Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
HATALARDAN DERS ALMAK…
“İnsanlar ağaçlardan ders almalıdırlar. Onlar; ne üzerlerinde barınan kuşların, ne gölgelerinde yatan insanların, ne de verdikleri yemişlerin hesabını tutarlar.”
– Hz. Mevlana
“Hata yapmayan insan yoktur, kişinin insanlıktaki derecesi, hatalarını kabul edip düzeltmek için gösterdiği gayret ve titizlikle ölçülmelidir.”
– Albert Einstein
Hatalardan ders almak en çok duyduğumuz nasihatlerden biri fakat çoğumuz hatalarımızla nasıl baş edeceğimizi bilmiyoruz.
Siz yaptığınız hataları kolayca kabul eder misiniz, yoksa kabullenmekte zorlanır mısınız?..
Yaşadığınız başarısızlıklarda ne yaparsınız, nasıl davranırsınız?..
Thomas Edison ampulü icat edene kadar binlerce başarısız deneme yapmıştı. “Yaşadığınız bu kadar başarısızlık size neler hissettirdi?” diye sorulduğunda Edison, “Ben başarısız olmadım ki sadece ampulün işlemeyen on bin çeşidini buldum.” demişti.
İlham verici bir cevap; ama söylemesi kolay, yapması zor…
Ama şunu iyi bilmek lazım; hatalar çoğunlukla iyi bir öğretmendir…
Toplum olarak olumludan çok olumsuzu, doğrulardan çok yanlışları, iyi yapılandan çok kusur ve hataları görmeye meyilliyiz… Çocukluktan itibaren çok eleştirildiğimiz (olumsuz eleştiri) için bir olaya bir esere bakarken genelde kusur ve hata ararız.
Hata arayan insan bunu rahatlıkla bulabilir, en kusursuz gibi görünen bir işte bile istenirse hata bulunabilir.
Bu kadar olumsuz eleştiri içerisinde yetiştikten sonra insanlar kusursuz olmaya, hata yapmamaya çok aşırı derecede duyarlı hale geldikleri için tedirginlik ve aşırı stres altına girmektedirler.
Hayatta en çok korktuğumuz şeylerin başında hata yapmak gelmektedir. Hata yapmaktan korktuğumuz için derste tahtaya kalkamayız, topluluk önünde konuşmaktan kaçınırız. Yalnız iken yapabildiğimiz birçok şeyi insanların önünde yapmakta zorlanırız.
“Ya yapamazsam” ile başlayan ne kadar olumsuz duygu ve düşünce varsa hepsi zihnimizde bir bir belirir…
Aldığımız eğitim hata yapma korkusunu yerleştirmiştir içimize. Bu sistem bize daha küçük yaşlardan itibaren başarılı olmanın hata yapmamak olduğunu öğretmiştir. Formül basittir: “Hata yapma, gerekirse ezberle, ama sana sorulduğunda mutlaka doğruyu söyle. Bilmiyorsan sus. Unutma üç yanlış bir doğruyu götürür!..”
Sadece okul yıllarında değil iş hayatında da tartışmalara katılımın düşük olması bundandır. Birçok insan hata yapma korkusuyla ağzını açmaya, adım atmaya korkar. Bu anlayış sorumluluk almaktan çekinen, bildiğini söylemeye ürken, itaatkâr, heyecansız ve risk almayan bireyler yetiştirir.
Oysa son yıllarda öğrenme üzerine yapılan çalışmalar bu görüşün tam tersini söylüyor. Araştırmalar hata yapmaktan çekinmeyen, tartışmalara katılan öğrencilerin daha başarılı olduklarını kanıtlıyor. Modern öğrenme teorisine göre artık “üç yanlış bir doğruyu götürmüyor.”
Hata yapmamızın normal bir şey olduğunu öncelikle kendimiz kabul etmeliyiz. Biz bu durumu normal bir şey olarak algılamaz isek etraftan gelen tepkiler de zaten beklediğimiz ve korktuğumuz tepkiler olacağından rencide oluruz, kırılırız ve çekiniriz.
İcadını gerçekleştirmek için deneme üstüne denemeden sonra iyice morali bozulan Edison’un asistanının “700. Denemede de başarısız olduk” demesine karşılık olarak Edison’un “hayır başarısız olmadık, yapmamamız gereken 700 şey öğrendik” demiştir. Hatalardan, yapılan yanlışlardan ders almanın bize ne kadar büyük kazançlar sağlayacağı ortadadır.
Bazılarımız yaptıkları hataları hiç kabullenmezler. Onlar düz yolda düşseler bile suçlayacak insan ararlar etraflarında. Bir başarısızlık yaşadıklarında kendilerinden başka herkesi sorumlu tutarlar. Onların hayatın yenilgilerine karşı her zaman bir mazeretleri vardı.
Bir de yaptıkları hataları hiç umursamayanlar vardır. Hata yaptıklarını görüyorlar; ama hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar. Aynı hataları defalarca yapıyorlar. Bu durum onları hiç rahatsız etmiyor.
