Dikkat: Yazının sonunda ilave var!
***
Andy-Ar Araştırma Şirketi tarafından yapılan son ankette dikkat seçen sonuçlar var (1):
BİR: “Aşı yaptırmayı düşünmüyorum” diyenlerin oranı yüzde 61 çıkmış.
İKİ: Sebebi sorulduğunda yüzde 51 “Güvenmiyorum”, yüzde 14 “Gerek duymuyorum”, yüzde 14 ise “Yan etkilerinden korkuyorum” demiş.
ÜÇ: “Türk aşısına güvenirim” diyenlerin oranı yüzde 43, “Alman aşısı” diyenlerin oranı yüzde 29. Çin aşısı ise yüzde 5’lik güven oranı ile sınıfta kalmış.
Bu sonuçlar halkımızın aşıya bakışını göstermesi yanında aşı üreticisi şirketlere ve hükumete de önemli mesajlar ihtiva ediyor.
Bir pandemiye ve onca korkutmaya rağmen halkın yüzde 61′ inin aşı yaptırmayı düşünmemesinin bana göre başta gelen sebebi her geçen gün ticarileşen “tıbba olan güvensizliktir“.
Mesele, sadece tıbbın ticarileşmesiyle de sınırlı değil, asıl mühim olan ticaretin ahlâksızca yapılması: Hediyeler, paralar, rüşvetler… araştırmaların maniple edilmesi, endikasyon dışı ilaç teşviki, ilaç şirketlerinin hiç tınmadan ödediği milyar dolarlık cezalar…
Halk hastalıkla veya cezalarla korkutulmak istemiyor, tam ve doğru bilgilerle dürüstçe aydınlanmak istiyor.
Tıpkı dayakla terbiye edilmeye çalışılan çocuğun “dayak arsızı” olup hiç söz dinlemez hale gelmesi gibi “Sen ne anlarsın, biz ne dersek onu yapacaksın” tarzı ifadeler, üstünlük taslamak, dayatmalar, cezalar, mâkul olmayan yasaklar halk üzerinde aksi tesir yapıyor.
Halkın bilgilendirilmesi, ikna ve razı edilmesi gerekiyor.
Bazı televizyoncuların ve doktorların yaptığı gibi, bağırarak, çağırarak, tehditler savurarak, sopa göstererek, ceza keserek bu iş olmaz.
Aşılar yerli ve milli, ücretsiz olmak zorundadır
Halkın Türk aşısına güvenin yüzde 41, Alman aşısına yüzde 29 ve Çin aşısına ise yüzde 5 olması üzerinde de düşünülmesi gerekir.
Ben bunu, halkın “yerli ve milli aşı” istediği şeklinde değerlendiriyorum.
Halk, “bizden olsun, çamurdan olsun” diyor.
Türklerin genellikle çok güvendiği Alman ürünlerinin itibar kaybını da Çin’ in itibarının neden yerlerde gezdiğini de o memleketler şapkalarını önlerine koyup iyice düşünsünler.
Diğer memleketlerde de durum bizden farklı olmamalıdır
Halkın aşılarla ilgili düşüncelerinin diğer memleketlerde de bizden çok farklı olmadığını sanıyorum.
Bir Amerika’ lının Çin aşısına, bir Rus’un Amerikan aşısına veya bir Çin’ linin başka bir memleketin aşısın sıcak bakmaması kuvvetle muhtemeldir.
Çünkü tıbba sadece ticaret değil siyaset de karışmış durumdadır.
Amerikan seçimleri öncesinde sadece bilimsel makaleleri okuduğumuz muteber tıp dergilerinde “seçimlerle” ilgili taraf tutan yazılar unutulacak gibi değildi.
Gelelim neticeye
BİR: Bu pandemiden, “stratejik ilaç ve aşıları” mutlaka kendimizin üretmesinin şart olduğunu öğrenerek çıkmamız gelecek için çok büyük kazançtır.
