‘Hayat bir masala benzer. Uzunluğu değil, iyi olup olmadığı önemlidir’ demiş oyun yazarı-düşünür Seneca. Gerçekten de ‘Bir varmış, bir yokmuş’ misali gelip geçen hayatı layıkıyla hissedip yaşayabilmek herkesin harcı değil. Özellikle yükü ağırlaşan hayat şartlarında iyi hayat sürmek büyük beceri isteyen bir durum. Dolayısıyla tüm katılığıyla karşımızda duran bu konuyu yorumlama noktasında iyimserlikten ziyade gerçekçilik mantığı giriyor devreye.
En büyük gerçekse hayatı, bugünden ibaretmiş gibi algılamak ve dahi onu iyi kılabilmek için savaş vermek. Zira ünlü yazar Alfred Hitchcock’un da işaret ettiği gibi ‘Hayat; zafer değil, savaştır’!
Öte yandan hayat savaşında kaybetme ihtimalinin kazanmak kadar, hatta daha da çok olduğunu unutmamak lâzım. Nitekim kurguların hayat mücadelesi için de geçerli bir durum bu. Her proje uzun ekran ömrüne sahip olma beklentisiyle çıkıyor yola. Lakin sadece uzun süreye odaklananlar iyi olmanın gereklerini arka plana atınca beklentiler de boşa çıkıyor kolayca.
Kimisi hikâyenin özünü bozarak ya da senaryo kısırlığında kendini tekrara düşürerek… Kimisi de karakterlerinin yol haritasını değiştirip veya tombaladan karakter ilave edip farklı beklentideki izleyiciyi soğutarak sebep oluyor bu olumsuzluğa. Bunların örnekleri pek çok malumunuz.
Hal böyleyken yeni sezon yapımlarının hayatları da zaferden ziyade savaş üstüne kurulacak nihayetinde. Her yeni yapım rakiplerine ya da benzeri içeriklere karşı üstünlük sağlamak için var güçleriyle mücadele verirken gerçek anlamda ‘iyi’ olmayı başarabilecekler mi peki?
Dizi bolluğundan ve uzun sürelerden kaynaklanan yaratıcılık sıkıntısının yan etkilerinden diyebileceğim içerik benzeşmelerinin ortaya çıkardığı ekstra dezavantajı kaç yapım aşabilecek? Bunları sezon içinde görüp değerlendireceğiz elbet. Buna karşılık benzerlikleri görünmez kılıp sevilen içeriklerden kendi lehine pay çıkartmayı başaranların olacağı da muhakkak.
Nasıl ki, ekrana yeni bir hastane atmosferi getirecek olan ‘Hayat Bugün’ dizisi böylesi umut verici bir yapıya sahip durmakta. Özellikle sevilen dizilerden ‘New Amsterdam’ın ilk uluslararası uyarlaması olması ve orijinalinin başarısını bilmemiz bu umudu güçlendirmekte. Bundan ötürü biz de bu izlenimimiz ışığında ‘Hayat Bugün’ dizisi, hayatta kalma savaşının gereklerini yerine getirip yüz güldürür mü diye sorgulayarak ön değerlendirmede bulunalım dedik.
Kurgu dünyasında her türün ayrı bir yeri olduğu muhakkak. Lakin medikal dramaların yeri apayrı. Zira gerek içerikleri gerekse potansiyelleri bakımından dizi sektörünün ve izleyicinin en sevdiği türlerden. Bu ilgi yoğunluğu neticesinde de ekranlardan hiç eksik olmuyor hastane atmosferi.
Nasıl ki Amerika’nın en eski devlet hastanesi Bellevue’den ilham alan ve Dr. Eric Manheimer’ın biyografisinden uyarlanan ‘New Amsterdam’ da bu türün başarılı örneklerinden biri olarak ilgiyle izlenmekte.
Show TV’nin ‘Hayat Bugün’ dizisinin kaynağı olan yapım gerçekten de kendi türünde öne çıkanlardan. Esasında yerli uyarlamamızın başarısı da orijinal diziyi ayrı bir yere koymamıza neden olan özelliklerini tam anlamıyla kavrayıp değerlendirmeye bağlı. Hal böyleyken NBC Universal Formats ve Universal Television’un başarılı dizisine kısaca göz atmakta fayda var.
İlk etapta oyuncu kadrosuyla, seyirciden gelen yüksek puanlarla dikkat çeken ‘New Amsterdam’ dizisinin en önemli özelliği, sağlık sistemine bakışı ve eleştirel söylemleri! Hastane sisteminin odak noktasında hastaları iyileştirme önceliğinin yattığını vurgulayan dizi, kuralların katılığını öteleyen bu süreçte gerçekten de cesur bir dil kullanıyor.
