Gözlemlediğimiz kadarıyla piyasalarda ciddi bir laşkalık söz konusu. Serbest piyasa mantığı ile işi iyice çığırından çıkardık ve keyfiliğe dönüştürdük. Sembolik bir “Tüketici Hakları” söz konusu! Onlar da diyecek ki biz hangi birine yetişelim?
Masa başından takip edilen bu hakları ne yazık ki korunmaktan uzak kalıyoruz. Herkes tutturduğuna satıyor ve bir takip- bir denetim yok. Denetimsizlik suiistimal doğuruyor ve tüketici mağdur ediliyor… Bolluk dönemi, hasat zamanı ama, pazarları dolaşın fiyatlar en üst perdeden?..
Fahiş fiyat artışları ve zam vurgunu piyasaları iyice tedirgin eder hale geldi. Kontrol ve denetim boşluğu var. Birçok üründe yüzde yüze varan zamlar gözlemleniyor. Satıcının keyfiliğine dönüşen bu artışlar vatandaşı canından bezdirdi. Herkes soruyor, bu düzensizlik nereye kadar gidecek böyle? Alım gücü var mı? Bence yok çünkü halkın yüzde sekseni asgari ücretle geçimini sağlıyor! Mesela sorun kaç garibin evine meyve girebiliyormuş?..
Bunları denetleyen birileri yok mu? Bu keyfiliğe kim nasıl dur diyecek? Zam çuvalının ağzı neden bu denli fazlaca açıldı? Fırsatçılar, stokçular, kanun kaçakları devreye mi girdi? Bütün bunları sorgulamak istiyoruz!
Ayıplı Mal Satışı ayrı bir dert. Özellikle sebze pazarlarında yapılan alış verişlerde vatandaş göz göre göre aldatılıyor. Dağ gibi dizilen sebze ve meyveler iyi görünümlülerle süslenip alıcıya çürük çarık mal satılıyor. Böyle bir kazanç yok. Bunun adı müşteriyi kandırmadır ki bu da haramdır. Yüzde doksanımız Müslüman ama; İslamda böyle bir ticaret yok!
Malı görerek alacaksın müşteriye de göstererek satacaksın! Çöpe dökülecek çürük çarık sebzeleri poşete doldurup ağzını da sıkı sıkıya bağlayıp müşteriye vermek hangi dinde yazıyormuş? Ben böyle alıyorum, böyle satıyorum mantığı yanlış! Sen de böyle alma çürük malı müşteriye de satıp günahına girme kardeşim!
Parlak kaliteli ürünleri çürük mallara maske yapıp satmak nasıl dürüstlük oluyormuş? Kimse kimseyi kandırmasın, müşteriyi kandırdığını zanneden zavallı kendini kandırılmıştır. Çünkü ticareti ahlaki değildir.
İnternet satışlarında da bu tür hilebazlıklar fazlasıyla yapılıyor. Ürünü görüp teslim almadan parasını ödememek lâzım. Ayıplı mal satanları müşteri şikayet edip cezalandırabilmeli! Kandırılan, dolandırılan müşterinin hakkı korunmalı! Hani deriz Ya: Burası dağ başımı? Aynen öyle burası dağ başımı, hani müşteri daima haklıydı ? Devlet baba nerede; sorsun hesabını!
Böyle bir olayın Milli ve vicdani açıdan savunulacak bir tarafı da yoktur! Vatandaşlık haklarına da sığmaz. Tüketiciyi koruma hakları gereği bu suçtur!.. Peygamber efendimizin:” Bizi aldatan bizden değildir” sözünü biz nasıl anlıyoruz?
Adam bile bile Müslüman kardeşini kandırıyor ve ayıplı malı satıp kazanç elde etmeye çalışıyorsa bu kazanç nasıl helal sayılacak ? Çoluk ve çocuğuna helal yedirdiğini nasıl söyleyebilecek ? Buna kim inanır!
Bu iş birilerinin keyfine bırakılamaz, bırakmamalıdır. Müşteriyi kandırıp aldatanlara ceza kesmek yetmez, o malı da alıp çöpe dökmek, imha etmek gerekir. Şu an piyasalara aşırı derecede pahalılık hakim. Çünkü fiyat ve fatura kontrolü yok! Herkes tutturduğuna… Mal toptancıda, stokçu da daha pahalı! Hayat pahalılığını teşvik edenden, malların fiyatını sürekli artıranlardan hesap sorabildik mi? Marketleri gezin sürekli etiket değiştiriyorlar, hem de bazen günlük!
Deriz ki: piyasalarda ciddi bir başı bozukluk var. Hem fiyat konusunda hem de ayıplı mal satışı konusunda denetimler yeterli değil!. Sözün özü şu: Piyasalar hem fiyat konusunda , hem ayıplı mal konusunda sürekli denetlenmeli verilen cezalar da caydırıcı olmalı… (Bu anlamda dürüst, namuslu, haysiyetli ve müşteri memnuniyetli çalışan tüccar kardeşlerimizi aynı kefede değerlendirmek haksızlık olur ki, onları baş tacı ederiz!)
Helal ye, helal kazan evine de haram para götürme! Çuluğuna çocuğuna helal yedir, haram lokma ile besleme! Malının da kazancının da bereketi olsun. Peygamber (s.a.v.) efendimiz buyuruyor: “Doğru sözlü, dürüst ve güvenilir tâcir, nebîler, sıddîklar ve şehidlerle beraberdir.” Başka söze gerek var mı?
Galiba 1980’li yıllarda, ülkemizde bankerlerin paramıza neredeyse yüzde yüz faiz verdiği dönemlerde, hep anlatırdı rahmetli Sakıp SABANCI: Amerika’ya gitmiş, bir sabah iş görüşmesi için otelinden çıktığında, cadde üzerinde, bir camekânda şu ilanı görmüş: “Paranıza yüzde yüz faiz verilir.” // Aynı gün, akşam saatlerinde, aynı caddeden geçerken, aynı camekânda şu ilanı görmüş: Bu ülkede ticaret serbest, sahtekarlık yasaktır. // Kapitalizmin beşiği Amerika bu! işte kurallar ve denetim böyle sıkı. // Bir başka öykü daha var Amerika’da, hem de 1930’larda: Hiçbir suçtan yargılanamayan, sorgulanamayan mafia lideri All Copone, sadece vergi suçu nedeniyle hapse atılıyor ve orada da ölüyor. // Kapitalizme karşıyım ama keşke biz, bizim ülkemiz; kurum ve kurallarıyla kapitalist bir ülke olsa! Ama ne yazık ki o bile değiliz: Vergide, denetlemede ve daha hayatın her alanında tam bir kuralsızlığın, keyfiyetin hakim olduğu bir ülkeyiz, şu yıllarda biz, ne yazık ki! // Bunları mutlulukla yazmıyorum, içim parçalanarak yazıyorum. // Bu ülke bizim ama elden gidiyor ve üstelik tüm bu hukuksuzluklardan, adaletsizliklerden hem şikayetlenip hem de bunları gözü kapalı destekleyenler nedeniyle, bu ülke elden gidiyor. // Neyse, hayırlısı; onların da bir bildiği vardır!