İKİ: Akademi ve endüstri, tıbba duyulan ve her geçen gün artan itimatsızlığı ve itibar kaybını mutlaka gündemine almak ve sebepleri üzerinde derin derin düşünmek zorundadır.
“Canan Karatay can kulağıyla dinlenirken, Canan Karatay’a hakaret yağdıran profların toplumda itibarının olmaması“… (2).
Bu gidiş, gidiş değil!
Kaynaklar:
1. https://www.haberturk.com/yazarlar/kubra-par-2561/2893450-halkin-yuzde-60i-asi-yaptirmam-diyor
2. https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/gargara-6145799/
***
Habertürk’ te Kübra Par‘ ın yazısı:
İnsanların bu tavrını kamuoyu araştırmaları da ortaya koyuyor.
Faruk Acar’ın sahibi olduğu Andy-Ar Araştırma Şirketi tarafından yapılan son ankette “Aşı yaptırmayı düşünmüyorum” diyenlerin oranı yüzde 61 çıkmış.
Nedeni sorulduğunda ise yüzde 51 “Güvenmiyorum”, yüzde 14 “Gerek duymuyorum”, yüzde 14 ise “Yan etkilerinden korkuyorum” demiş.
Peki halkımız en çok hangi ülkenin aşısına güven duyuyor?
“Türk aşısına güvenirim” diyenlerin oranı yüzde 43, “Alman aşısı” diyenlerin oranı yüzde 29. Çin aşısı ise yüzde 5’lik güven oranı ile sınıfta kalmış.
Açıkçası Alman aşısına güvenin yüzde 30’larda kalması beni şaşırttı, çok daha yüksek çıkar diye düşünüyordum. Türk aşısına güvenin fazlalığı ise sevindirici elbette…
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Çin tarafından üretilen Sinovac aşısı için imzaların atıldığını, önümüzdeki 3 ayda 50 milyon doz geleceğini açıklamıştı.
“Aşı olmam” diyenlerin oranı bu kadar yüksek, Çin aşısına güven bu kadar düşükken 50 milyon doz aşının akıbeti ne olacak gerçekten merak ediyorum.
Çin aşısı Habertürk’e girdi
Habertürk’ün iki tepe ismi, yayın yönetmenimiz Kürşad Oğuz ve Ciner Grubu Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya da gönüllü oldu. Dün ellerinde aşı karnesi, ilk dozu yaptırmanın sevinci içindeydiler. Gayet enerjik görünüyorlardı.
Kürşad deneyimlerini televizyonda da anlattı. Meğer şu an Türkiye’de Çin aşısı yapan 22 merkez varmış, bunlardan 8’i İstanbul’daymış. Aşı gönüllüsü olabilmek için antikor ve PCR testinin negatif olması şartı varmış. Bağışıklık baskılayıcı kemoterapi ilacı kullananlar ve romatizmal hastalığı olanlar da uygun değilmiş.
Plasebo etkisini yani psikolojik iyileşmeyi görmek için gönüllülerin bir kısmına gerçek aşı değil zararsız bir sıvı veriliyormuş. Tabii gönüllüler kendisine hangisinin yapıldığını bilmiyor. Verilen aşı takip formuna 30 gün boyunca sabah-akşam ateş yüksekliği değerlerini ve semptomları yazmaları isteniyormuş.
3’üncü faz deneyler kapsamında Türkiye’de 12 bin gönüllü aşılanacakmış. Şu ana kadar yaklaşık 2 bin kişiye yapılmış. Bunların arasından 12 kişi koronaya yakalanmış. Bu rakam 40’a ulaştığında hangilerine gerçek aşı yapıldığına bakılacakmış.
Çin aşısını dünyada deneyen 3 ülke var: Endonezya, Brezilya ve Türkiye.
Bu arada Kürşad ve Muharrem Ağabey 14 gün sonra 2’nci doz aşıyı yaptıracak. Sonra antikor üretip üretmedikleri kontrol edilecek.
Şimdilik iyi görünüyorlar. Koltuklarında gözüm yok ama yine de durumlarını yakından takip ediyorum, bir tuhaflık sezersem çaktırmadan yazarım!
