Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Gün başladı işte bize, hayat ne kadar güzel___________ tüm kötülüklere ve kötülere, çelik çomak oynayıp camı kırdıktan sonra gelip yüzünüze gülenlere rağmen ne kadar güzel yaşamak!..
Ve her gün eski bir dostu yeni yüzüyle görmek, yeni bir şey öğrenmek!..
Bu gün Masalımızın Kahramanı
“HAYAT”
Ve o “Hayat”, bir ırmağın üstündeki sal gibidir, akar gider suyun üstünde, hiç durmaz…
Durmak isteseniz de duramazsınız…
Durmamalısınız ayrıca…
Çalılara da takılma lüksünüz yoktur hiçbir zaman!..
Tutunmak isterseniz şayet kıyıya, bu hayattan tasfiye anlamındadır.
O neden dolayı, o hiç durmadan akan suyun üstünde olmalıdır insan
Ve benim hayatım ırmağın üstünde akıp gitmiş.74 yıl yani tam 648240 saat…
Çalılara takılmadığımı sanıyordum ama takılıyormuşum farkına vardığımda.
Artık kıyıya tutunmak istiyorum, çünkü her takılışımda çalılar bir yerimi acıtıyor, benden bir şeyler koparıp alıyor…
Evet ne gün kıyıya tutunacağım bilmiyorum ama kısa sürede gerçekleşir umarım…
Çünkü acıların çocuğunu oynamak istemiyorum bu dünya denen tiyatro sahnesinde…
Acılar bana, sevinçler batan gemiden kaçanlara olsun…
Yarın son günün deseler, üzülüp ağlamak mı, yoksa ömür denilen gölge oyununa gülmek mi gerekir, işte sorun burada?.. Bu sorunun cevabını bilemediğim için, gülmek ve ağlama arasında kalmak daha zor diyorum…
Söylediklerimden çok sustuklarımda saklıyım… Ve gizlediklerimde gizliyim… Beni anlamak için konuştuklarımdan çok sustuklarıma kulak verin… Aklım sukutu sever benim… Çünkü çok ağır ödeştik biz hayatla… Ben sonu olmayan çok yollardan geçtim… Üç noktalar koymaz bana…
Doğru zamanlarda yanlış insanlara, yanlış zamanlarda doğru insanlara mahkûm oldu bu yürek… Belki doğruyu görmeye yetmedi gözlerim. Belki de yanlışı silmeye yüreğim…
“Sabır; kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de hiç ses çıkarmamaktır…” Demiş Şeyh Edebali.
Ama konumuz buda değil…
Yanlı anlamayın hemen, gece değil, gündüzüm. Duvarları taştan bir odada, sakinim.
Sivrisinek yok, çünkü tel var. Beyaz çarşaflar serili altımda. Pikem var. Mevsim yaz.
Deniz tuzu var saçımda. Uzun uykularım, kumlu kitaplarım ve saçlarım var.
Akşamüstü uykum bile olur istesem… Asla kimsesiz değilim. Beni merak edenler var.
Yüzümün gülmesini isteyenler… Yüzüm gülmezse, gülmeyenler bile olur istesem.
Ama istemem. Herkesin, kendi dünyasına taşınmasını istiyorum şimdi.
Herkesin orada kalmasını istiyorum hep. Bu konuda tez vakit bir kanun çıksın.
Gelelim başınızı ağrıttığım değerli zamanınızı çaldığım bunca girizgâhtan sonra yukarıda saydığım geçmiş süre önce paylaştığımız ve anlatmaya/ anlamaya çalıştığımız
____HAYAT; denen konuya:
Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir. Kendin için neler hissettiğindir. Güven, mutluluk ve şefkattir. Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır. Hayat; kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.
Neler söylediğin ve ne demek istediğindir, söylediklerinin arkasında durmandır. İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini, olduğu gibi görmektir.
Her şeyden önemlisi; hayatını, başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir. İşte hayat, bu seçimlerden ibarettir.
Aklınızdan çıkmasın, “Yaşam” dediğiniz o yalan dünya, akan bir nehirdir.
Ve insan, o nehrin üzerindedir…
Kimi iyi yapılmış botta, kimi derme çatma sallarda… Ama herkes su üstünde…
“Suyun” akış debisiyle insanlar gider…
Ve bu muazzam akışta, kimi zaman bir şelaleden, kimi zaman kayalıklardan düşer o bot…
Nehir genişlediğinde sakin bir hayat, daraldığında azgın sularla boğuşur insan!
Irmağın hiç olmadık yerinde duran olmadık bir kayaya da “GÜM” diye çarpabilirsiniz!..
En kötüsü sırtı görünmeyen kayadır, perişan eder saldakileri…
Bu eğri büğrü akan zor ırmak yollarında size karşı kurulmuş birçok tuzaklar vardır!..
Korkmayacaksınız ve yılmayacaksınız!.. Hayat yolunda suda giderken, dümeni sağlam tutacaksın, rotanı iyi seçecek ve bilerek gideceksin…
Aklınızdan çıkmasın, bu nehir asla ama asla adil değildir!.. Haksızlıklarla doludur unutmayın!..
Hiç kimse ama hiç kimse bu ırmağın sonundaki engin ve uçsuz bucaksız denize ulaşamaz.
İnanın ulaşamaz, çünkü hayat sonsuz, sen yolcu, o hayat salında, sırası gelen kıyaya vurur…
O sal var ya o sal!.. Hep yoluna devam eder!..
Misal, nefes almayanlar kıyıya vurmuş demektir…
Mademki nefes almaya devam ediyorsunuz, ayağa kalkacaksınız o zaman!..
Hayatın ta kendisi olan zaman da böyle akar çünkü…
Bir kez kıyıya vurdunuz mu, hayat oyununda sınıfta kalmışsınız demektir!..
Bu yüzden her gün bir gemi kaldıracaksınız kalbinizdeki umut limanından…
Her yeni bir gün, eskisinden daha iyi başlayacaksın güne… Gidebildiğince… Ama sevgi yüklü gideceksin…
Unutmayın, aynı suda iki kere yıkanamazsınız!.. Doğanın acımasız ve değişmez diyalektiğidir bu!..
Ne olursa olsun “Hayata” yeniden dönün! Yeniden başlayın her sabah. Ama bir şeye karar verin kalp kırmayın üç günlük dünyada…
Bir ağaç bir ormanın başlangıcı olabilir. Bir kuş, baharın müjdecisi olabilir. Bir gülümseme bir dostluğu başlatabilir. Bir tokalaşma moralinizi yükseltebilir. Bir tatlı tebessüm senin olduğu kadar karşındakinin de gününü sevgiyle doldurabilir.
İnsan Olabilmek Derin Mesele!.. Bu meseleyi çözüp uyanmışsınızdır umarım sabaha… Çünkü bu meseleyi çözemeden başka mekânlarda uyananlar var şu anda. Sözüm onlara…
Kahve gibi olmalı insan. Kahve gibi dostları!.. Bir de onlar az olur ama damaktaki tatları hiç unutulmaz…
Güne katılacak en güzel şey sevgidir diyerek sevgilerin en güzeli ile ‘Gününüz hep aydınlık’ olsun…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza sevgi ve muhabbetler gönderiyorum…
Hoş kalın, hoşça kalın ama hep sevgiyle dostça kalın… Günün birinde, bir yerde, bir mahşeri kalabalıkta karşılaşmak ve hiçlik makamımda oturup selamlaşıp muhabbet etmek, görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#