Bildik bir söz var: Hayat devam ediyor. Ancak hayat eskisi gibi devam edemiyor.
Çünkü koşullar farklılaşıyor. Uyum sağlayamayanları hayat tasfiye ediyor.
İçinde bulunduğumuz hayatın değişimini algılayamıyoruz.
Benim 14 aydır Okyanus’un ne kadar büyüdüğünü, ancak Akdeniz’i görünce fark ettiğim gibi.
Ve biz bildik bilmedik, yeni zannettiğimiz, eski köye yeni adet getirdiğini düşünerek ilk kez duyduğumuz tüm önermelere, düşüncelere, farklılıklara kendi statükomuza göre isyan ediyoruz. Ya da tam benimsiyoruz.
****
Hayat eskisi gibi devam etmiyor.
Zannediyoruz ki, karşı olduğumuz şeyler egemen olduğunda her şey bitecek!
Bizim gibi düşünmeyenler iktidar olursa, her şeyin sonu gelecek.
Bizim dışımızdaki her şey ‘tu kaka.’
Bizimkiler mi, ‘bulunmaz hint kumaşı.’
Aslında ne onlar tu kakalar, ne de bizimkiler bulunmaz hint kumaşı.
Bu topraklara özgü bir hayat değişimi yaşanıyor…
****
Hayat eskisi gibi devam etmiyor.
Batının kavramları ile okumaya çalıştığımız topraklarımızın değerlerine yabancıyız.
Halbu ki, ta Osmanlı’dan beri cemaatleşmiş bir toplumuz.
Bakın; kendini Türk sayanlar, Kürtler, İslamcılar, Aleviler, Çerkezler, Gürcüler, kalabilmiş olan Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Lazlar ve diğerleri…
*****
Batıdan farkımız bu…
Batı, bireyi ortaya çıkardı. Üretim biçiminden ve üretim ilişkilerinden dolayı…
Bizdeki üretim biçimi ise cemaatleri…
Bizim üretim biçimi ve üretim ilişkileri batıya benzemiyor.
Onlarda mülkiyet var.
Bizde 700 yıldır mülkiyet yok.
Onlarda birey var.
Bizde cemaatin içinde aidiyet hissedenler.
*****
Onlarda sanayi devrimi yaşandı ve kapitalizm bireyi ortaya çıkardı.
Tabi ki, aynı zamanda bugünkü demokratik devleti.
Sanayi devriminde burjuvazi, devletin gerçek sahipleri kilise ve krala savaş açtı.
Kanlı geçti yüzyıl o topraklarda.
Burjuvazi iktidarını kanla kurdu.
Ulus devlet modelini tüm dünyaya ihraç etti.
Ancak ihraç ettiği ulus devlet mo-deli, onlarda sanayi devrimin sonucuyken ihraç ettiği tüm ülkelerde diktatörlüklerin modeliydi.
Ve bizler ihraç edilen ulus devlet modelini ilerici kabul ettik.
Sanayi devrimi sonucu gerçekleşmeyen devletin dönüşümünde ise, Osmanlı’nın devlet sınıfı direk Cumhuriyetin kurucusu ve sahibi oldu.
Ve bu sınıfın ilerici kabul ettik…
Onlar da toplumu demir yumrukla yönetti, aynı ihraç edilen tüm ulus devletlerde yaşanan zihniyet gibi…
*****
Hayat eskisi gibi devam etmiyor.
Şimdi devlet sınıfının iktidarını kaybetmesini, ilericiliğin kaybetmesi gibi algılıyoruz.
Çünkü batının kavramları ile okuyoruz gelişmeleri.
Halbu ki, batının değişim kodlarına çok benzemeyen, bu topraklara özgü bir değişim yaşanıyor.
Türkçesiyle söyleyelim: Son 10 yıldır bu topraklarda, çok söylediğimiz savunduğumuz devrim yaşanıyor.
Ancak bizim yapmak istediğimizi, beğenmediğimiz bir zihniyet gerçekleştiriyor, bu devrimi.
Hani, geçmiş devrimci sol gelenekten gelenler bilirler.
Kimilerimizin ileri demokratik devrim, kimilerimizin demokratik devrim, kimilerimizin demokratik halk devrimi, kimilerimizin milli demokratik devrim dediği şey gerçekleşiyor.
*****
Hayat eskisi gibi devam etmiyor.
100 yıldır zorla yaratılmaya çalışılan ve diğer halkları yok sayan bir devletçi Türkçülük anlayışı.
100 yıldır zorla yaratılmaya çalışılan devletçi din anlayışı.
100 yıldır zorla yaratılmaya çalışılan batı yaşam tarzı.
100 yıldır zorla yaratılmaya çalışılan kutsal devletin sağlı sollu zihniyeti.
Çatırtıyor, yerle bir oluyor.
Kendini solcu, sağcı ya da bilmen neci zanneden bir zihniyetin çocukları yeninin karşısında yer alıyoruz.
Çünkü, batının dayatmasıyla, batının kodlarıyla okuduğumuz bir tarihsel dönem dönüşüyor.
Batıdaki değişim sürecine benzemeyen yeni bir dönüşüm dalgasıyla karşı karşıyayız.
Ve kendini solcu, sosyalisti, ilerici, liberal ya da çağdaş olduğunu düşünen herkes bir anda otoriter devletin ve devlet sınıfının yanında buluyor kendini. Hem de yıllarca devleti dönüştürmek istediğini söylemelerine rağmen…
*****
Hayat eskisi gibi devam etmiyor.
Biz yeniden bu topraklara özgü kodlarla okumaya çalışıyoruz, dönüşümü ve değişimi.
Ve anlayamadığımız için dönüşüm sürecini otoriteleştirme olarak okuyoruz.
M. Aktolga’nın okuması ile söyle-yelim.
Feodalizmi, kapitalizme dönüştürenler feodalizmin içinden çıkanlar değildi. Yeni bir şeydi.
Şimdi bizde de eskinin içinden çıkanlar, yeni dönüşümü gerçekleştirmi- yorlar.
Aslında yeni bir şeyler.
O yeni bir şeyler; yeni devletini kuruyorlar.
*****
Sonuç olarak, o yeni devletin kuruluşunda yer alırsak, destek olursak, eskinin tasfiyesini çabuklaştırabilir ve daha az acı çekeriz.
Farkında bile değiliz, son otuz yıldır otoriter cumhuriyetin ve otoriter devletin tüm pislikleri ile dökülmesine neden olan, sonunu hazırlayan Refah Partisi’nden itibaren muhafazakâr hareketin ve Kürt özgürlük hareketinin dönüşürlerken, toplumu da nasıl değiştirdiklerini görmek için birazcık bu topraklara özgü kodlarla okumaya çalışmak gerekiyor.
Okumayı batının kodları (kavramları) ile yaptığımız sürece dönüşüme yabancı kalıyoruz ve algılamıyoruz. Batının doğuda yaşanan dönüşümü, devrimleri algılamadığı gibi…
****
Sonuç olarak, hayat dönüşecek.
Biz istesek de, istemesek de, içinde yer alsak da, almasak da.
Yer alırsak, katkı sunarız…
Belki dönüşümün gitmesi gereken yerine daha sağlıklı gitmesine katkıda bulunmuş oluruz.
Yer almazsak mı?
Sadece tarihe bakın…