***
EK 1 (6.12.2020): Çin bir koronavirüs aşısına yaklaşırken mahkeme kayıtlarına göre aşı üreticisi Sinovac’ ın CEO’sunun ilaç düzenleme kurumuna aşı onayları için rüşvet verdiği iddiaları var. Şirket CEO’ sunun dahil olduğu rüşvet davasını kabul etti. Aşının henüz açıklanmayan faz III sonuçlarının çok şeffaf olması ve çok iyi incelenmesi şart görünüyor.
Üstelik şirketin geçmişi de temiz değil. 2016 yılında, Sinovac’ın kurucusu ve icra kurulu başkanı Yin Weidong, aşı incelemelerini denetleyen bir yetkiliye 83.000 dolardan fazla rüşvet verdiğini, rüşveti alan şahıs da para karşılığında Sinovac’ın aşı sertifikalarını hızlandırdığını itiraf etmişti. 2008 ile 2016 yılları arasında beş vilayette en az 20 hükümet yetkilisi ve hastane yöneticisi, Sinovac çalışanlarından rüşvet aldıklarını mahkemede kabul etti.
***
Dikkat: Yazının sonunda ilave var!
***
Andy-Ar Araştırma Şirketi tarafından yapılan son ankette dikkat seçen sonuçlar var (1):
BİR: “Aşı yaptırmayı düşünmüyorum” diyenlerin oranı yüzde 61 çıkmış.
İKİ: Sebebi sorulduğunda yüzde 51 “Güvenmiyorum”, yüzde 14 “Gerek duymuyorum”, yüzde 14 ise “Yan etkilerinden korkuyorum” demiş.
ÜÇ: “Türk aşısına güvenirim” diyenlerin oranı yüzde 43, “Alman aşısı” diyenlerin oranı yüzde 29. Çin aşısı ise yüzde 5’lik güven oranı ile sınıfta kalmış.
Bu sonuçlar halkımızın aşıya bakışını göstermesi yanında aşı üreticisi şirketlere ve hükumete de önemli mesajlar ihtiva ediyor.
Bir pandemiye ve onca korkutmaya rağmen halkın yüzde 61′ inin aşı yaptırmayı düşünmemesinin bana göre başta gelen sebebi her geçen gün ticarileşen “tıbba olan güvensizliktir“.
Mesele, sadece tıbbın ticarileşmesiyle de sınırlı değil, asıl mühim olan ticaretin ahlâksızca yapılması: Hediyeler, paralar, rüşvetler… araştırmaların maniple edilmesi, endikasyon dışı ilaç teşviki, ilaç şirketlerinin hiç tınmadan ödediği milyar dolarlık cezalar…
Halk hastalıkla veya cezalarla korkutulmak istemiyor, tam ve doğru bilgilerle dürüstçe aydınlanmak istiyor.
Tıpkı dayakla terbiye edilmeye çalışılan çocuğun “dayak arsızı” olup hiç söz dinlemez hale gelmesi gibi “Sen ne anlarsın, biz ne dersek onu yapacaksın” tarzı ifadeler, üstünlük taslamak, dayatmalar, cezalar, mâkul olmayan yasaklar halk üzerinde aksi tesir yapıyor.
Halkın bilgilendirilmesi, ikna ve razı edilmesi gerekiyor.
Bazı televizyoncuların ve doktorların yaptığı gibi, bağırarak, çağırarak, tehditler savurarak, sopa göstererek, ceza keserek bu iş olmaz.
Aşılar yerli ve milli, ücretsiz olmak zorundadır
Halkın Türk aşısına güvenin yüzde 41, Alman aşısına yüzde 29 ve Çin aşısına ise yüzde 5 olması üzerinde de düşünülmesi gerekir.
Ben bunu, halkın “yerli ve milli aşı” istediği şeklinde değerlendiriyorum.
Halk, “bizden olsun, çamurdan olsun” diyor.
