Yalanla dolanla talanla insanlar aldatılıyor, kandırılıyor ve
yönlendiriliyorlar.Tarih boyunca her toplumda bir avuç seçkin; halk yığınlarının emeği
üzerinde saraylarda köşklerde yaşam sürmüşlerdir.
Kimi din adına, kimi soyluluk adına, kimi askeri güç adına, halk
yığınlarını sömürürken, çağımızda demokrasi denilen kapitalist
sömürü*çarkında yöntem değişmiş, sömürme değişmemiştir.
Öylesine ki aydınlar; her dönem halk yığınlarını sindirmede susturmada ya
da gerçekleri algılamasında öncü rolü oynamışlardır. Hala da
oynamaktadırlar.
Çağdaş ve modern Türk devletinin elitleri halktan kopmuştur.
Yazılı ve görsel medyada, sıradan vatandaşın anlamayacağı anlamsız
sözcüklerle, birbirlerine ne kadar entelektüel olduklarını kanıtlama yarışı
içine girdiler. Hedef kitleleri sıradan vatandaş değildi ve halka ulaşmak
gibi bir dertleri yoktu.
Din tüccarları-siyasal İslamcılar ile Cumhuriyetle hesabı olanlar ise,
vatandaşın anlayacağı tarzda sade, basit ve anlaşılır cümlelerle halka
ulaşmayı ve onların dini hassasiyetlerine hitap etmeyi bildiler.
Oluşan kültür; sınıf, gelenek ve din gibi öğelerden meydana gelen bir
kültür karışımıdır. Eylem ve söylemleriyle bu kültür karışımının dışına
düşenler ve bu karışımın kökenini anlayamayanlar kaybediyor. Bu, halkı
anlama birikimi ile ilgili bir olgudur. Batı eğitimini almış ve batı
kültürüyle yetişmiş, laik birisi, Batı kültürünü Türk kültürüyle
bağdaştırarak halkı batının değerleriyle buluşturmayı başarabilir.
Bu ülkenin vatansever aydınları;
Halkın içine girerek kenar mahalle ve köy kahvelerine gidip, insanlarla sohbet
etmelidir.
Köy öğretmeni ve cami imamlarıyla konuşmalıdır.
Mahalle esnafının düşüncelerini *öğrenmelidir.
Siyasal İslamcılar tarafından hiç aksatılmadan düzenlenen ev sohbetlerinde
neler konuşulduğunu ve ev hanımlarına nasıl ulaşıldığını *gözlemlemelidir.
Ayrıca, Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya da, İran, Mısır, Fas, Cezayir,
Tunus, Pakistan, Afganistan ve Endonezya gibi Müslüman ülkelerde radikal
İslamcıların halkı nasıl yanlarına çektiklerini, yönetimlere nasıl nüfuz
ettiklerini ve din adına yapılan katliamları okumalıdır. Türkiye de
uygulanan yöntemlerle örtüştüğü alanları *bilmelidir.
Televizyonlarda ve mitinglerde, kahrolsun şeriat yaşasın laiklik diye
bağıran sözüm ona Atatürkçü elit, Cumhuriyeti koruduğunu zannediyor.
Bildiğiniz gibi şeriatın lügat anlamı hukuk demektir. Fakat kenar mahalle
ve köy kahvelerindeki sıradan vatandaşla konuştuğunuz zaman, Beyim şeriat
demek İslam ve kuran-ı Kerim demektir. Bu dinsiz laikler benim dinime
küfrediyor, diyorlar. Vatandaşın kafasında bu algıyı yarattıktan sonra, bu
halkın laik Cumhuriyete sahip çıkmasını nasıl bekleriz?
İnsanların din ve inanç özgürlüğüne saygılı olarak Laikliği ve laik
Cumhuriyeti savunmak bu mudur? Bu mütedeyyin dindar sıradan vatandaşı
laikliğe ve laik Cumhuriyete düşman etmez mi? Din tüccarlarının ekmeğine
yağ sürmez mi? Böyle çağdaşlık mı olur?
Yine bu ülkenin insanları, İslam ve Allah adı kullanılarak aldatılıyor.
Helal gıda, helal giyim, helal evlilik sitesi ve helal seks mağazası gibi
akla hayale gelmedik her alanda *dini değerler ve semboller fütursuzca
istismar edilİYOR..
Gazetecisi, akademisyeni masalarından kalkıp, odalarından çıkıp halkla iç
içe olmalıdır.
Her şeyi ben bilirim havasını bırakıp, büyüklük kompleksinden
sıyrılmalıdır.
Halkın değerleriyle bütünleşmek, ve çağdaş bilime dayalı değerleri
anlatmak, öğretmek sorumluluğundadır.
Günün Sözü: Kişiliği gelişmemiş, eğitimle robotlaştırılanların yönetici
olması, bir toplum ve devlet için felakettir.