmeli, ter dökmeli, akıl alabildiğine zorlamalı, hem de ufacık tatların keyfine varılmalı!
Hedefi olmayan, hedefi için gayret sarf etmeyen, emek vermeyen insan hayatı ıskalar… Yani yaşanmamış zaman diliminde zaman geçirmiştir amaçsızca ve birçok şeyi de ıskalamış olur…
Yaşamak demek hayat demektir… Hayat ise kimilerine göre çatlak bardaktaki su gibidir; içsen de bitecek içmesen de… Yaşasan da bitecek yaşamasan da, dün geçmiştir, yarının ne olacağı belli değil… Bugünden tat almaya bak. Ve unutmayınız ki!. Yaşam, aldığımız soluklarla değil, soluk kesen anlarla ölçülür.
Çünkü hayat kısa, zaman çok dar dostlarım; her sabah gün doğumuna gözünü açtığında sana günü yaşaman için 86400 saniye ikram eder o güne, günü yaşaman için Rabbimiz…
O halde dostlarım bize hediye edilen 86400 saniyenin her saniyesini dolu dolu niye yaşamayalım, niçin ziyan edelim?.
Şöyle bir düşün;
“Bankada bir hesap sahibi olduğunu ve hesabına her sabah 86.400 dolar para yatırıldığını.
Fakat bu paranın hepsini akşama kadar harcamak zorundasın, ertesi güne transfer edilemez. Paranı kullansan da kullanmasan da hesap her akşam sıfırlanıyor. Ne yaparsın? Tabii ki hepsini harcamaya çalışırsın; hepimiz, ZAMAN adlı bu bankanın müşterileriyiz;
Her sabah 86.400 saniyeye sahip oluyoruz; yarına transfer edilemez, Her sabah hesabımız dolar, her akşam boşalır. Geri dönüş yok, saniyelerini şu anı yaşayarak harca, en iyisi bunlarla yatırım yap.
Mutluluk, sağlık ve başarı için. Zaman kaçıyor. Her gün için en iyisini yap.
-Bir senenin değerini anlamak için sınıfta kalmış bir öğrenciye sor.
-Bir ayın değerini anlamak için, 8 aylık bir bebek doğuran anneye sor.
-Bir haftanın değerini anlamak için, haftalık dergi çıkaran bir çilekeşe,
-Bir günün değerini anlamak için, her gün gazeteye köşe yazısı yetiştirmeye çalışan yazara sor,
-Bir saatin değerini anlamak için, kavuşmayı bekleyen sevgililere sor.
-Bir dakikanın değerini anlamak için, trenin kaçıran yolcuya sor.
-Bir saniyenin değerini anlamak için, bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor.
-Bir saniyenin yüzde birinin değerini anlamak için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucuya sor.”
Her anını değerlendir, her dakikanı çok özel biriyle paylaş. Zamanına ortak edebileceğin kadar özel biriyle…
Unutma!.. Zaman hiç kimse için durmaz. Geçmiş zaman tarihtir. Gelecek zaman sırlar, meçhullerle dolu.
Sadece şu an sana verilen gerçek bir armağandır.
Arkadaşlar bulunmaz mücevherlerdir. Bizi üzerler, cesaretlendirirler ve zaman zaman avuturlar. Kalplerini bize açarlar. Arkadaşlarına, onları sevdiğini göster.
Arkadaşlık mesajını herkese gönder, cevap alırsan bütün hayatın için bir dostun bulunduğunu anlarsın.
Onlara ne kadar çok ihtiyacın olduğunu ve senin için ne kadar önemli olduklarını dikkatle denersen görürsün…
Haydi canlar: Mutlu kalın, sevgiyle kalın umutla kalın çünkü gün/aydınlığı; bir umutla başlar her güzel gün.
Gün güzel olunca umut da özel olur. Ve hep umut edin umutlu olun.
Her yeni gün size umut getirsin. Umudunuz sevgi, sevginiz sonsuz, sabahınız mutlu olsun.
Öyle güzel bir gün geçirin ki; olmaz dediğiniz olsun, bitmez dediğiniz bitsin, sabrettiğinize değsin ve yüzünüz hiç gülmediği kadar gülsün, ne yaprağınız kurusun, ne gülünüz solsun, her tuttuğunuz altın, avuçlarınız semada dudaklarınız duada, her an ve her gün ki dualarınız, tövbeleriniz kabul olsun. Selamların en güzeli sizlerin üzerine olsun… “CUMANIZ MÜBAREK OLSUN” dostlarım…
Hadi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sizde de katılın bu serüvene…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’
Dostlarım; ömür kısa, vakit az. Hayat kısa… Bu nedenle umudu kaybetmemek gerekiyor. Ki başta Vatan olmak üzere sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri, bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir dostlar…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#