Türklerin genellikle çok güvendiği Alman ürünlerinin itibar kaybını da Çin’ in itibarının neden yerlerde gezdiğini de o memleketler şapkalarını önlerine koyup iyice düşünsünler.
Diğer memleketlerde de durum bizden farklı olmamalıdır
Halkın aşılarla ilgili düşüncelerinin diğer memleketlerde de bizden çok farklı olmadığını sanıyorum.
Bir Amerika’ lının Çin aşısına, bir Rus’un Amerikan aşısına veya bir Çin’ linin başka bir memleketin aşısın sıcak bakmaması kuvvetle muhtemeldir.
Çünkü tıbba sadece ticaret değil siyaset de karışmış durumdadır.
Amerikan seçimleri öncesinde sadece bilimsel makaleleri okuduğumuz muteber tıp dergilerinde “seçimlerle” ilgili taraf tutan yazılar unutulacak gibi değildi.
Gelelim neticeye
BİR: Bu pandemiden, “stratejik ilaç ve aşıları” mutlaka kendimizin üretmesinin şart olduğunu öğrenerek çıkmamız gelecek için çok büyük kazançtır.
İKİ: Akademi ve endüstri, tıbba duyulan ve her geçen gün artan itimatsızlığı ve itibar kaybını mutlaka gündemine almak ve sebepleri üzerinde derin derin düşünmek zorundadır.
“Canan Karatay can kulağıyla dinlenirken, Canan Karatay’a hakaret yağdıran profların toplumda itibarının olmaması“… (2).
Bu gidiş, gidiş değil!
Kaynaklar:
1. https://www.haberturk.com/yazarlar/kubra-par-2561/2893450-halkin-yuzde-60i-asi-yaptirmam-diyor
2. https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/gargara-6145799/
***
Habertürk’ te Kübra Par‘ ın yazısı:
İnsanların bu tavrını kamuoyu araştırmaları da ortaya koyuyor.
Faruk Acar’ın sahibi olduğu Andy-Ar Araştırma Şirketi tarafından yapılan son ankette “Aşı yaptırmayı düşünmüyorum” diyenlerin oranı yüzde 61 çıkmış.
Nedeni sorulduğunda ise yüzde 51 “Güvenmiyorum”, yüzde 14 “Gerek duymuyorum”, yüzde 14 ise “Yan etkilerinden korkuyorum” demiş.
Peki halkımız en çok hangi ülkenin aşısına güven duyuyor?
“Türk aşısına güvenirim” diyenlerin oranı yüzde 43, “Alman aşısı” diyenlerin oranı yüzde 29. Çin aşısı ise yüzde 5’lik güven oranı ile sınıfta kalmış.
Açıkçası Alman aşısına güvenin yüzde 30’larda kalması beni şaşırttı, çok daha yüksek çıkar diye düşünüyordum. Türk aşısına güvenin fazlalığı ise sevindirici elbette…
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Çin tarafından üretilen Sinovac aşısı için imzaların atıldığını, önümüzdeki 3 ayda 50 milyon doz geleceğini açıklamıştı.
“Aşı olmam” diyenlerin oranı bu kadar yüksek, Çin aşısına güven bu kadar düşükken 50 milyon doz aşının akıbeti ne olacak gerçekten merak ediyorum.
Çin aşısı Habertürk’e girdi
Habertürk’ün iki tepe ismi, yayın yönetmenimiz Kürşad Oğuz ve Ciner Grubu Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya da gönüllü oldu. Dün ellerinde aşı karnesi, ilk dozu yaptırmanın sevinci içindeydiler. Gayet enerjik görünüyorlardı.
Kürşad deneyimlerini televizyonda da anlattı. Meğer şu an Türkiye’de Çin aşısı yapan 22 merkez varmış, bunlardan 8’i İstanbul’daymış. Aşı gönüllüsü olabilmek için antikor ve PCR testinin negatif olması şartı varmış. Bağışıklık baskılayıcı kemoterapi ilacı kullananlar ve romatizmal hastalığı olanlar da uygun değilmiş.
