Bu gece iftardan çok sonra çarşı merkezde bir çoçuğa denk geldim. Çocuk pastanenin birinde kapıdan içeri giremiyor belli ki utanıyordu. Ben çocukcağızın üst başına baktım ve içimden bu çocuk bir şeylerin eksikliğinden dolayı bir mahcubiyet içindedir.
Yanıma çağırdım ve ne istediğini sordum. Bana aç olduğunu ve yiyecek bir lokma ekmeği dahi olmadığını söyledi.
Benim de aklıma şu geldi:
Anadolu topraklarında yaşayan bizler hani çok yardımseverdik,madem böyle o zaman bu şekilde sokakları aç bir şekilde arşınlayan çocuklarımız neden hala mevcut?
İnsanlık bu dünyada denizde batmakta olan bir gemi gibidir. Heskes kendini kurtarmak için bir tahta parçasına sarılmıştır. İste biz insanların dünya hayatı şu an için böyle bir durum arz etmektedir. Anlayacağınız insanlığın bir elinde ateş, diğer bir elinde ise su vardır. Ateşle cenneti yakmak, suyla cehennemi söndürmek gerekir. Çünkü insanlar Allah'a korku ile değil, aşkla ulaşmalılar diye düşünüyorum. Asıl realitenin bu olması gerekiyor insan hayatında. Hiç bir araç kendisini işletedenden daha bilgili değildir.
İnsanında bedeni bir araç ise,bu aracı işleten akıldır ve ancak deliler ile ölüler herhangi bir durum yada olay karşısında değişmezler. Onun dışındaki herkes ve herşey değişebilir. Yeterki bu değişimi biz isteyelim. Yine olayımıza dönecek olursak şunların denilmesi yerinde bir tespit olur diye düşünüyorum;
Eğer insanlık, her yıl kozmetikler için kullandığı ve aşırı lüks tüketimler için harcadığı milyarlarca doları, bu yavrucaklar için kanalize etse, eminim ki sorun kendiliğinden çözülür. Daha açık bir ernek vermek gerekirse; alkol, sigara, uyuşturucuya verilen para, hakça bir düzen için paylaşılsa, dünya üzerinde yoksulluk tamamen ortadan kalkar. Hele her yıl silaha ayrılan ödenekler,eğitim ve araştırma için kullanılsa, o zaman tüm dünya insanları, mutluve müreffeh bir gelecek için el ele verirler. Böylece açlık, sefalet ve sosyal adaletsizlik sona erer, terör durur. Her türlü gayri meşru kazancın önü kesilmiş olarak nizamı alem dediğimiz yaşanılabilir bir dünyayı biz ardımızada gelecek olan kuşaklara miras olarak bırakmış olacağız.
Ancak şuan şunu demek doğru ve yerinde olur; madem dünyaya birşey bırakmıyor ve veremiyoruz, bari gelecek kuşaklardan ödünç aldığımız bu dünyada onlarında yaşayacakları bir hal bırakmak gerekir. Bilinçli bir birey olmak bunu geretirir. Bu yukarıda zikrettiğim olay bana şunu dedirtti aslında; Kükükken neyi bilmediğimiz önemli değil, önemli olan hangi yaşta olursak olalımbir şeyleri sevecek bir yüreğimiz olduğunu bilmektir. Yeterki buna izin verelim. Yüreğimiz zaten kendi özünde mevcut olan o sevgiyeye gereken yeri verecektir. Ama severken iyi değerlerle bezeli kendimize ait değerleri ve olguları sevmek için yüreğimizde yer açmak en makul ve en mantıklı olanıdır.
bana göre çok aceleye geldiği için biraz konu bağlayıcılığı eksik.Yoksa konu güzel,yorumlama güzel ama konular arası bağlantı tam yapılmamış