Hastaneye atanan yeni başhekim Max Goodwin üstünden Amerikan sağlık sistemindeki aksaklıklara ayna tutan yapım, yeni başhekimi doğal bir karakter olarak yansıtırken onun bu çekici sıradanlığını hastalara bakış açısındaki farklılıkla güçlendiriyor. Daha net ifadeyle ‘New Amsterdam’ hastanesini hasta ayrımcılığı yapmayan, fatura odaklı hasta seçiciliğine girişmeyen ve siyasi kaygılardan uzak bir hale getirmek için kuralları geçen Dr. Goodwin, sistemi iyileştirmenin önemini çok güzel aktarıyor izleyiciye.
İlaveten diziyi farklı kılan bir başka ayrıntı, her olaya hep aynı doktorların müdahale etme klişesinin bu yapımda yer almaması! Yani hastanenin aciline gelen hastalar şikâyetlerine göre doktorlara yönlendiriliyor, tedaviler ve ameliyatlar farklı doktorlar tarafından gerçekleştiriliyor.
Sözün kısası eleştirel içeriğinin yanı sıra hastane rutini ve medikal gerçekçilik noktasında farkını fark ettiren bir iş ‘New Amsterdam’!
Şimdi yılların birikimine sahip gerçek bir doktorun yazdığı kitaptan uyarlanan orijinal yapımda başarı durumu böyleyken ‘Hayat Bugün’ dizisi aynı performansı sergileyebilir mi?
Ulaş Tuna Astepe, Hande Doğandemir, Hazar Ergüçlü, Tansel Öngel, Mert Denizmen, Şerif Erol gibi isimlerin yer aldığı ‘Hayat Bugün’ dizisinin tanıtımına baktığımızda…
İstanbul’un en eski ve en köklü hastanelerinden Hisarönü Hastanesi’ne atanan Başhekim Barış Güvener’in zor zamanlardan geçen hastaneyi yeniden ayağa kaldırma mücadelesiyle yol haritasını çizecek olan yapımın en azından başlangıçta orijinaliyle paralellik göstereceğini görüyoruz.
‘Hayat Bugün’diyebilmek, umutlanabilmek ve yeniden başlayabilmek için ‘Size nasıl yardım edebilirim’ mantığıyla çalışma temposunu yürütecek olan Başhekim Barış’ın, hastaneyi ayağa kaldırmaya çalışırken, bir yandan özel hayatındaki zorluklarla mücadele edecek, bir yandan çalışma arkadaşlarıyla birlikte hastaları iyileştirme savaşına girecek olması da orijinalden çok uzaklaşılmayacağının ön göstergeleri. Kısacası Ayça Üzüm ve Cansu Çoban tarafından kaleme alınan senaryo orijinalin hakkını verecek gibi duruyor.
Çok güzel… Eminim kadrodaki isimler de karakterleri havada bırakmayıp canlandırdıkları doktorları karikatürize etmeden izleyiciye aktaracaklardır.
Burada asıl önemli olana gelince… ‘Hayat Bugün’ün içeriği ‘Break the Rules. Heal the System’ sloganıyla farkını fark ettiren ‘New Amsterdam’ın gösterdiği eleştirel cesareti sergileyebilecek mi? Olay aktarımlarındaki gerçekçi üslup yerli uyarlamada da yaşatılabilecek mi? Bu soruların cevabı olumlu biçimde çıkarsa karşımıza ‘Hayat Bugün’ yüz güldürür rahatlıkla!
SONUÇTA; Yaklaşık 45 dakikalık süreye sahip olan ‘New Amsterdam’ dizisinin O3 Medya yapımcılığında yerli sektöre kazandırılması olumlu bir girişim. Çiğdem Bozali’nin yönetmen koltuğunda oturduğu yapımın güçlü hikâyesinin hakkını vermesi için sözünü sakınmaması ve süreleri lastik gibi uzatmaması gerek. Yanı sıra hastane atmosferinin ve medikal girişimlerin gerçekçiliği de önemsenmeli.
Her yeni yapımda olduğu gibi ‘Hayat Bugün’e başarı dileklerimizi iletirken ‘Suyun testi kabına kendini uyarlaması gibi koşullara kendinizi akıllıca uyarlayın’ diyen Çin atasözüyle koyalım noktamızı.
Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com
www.twitter.com/guleranibal