Bazıları ise yaptıkları hatalardan sonra kendilerine inanılmaz eziyet ediyor. Sanki hayatta onlardan başka kimse hiç hata yapmamış da ilk hata yapan kendileriymiş gibi algılıyorlar olayları. Müthiş bir özgüven kaybı yaşıyorlar. Yeni bir deneme yapmaya korkar hale geliyorlar.
Bazıları da hayatı bir okul gibi algılayıp yaptıkları her hatadan ders çıkartmaya çalışıyor, öğrenip ilerlemek istiyor.
Hata yapmaktan korkulduğu içindir ki, hata yapıp yapmama konusunda çok tedirgin oluyoruz ve hatalarımızı da rahatlıkla kabul edip, bizim dışımızda ki bir şeyleri suçlamadan, hatalarımızdan gerekli dersleri çıkaramıyoruz.
Hatalarımızdan ders almak öncelikle o hatayı kabullenmeyle başlar. Eğer yapılan hatadaki sorumluluğumuz kabullenmiyor isek o hatadan bir ders çıkarmamız ve tekrarlamamız mümkün olamaz ve hatta daha büyük hataların da ortaya çıkmasına zemin hazırlamış oluruz. Ben yaptıklarımda sorumluyum, yaptığım güzel şeylerinde sahibi benim ve yaptığım hataların da sorumlusu benim diyebilme erdemine sahip olmalıyız. “Suç altın bilezik olsa kimse koluna takmaz” diye bir Atasözümüz var. Bu da yanlış mesaj veren, suç ve hatayı kabullenmemeyi öğütleyen bir söz niteliği taşımaktadır. Onun içindir ki hata yapmayı, hata yapmayı kabullenmeyi kolay kolay yapamıyoruz.
Hatalarımızdan ders almak için hatamızı kabullenmemizin yanında, bundan ders çıkarmamız da gerekir. Hatamızı kabul ettik ve bundan ders çıkararak durumu yeterince analiz etmezsek suçluluk psikolojisi içerisine gireriz. Her şeyin suçlusu benim, bütün bunlar benim yüzümden oldu, ben hiç bir şeyi doğru dürüst yapamıyorum gibilerden duygular taşımaya başlarız. Ama yapılan hataları kabullenip, bu hatalardan gerekli dersi alarak daha da güçlenmiş olarak hayata devam edebiliriz. Niethche’ nin dediği gibi “Beni öldürmeyen şey beni güçlendirir.
Hatalarımızdan ders almak için öncelikle kabul etmeliyiz ve bu hatalarımızdan dersler çıkardıktan sonra bu hatalarımızı bir daha tekrarlamamalıyız.
Diyelim ki: Hatamızı kabul ettik, hatamızdan çıkarılması gereken dersleri de çıkardık fakat bu hataları tekrarlıyor isek, bu hatalarımızdan ders çıkardığımız söylenemez.
Hatayı tekrarlarsak o hatadan hiçbir ders çıkarmamış oluruz.
Eğer hatadan ders çıkarırsak, o hatadan aldığımız ders bizlere ileride daha büyük hatalar yapmamıza engel olursa o hata biz yarar bile sağlamış oluruz. Edison yaptığı yüzlerce hatayı tekrarlayıp dursaydı icadını gerçekleştirebilir miydi? Aynı yerde dönüp durur muydu?..
En az hata yapanlar hiçbir şey yapmayanlardır. Hayatta çok başarılı kimseler bu başarılarına sıfır hata ile ulaşmamışlardır. Başarılı insanlar, bulundukları konuma birçok hata yaparak ve bu hatalardan ders alarak ulaşmışlardır. Hatalar bizde iki uçta duygu yaratır. Birinci olarak hata bizde yılgınlığa sebep olur, vazgeçeriz. İkinci olarak hatamızdan sonra “beni hedefe ulaştırmayacak bir yol daha buldum! “ diyerek çalışma azmimizi daha da arttırmamızı sağlar.
“Hatanın en büyüğü, hatalı olduğunu bilip de onu düzeltmenin çaresine başvurmamaktır.” Demiş Konfüçyüs
En büyük hata “hata yapmak değil, hatalardan ders almamak ve tekrarlamaktır.”
Hani bir reklam sözü vardı “kirlenmek güzeldir.” diye, ben de diyorum ki, “hata yapmak güzeldir, ders alabildiğimizde!..”
Eğer birlikte çalıştığımız insanların daha fazla inisiyatif almalarını, daha fazla yönetime katılmalarını, ellerini taşın altına koymalarını, daha çok deneme yapmalarını, yenilikçi yollar bulmalarını ve girişimci olmalarını istiyorsak çalışanlara “hata yapma hakkını” tanımamız gerekir.
Bir konuda başarısız olmak en iyi öğreticidir. Başarısız her deneme, başarıya giden yolun en iyi rehberdir. Bu anlamda hatalar bir merdiven işlevi görür. Yaptığımız hataların üzerine basarak bir üst seviyeye çıkarız. Biz en çok hatalardan öğreniriz.
