Hayal gölü dağların arasındaydı. Dağdan kaynayan suyun, önü kapanınca bir göl oluşmuştu. Gölün yüzeyi geniş değildi. Fakat tahmin edilenden daha derin olduğu biliniyordu.
Hayal gölü her mevsim duru bir suya sahipti. Hiçbir şekilde duruluğunu kaybetmezdi. Nitelikli göl, dağların doruğuna yakındı. Yakınlığından olsa gerek, güneşin aydınlığına göre renk alırdı. Göl gölge durumunda koyu, güneşte ise açık gök mavisi rengini alırdı.
Duru suyu gören rengine ve berraklığına hayran kalırdı. Doğal şartlara göre rengini değiştirdiğine tanık olmak için kenarında oturulur ve renk değişimine bakılırdı. Baharda gölün daha da renk değişimini net olarak gözleniyordu. Ziyaretçiler değişimi, heyecanla anlatıyorlardı. Yeşillenen doğaya karşı yeşil mavi arası bir renk karışımı insanı büyülüyordu.
Suyun önünü kapatan büyük kayaların ortama kattığı canlılık, doğal yapıya uygun olduğu için hayal gölünü gören doğal sanıyordu. Suyun gelişi dağların doruğuna yakın yerden kaynıyor olması suyun ilginçliğini gösteriyordu. Suyun göle kadar geçtiği yerler, yeşildi. Otlar yeşil ve boy atmışlardı.
Suyun göle dökülmeden önce akarından içiliyordu. Kaplarımızı dolduruyorduk. Su her mevsim çok soğuk ve içimi lezzetliydi. Göle kadar arazi meyilliydi. Onun için hayvan otlaması ve çocukların oynaması tehlikeli ve yasaktı. Çevreye ait bekçi devamlı dolaşırdı. Zaten insanlar da yasaklara uyuyordu.
Gölün çevresi kır çiçekleriyle sarılı park gibiydi. Çiçeklerin konumu çok güzel bir dekor oluşturuyordu. Kır çiçekleri sıralar halinde diziliydiler. Bir hafta, on beş gün ve ay sonra renkleri farklı çiçekler oluşuyordu.
Göl kenarında herhangi bir oturmak ve gecelemek gibi yer yoktu. Akarında aşağıda vadinin alt tarafında kamp yerleri kurulmaya uygundu. Böyle bir gezi ve doğa harikası güzellik olamazdı. Göle hiçbir ayrık su katılmıyordu.
Gölün bulandığını, üzerinde çöp veya toz olduğunu gören olmazdı. Arkadaşlar göle “İpek göl” adını takmıştı. İpek göl daha iyi tanımlıyor diyorlardı. Ziyaretçiler duru suya benzer bir suya sahip göle rastlamak mümkün değildir diyorlardı.
Bölgenin doğal göllerini saydıklarında kara ve kaya gölünü biraz hayal gölüne benzetiyorlardı. Gölün çevresini meyilli olması rahat bir hareket izni vermediği için, göl doğal olarak temiz kalıyordu.
Arkadaş “Hayal mi yoksa hayalet mi.” Suyun içimi bir harika, dedi.
Yaz başında hayal göle gidiyoruz. On günlüğüne de çadır kurmaya hazırlanıyoruz.
Yağmurlu ve soğuk bir günde aklımıza gelmeyen hayal gölü. Sıcakta aklımızdan çıkmıyor.
Dağların doruğuna çıkıyor ve çevreyi izleme fırsatı buluyorduk.
Hasan TANRIVERDİ