Babaanne, beş ve yedi yaşlarında iki çocukla yetim kalmışlardı. Yürümekte zorluk çeken babaanne günleri adeta bir kâbustu. Yetimlerin baba ve anneleri büyük sele kapılmışlar ve kaybolmuşlardı. Kara taş evi vadide dereye yakındı ve yoldan görülmüyordu. Onun için eve “Hayalet ev” diyorlardı.
Komşularım yalnız bırakmıyor, büyük çocuk, balıkçıya yardım ediyor, sağ olsun, ekmek ve balık getiriyor, pişirip yiyoruz. Allaha çok şükür, geçinip gidiyoruz. Fark edilmeyen evimiz, ateş dumanını görürse, ancak geliyordu.
Evin yukarısından geçen patikanın genişletilmesini dört gözle bekleyen babaanne, zaman işlek hâle gelecek olan yol evimizden herkes haberdar olacaktı.
Çocuklar biraz daha ayaklanınca kasabada yük boşaltma ve yükleme işlerinde çalışmaya başladılar. Evin ihtiyaçlarını görüyorlardır. Sabah çıkıp akşam geliyorlardı. İhtiyaçları görüyor ve artan paralarını babaannelerine veriyorlardı.
Kış ağır geçmişti. Ev kara taştı ama soğuk oluyordu. Ateşi de yaksalar her tarafı açıktı. Soğuğu engelleyemiyorlardı. Evin içini tahta ile saracaklardı. Özellikle tavan ve saçaklar açıktı. Kar fırtınası bir taraftan girer diğer taraftan çıkardı.
Bugün balıkçıya yardım ettiler. Okula gitmiyorlardı. Nüfusa da kayıtları yoktu. Balıkçı da onlara ekmek parası ve balık verdi ve eve gönderdi. Akşama daha vardı. Fakat eve yaklaştıklarında, yamaçta bir anormalliğin olduğunu fark ettiler. Yolda arabalar bekliyordu. Arabaları geçip burunu döndüklerinde ağaçların ve evlerinin yerinde duman tüttüğünü fark ettiler.
Çocukların bağırması yeri göğü tuttu. Babaannem diyorlardı. Babaannem…
Onları kimse eğleyemedi. Evin yanına indiler. Herkes ağlıyordu. Yol genişletmesi yapan iş arabası, büyük kayayı yerinden oynatınca aşağıya kayıyor ve arabayla beraber evin üzerinden geçiyorlar. Evin yeri bile belli olmuyor. Babaanneyi arama çalışmaları yapılıyor. Babaanne ocak başında eziliyor ve kısmen de yanıyordu.
Olaya el koyan yetkililer muhtarla birlikte cenazeyi kaldırıyorlar.
Hayalet evin yerinden dumanlar tütmeye devam ediyordu. Dün akşam üstü topladıkları odun ve çalılar daha sönmemişti.
İki kardeş devlet korumasını kabul etmemişlerdi. Çalışır kendimize bakarız diyorlar ve topraklarını bırakmayacaklarını söylüyorlardı. Devlet yetkilileri muhtarın gözetiminde, biraz daha yukarı ve yamacın deniz yakasına ev yapmak için ölçümler yapıldı. Çocuklara bir kulübe yaptılar ve orada kalmaya başladılar.
Yakın komşuya uğrayıp yemeklerini yiyorlar, balık ve ekmeklerini de onlara bırakıyorlardı. Çocukların durumu içler acısıydı. Ayaklarında çorap bile yoktu. Onlara muhtar giyecek topladı ve giyinmelerini sağladı.
Üç ay içerisinde altı bodrum ve üstü iki oda, salon banyo tuvalet olmak üzere güzel bir ev yaptılar. Kapılar çelik, pencereler demirli olmak üzere korunaklı ve güvenli sağlıklı bir eve kavuştular.
Gerekli olan eşyayı muhtar vilayete ve kazaya gitti topladı ve evi donattı. Devlet onlara biraz da para verdi çocuklar rahat etti. Akşam geldiklerinde sobayı yakıp ısınabiliyorlardı. Ocaklarında balık pişiriyorlardı.
Komşusunun dediğinden dışarı çıkmazlardı. Çalışmaya devam ettiler.
Hayalet ev, modern görünümlü çok güzel bir ev olmuştu.