Plasebo etkisini yani psikolojik iyileşmeyi görmek için gönüllülerin bir kısmına gerçek aşı değil zararsız bir sıvı veriliyormuş. Tabii gönüllüler kendisine hangisinin yapıldığını bilmiyor. Verilen aşı takip formuna 30 gün boyunca sabah-akşam ateş yüksekliği değerlerini ve semptomları yazmaları isteniyormuş.
3’üncü faz deneyler kapsamında Türkiye’de 12 bin gönüllü aşılanacakmış. Şu ana kadar yaklaşık 2 bin kişiye yapılmış. Bunların arasından 12 kişi koronaya yakalanmış. Bu rakam 40’a ulaştığında hangilerine gerçek aşı yapıldığına bakılacakmış.
Çin aşısını dünyada deneyen 3 ülke var: Endonezya, Brezilya ve Türkiye.
Bu arada Kürşad ve Muharrem Ağabey 14 gün sonra 2’nci doz aşıyı yaptıracak. Sonra antikor üretip üretmedikleri kontrol edilecek.
Şimdilik iyi görünüyorlar. Koltuklarında gözüm yok ama yine de durumlarını yakından takip ediyorum, bir tuhaflık sezersem çaktırmadan yazarım!
***
EK 1 (6.12.2020): Çin bir koronavirüs aşısına yaklaşırken mahkeme kayıtlarına göre aşı üreticisi Sinovac’ ın CEO’sunun ilaç düzenleme kurumuna aşı onayları için rüşvet verdiği iddiaları var. Şirket CEO’ sunun dahil olduğu rüşvet davasını kabul etti. Aşının henüz açıklanmayan faz III sonuçlarının çok şeffaf olması ve çok iyi incelenmesi şart görünüyor.
Üstelik şirketin geçmişi de temiz değil. 2016 yılında, Sinovac’ın kurucusu ve icra kurulu başkanı Yin Weidong, aşı incelemelerini denetleyen bir yetkiliye 83.000 dolardan fazla rüşvet verdiğini, rüşveti alan şahıs da para karşılığında Sinovac’ın aşı sertifikalarını hızlandırdığını itiraf etmişti. 2008 ile 2016 yılları arasında beş vilayette en az 20 hükümet yetkilisi ve hastane yöneticisi, Sinovac çalışanlarından rüşvet aldıklarını mahkemede kabul etti.
***
Dikkat: Yazının sonunda ilave var!
***
Andy-Ar Araştırma Şirketi tarafından yapılan son ankette dikkat seçen sonuçlar var (1):
BİR: “Aşı yaptırmayı düşünmüyorum” diyenlerin oranı yüzde 61 çıkmış.
İKİ: Sebebi sorulduğunda yüzde 51 “Güvenmiyorum”, yüzde 14 “Gerek duymuyorum”, yüzde 14 ise “Yan etkilerinden korkuyorum” demiş.
ÜÇ: “Türk aşısına güvenirim” diyenlerin oranı yüzde 43, “Alman aşısı” diyenlerin oranı yüzde 29. Çin aşısı ise yüzde 5’lik güven oranı ile sınıfta kalmış.
Bu sonuçlar halkımızın aşıya bakışını göstermesi yanında aşı üreticisi şirketlere ve hükumete de önemli mesajlar ihtiva ediyor.
Bir pandemiye ve onca korkutmaya rağmen halkın yüzde 61′ inin aşı yaptırmayı düşünmemesinin bana göre başta gelen sebebi her geçen gün ticarileşen “tıbba olan güvensizliktir“.
Mesele, sadece tıbbın ticarileşmesiyle de sınırlı değil, asıl mühim olan ticaretin ahlâksızca yapılması: Hediyeler, paralar, rüşvetler… araştırmaların maniple edilmesi, endikasyon dışı ilaç teşviki, ilaç şirketlerinin hiç tınmadan ödediği milyar dolarlık cezalar…
Halk hastalıkla veya cezalarla korkutulmak istemiyor, tam ve doğru bilgilerle dürüstçe aydınlanmak istiyor.
