Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
_ HAYAT KISA – HAYATI YAŞA _
Hayatı planlamalı mıyız yoksa akışına mı bırakmalıyız?..
Kimine göre, insan kendine sorular sorarak işe başlamalı.
Neredeyim?..
Nerede olmak istiyorum?..
Peki ne yapmalıyım?..
Hayatını planlarken hedefler koymalı ve kararlı bir şekilde yürümeli. Kimine göre ise plan yapmak iyi olsa da, ulaşılamadığında üzüntü, karamsarlık.
Bu sorunun bir cevabı var mı? Bilmiyorum.
Ama yaşanmışlıklar, koşullar, tesadüfler bambaşka yollara yönlendiriyor insanı…
Başkalarının şekillendirdiği hayatı değil, kendi hayatını yaşa!..
Her karesinde güldüğün bir film şeridi değildir hayat…
Ağlamak üzereyken boynuna sarılanlarda olacak, koşmak üzereyken ayağına dolananlar da.
Bazen korkudan, bazen öfkeden, kimi zaman da heyecandan çarpacak kalbin.
Beceri hep mutlu olmak da değil, Mâna yüklü bir ömür süre bilmektir yaşamak.
Eğer birde bu hayatı paylaşabileceğin biri varsa; ohh ne alâ…
Her ne kadar çekilmez yanları da olsa, karşımıza çıkan aksilikler de olsa, dağ gibi sorunlar da olsa yine de hayat güzeldir…
Her bir saniyesi bir şeyleri yeniden öğrendiğimiz ve ya eski tecrübelerimizi test ettiğimiz harikalarla dolu…
Tabi ki her zaman her şey güllük gülistanlık olmuyor…
Çok sıkıldığımız, bunaldığımız zamanları da yaşıyoruz…
Hayat çok güzel ve aynı zamanda zorluklarla dolu… “Gülün dikeni var diye üzüleceğine, dikenin gülü var diye sevin” demiş eskiler…
Hayat bize zorlukların içerisinde güzellikler de sunar. Aynı, kömürden elmas çıkması gibi… Çoğu zaman geçim telaşı yüzünden görmediğimiz ve gözden kaçırdığımız güzellikler verir.
Hayat telaşı yüzünden kaçırdığımız ve unuttuğumuz neler var bir düşünün…
Ailemiz: Onlar hayatın içinde bize en yakın kişiler. Annemiz, babamız, eşimiz ve çocuklarımız bizi bu hayata bağlayan en önemli değerler.
Mutluluk: Aslında en çok unuttuğumuz ve en çok aradığımız şey mutluluk. Ama mutlu olmak için farkında olmak gerekiyor. Eldekiyle yetinmek bazen mutluluğun anahtarı olabilir.
Sohbetler: Artık kimse gerçek anlamda birbiriyle sohbet etmiyor. Hayat geçerken tek başına bir telefon veya bilgisayar arkasında geçip gidiyor.
Hayatın kendisi: Belki bundan birkaç yıl ya da bira kaç gün sonra yoksunuz. Yaşamayı sevin, akışına bırakın ve huzura teslim edin kendinizi. Hayat gerçekten siz farkındalık ile yaşayınca güzel.
Güzel anlar: Galiba en çok kaçırdığımız ve yaşamayı unuttuğumuz anlar bu anlar. Çoğu zaman güzel bir anın değerini bilemeyiz.
Çoğumuz artık bir şeyler yazmaya dahi üşenir olmadık mı?..
Kâğıdımızı ve o güzel kalemlerimizi unuttuk. Her an bir ekrana bakar olduk, sevdiklerimizi soğuk ekranların arkasından görmeye başladık, sevdiğini söyleyemeyen çocuklarımız oldu.
Ama burada şu sorunsal galiba en önemlisi; yani insanın kendini iyi tanıması, sınırlarını doğru belirlemesi… Hayatın akışına da direnmemesi…
Yine de, ne boş vermişlik sınırlarında dolaşın, ne de olmazları oldurmak için kendinizi üzün, yıpratın. Yapmak istediğinizi ve yapabileceğinizi belirleyin ve onu yapın, bence yapabilirsiniz!
Hayatı ertelemeyin. Mükemmel diye bir şey yoktur ama mükemmeliyetçilik erteleme davranışının en önemli sebeplerinden biri olarak görülmektedir. O nedenle hiçbir şeyi ertelemeyin ve ne olmak istiyorsanız, o olun, bence olabilirsiniz!
Hayal edin, isteyin ve alın.
Ve deyin ki her sabah kalkınca aynada kendinizle yüzleşirken:
Hayatın tadını çıkarmak için bugün ilk günümdür deyin;
Hayat benimle güzel; çünkü ben olmazsam hayatta yok deyin.
Hayat benimle çirkin; çünkü ben olmazsam yüklediğim anlamlarda yok deyin.
Her şey bakışlarımda… Her şey hissedişim de…
Her şey gönlümdeki güzellik veya çirkinliklerde…
Her şey bende! Ve hayatınızı ertelemeyin yarınlara…
Yaşadığım ve hissettiğim her şeyin sorumlusu benim deyin.
ÇOK şükür ki “hayatı sorgulamak” gibi iyi bir yanımız var hala.
Horatius’un bir şiirinde geçen “carpe diem” öğüdü de bu sorgulamanın ürünü. “Günü yakala, zamanın tadını çıkar, gününü gün et” gibi bir anlamı var. Kısacası “ertelemek” sık kullandığımız bir sığınma, yok sayma ya da kendini iyi hissetme tarzı, bu konuda dikkatli olmakta fayda var.
Bu hatayı yapıyorsanız makul ölçülerde kalmaya çalışın. Bunu hayatınızın yanlışı haline getirip hoş ve güzel zamanları ıskalamayın. Yoksa siz hiç farkına varmadan hayat monotonlaşır. Anlamını yitirip sizden uzaklaşır, kıvamını ve ayarını kaybeder.
Ve düşünün çünkü Rabbim bizlere beyin vermiş bilinçli düşünmek içinde Frontal lob eklemiş…
“Hayat istediğim gibi gitmiyor ” demek çok yanlış.
Zaten hayatın bir yere gittiği yok…
Giden biziz ve gittiğimiz yolu değiştirmek için bir şeyler yapabiliriz.
Hayat güzeldir, eğer sen yaşamayı bilirsen. Gör güzelliği ve iyi yaşamak için acele edin ve şunu bilin ki her gün, başlı başına bir hayattır.
İşte güneş, işte yeşillik, işte doğa, işte insanlar… Hayat çok güzel dostlarım. Sev her bir şeyi Yaradandan ötürü Yaratılanı ve yaşa severek…
Demek ki dostlarım sevgi her şeyin başlangıcı hayatla var olan hayatla yaşayacak olan…
Zaman hancı, bizler yolcu, kim bitirmiş ki istediği gibi bu yolu, kim demirlemiş limanına gemisini doğru, her insan bir gün görecek sonu, ah be dost hepimiz bir günün sonunda yolcu…
Sevgi ve dostluk adına bu yeni gün, yeni haftayı öyle güzel yaşayın ki mutluluk adına, ömür kitabında ki en güzel öykü olsun. Ve nice güzel öyküler sizin olsun…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler ve muhteşem geçirmenizi dilediğim bir haftanız ve devam edip gelecek güzel, sağlıklı günler dilerim…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbetle dolsun…
Hoş kalın hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça kalın… Bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#