Kötü bir yönetim altında çalışanlar bir işin nasıl “yönetilmeyeceğini” çok iyi öğrenirler. Yanlış bir ürün, doğru bir ürüne giriş dersi niteliğindedir. Neyin olması gerektiğini anlamak için neyin olmaması gerektiğini anlamak gerekir.
Bir projenin başında ne kadar çok hata yapılırsa o kadar çok alternatif de denenmiş olur. Her yanılgı aslında yapılan işi gözden geçirme fırsatı sağlayacağı için paha biçilmezdir.
Ancak hatalar kendiliğinden öğretici dersler çıkarmaz. Hatalar kendi başlarına öğretmen değildir. Bir hata olduğunda, “Prosedürler yanlıştı.” ya da “Zamanlama yanlıştı.”, “Biz yaptık ama başkaları anlamadı.” şeklinde yaklaşmak hatalardan öğrenmek anlamına gelemez. Hatalarla ilgili genellemeler öğrenmeyi sağlamaz.
Aile fertleri ana başta olmak kaydı ile herkesin doğup yetişmekte olanların üzerinde etkisi, katkısı ve sorumluluk çerçevesine göre az çok bir emeği vardır. Cemiyet hayatında bu bir insanlık bilinci ve sorumluluk inancıdır. İnsanların bu duygu, düşünce, inanç ve mesuliyet içinde olmaları ve gerekeni de insani ölçüler içinde yerine getirmeleri, içinde yaşadıkları insanlığın selameti içindir. Bu alanda duyarsız olmak, bana ne, boş ver, her koyun kendi bacağından asılacak demek, ayni durumun kendisi için de olacağını asla unutmamalıdır.
Bir insan olarak bu yaşadıklarımızdan ders alıyor muyuz?.. Aldığımız dersleri hayatımıza yansıtıyor muyuz?..
Her insan bu aşamadan geçiyor, kendi ihtiyaçlarını karşılaması da yine aşama-aşama oluyor. Doğduğundan itibaren uzun bir süre bir bakıcıya, koruyucu ve terbiyeciye ihtiyacı var. Bunu da en iyi annesi yapıyor. Demek ki o nedenle diyorlar, annenin hakkı ödenmez.
Bir insan kolay yetişmiyor… İnsan çok emek verilen bir yaratık, üzerinde yılların emeği var ve kolay kolay yetişmiyor dostlarım.
Hayat tecrübelerden ibarettir deriz. Tecrübe dediğimiz ise hatalardan ders almaktır aslında. O zaman düz mantık kurarsak; hayatin önemli bir bölümü hata yapmaktır, kazandırdıkları ise tecrübedir diyebiliriz. Bebeklik çağlarında başlar tecrübe dediğimiz kazanımlar. Mesela, ilk adımını attığında yere sağlam basmazsan ya da bir yerlerden destek almazsan düşeceğini anlarsın. Gençlik çağlarında ani çıkışların, öfkelerin sosyal ilişkilerini ne denli bozduğunu tecrübe edersin. Orta yaşlarda ise gençlik çağlarında edindiğin tecrübeleri kullanmaya başlarsın.
Kendi hatalarımızdan ders alırız eğer başkalarının hatasından da ders çıkarırsak daha az hata yaparız.
Hz. Mevlana demiş ki. “Asla geçmişte yaşama ama her zaman geçmişten ders al.”
Edindiğimiz her tecrübe bir yara bandı olacak bizim için. Yaralarımızı onarırken kusurlarımızdaki güzelliği görmeye çalışacağız. Kendimize her baktığımızda kusurlarımızın bizim insani tarafımız olduğunu unutmayacağız. Hayatımızı onarırken bıraktığımız izler aslında kusur değil, tecrübelerimizdir. Zor durumda yardıma hazır olandır. Tecrübeye çevrilebilen her hata insanın kurtarıcısıdır…
Ben her zaman derim benim tecrübelerim hatalarımdan kazandıklarımdır. Eğer ki hatalarından ders alıp kaliteli, faydalı tecrübeleriniz varsa bunu saklamayınız. Hata yapan birisini, yakınınızı kırmadan anlatınız hatalarını… Bir kişinin hatasını, onun hayatını etkileyecek ve o kişiye faydasını olduğunu düşünüyorsanız ona tatlı dille sadece kendisinin olduğu yerde söylersiniz sebepleri ile anlatırsınız. Ha kırılacakmış kırılmayacakmış o kendisi bilir.
Size düşen bunu ona tatlı dille, elde ettiğiniz hayat tecrübenizle usulünce bir üslup ile kendinizden de örneklemelerle anlatmaktır dostlarım…
Haydi kalın sağlıcakla…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım…’ Bugün ve bundan sonraki her gün, farkındalıkla dünyaya bakmanız dileğiyle…
Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir… Her anını mutlu, umutlu, sağlıklı ve muhteşem geçirmenizi dilediğim bir Cumartesi gününüz olsun… Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun, gecenizden doğan sabahınıza selam olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, yeniden görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#