Tıpkı dayakla terbiye edilmeye çalışılan çocuğun “dayak arsızı” olup hiç söz dinlemez hale gelmesi gibi “Sen ne anlarsın, biz ne dersek onu yapacaksın” tarzı ifadeler, üstünlük taslamak, dayatmalar, cezalar, mâkul olmayan yasaklar halk üzerinde aksi tesir yapıyor.
Halkın bilgilendirilmesi, ikna ve razı edilmesi gerekiyor.
Bazı televizyoncuların ve doktorların yaptığı gibi, bağırarak, çağırarak, tehditler savurarak, sopa göstererek, ceza keserek bu iş olmaz.
Aşılar yerli ve milli, ücretsiz olmak zorundadır
Halkın Türk aşısına güvenin yüzde 41, Alman aşısına yüzde 29 ve Çin aşısına ise yüzde 5 olması üzerinde de düşünülmesi gerekir.
Ben bunu, halkın “yerli ve milli aşı” istediği şeklinde değerlendiriyorum.
Halk, “bizden olsun, çamurdan olsun” diyor.
Türklerin genellikle çok güvendiği Alman ürünlerinin itibar kaybını da Çin’ in itibarının neden yerlerde gezdiğini de o memleketler şapkalarını önlerine koyup iyice düşünsünler.
Diğer memleketlerde de durum bizden farklı olmamalıdır
Halkın aşılarla ilgili düşüncelerinin diğer memleketlerde de bizden çok farklı olmadığını sanıyorum.
Bir Amerika’ lının Çin aşısına, bir Rus’un Amerikan aşısına veya bir Çin’ linin başka bir memleketin aşısın sıcak bakmaması kuvvetle muhtemeldir.
Çünkü tıbba sadece ticaret değil siyaset de karışmış durumdadır.
Amerikan seçimleri öncesinde sadece bilimsel makaleleri okuduğumuz muteber tıp dergilerinde “seçimlerle” ilgili taraf tutan yazılar unutulacak gibi değildi.
Gelelim neticeye
BİR: Bu pandemiden, “stratejik ilaç ve aşıları” mutlaka kendimizin üretmesinin şart olduğunu öğrenerek çıkmamız gelecek için çok büyük kazançtır.
İKİ: Akademi ve endüstri, tıbba duyulan ve her geçen gün artan itimatsızlığı ve itibar kaybını mutlaka gündemine almak ve sebepleri üzerinde derin derin düşünmek zorundadır.
“Canan Karatay can kulağıyla dinlenirken, Canan Karatay’a hakaret yağdıran profların toplumda itibarının olmaması“… (2).
Bu gidiş, gidiş değil!
Kaynaklar:
1. https://www.haberturk.com/yazarlar/kubra-par-2561/2893450-halkin-yuzde-60i-asi-yaptirmam-diyor
2. https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/gargara-6145799/
***
Habertürk’ te Kübra Par‘ ın yazısı:
İnsanların bu tavrını kamuoyu araştırmaları da ortaya koyuyor.
Faruk Acar’ın sahibi olduğu Andy-Ar Araştırma Şirketi tarafından yapılan son ankette “Aşı yaptırmayı düşünmüyorum” diyenlerin oranı yüzde 61 çıkmış.
Nedeni sorulduğunda ise yüzde 51 “Güvenmiyorum”, yüzde 14 “Gerek duymuyorum”, yüzde 14 ise “Yan etkilerinden korkuyorum” demiş.
Peki halkımız en çok hangi ülkenin aşısına güven duyuyor?
“Türk aşısına güvenirim” diyenlerin oranı yüzde 43, “Alman aşısı” diyenlerin oranı yüzde 29. Çin aşısı ise yüzde 5’lik güven oranı ile sınıfta kalmış.
Açıkçası Alman aşısına güvenin yüzde 30’larda kalması beni şaşırttı, çok daha yüksek çıkar diye düşünüyordum. Türk aşısına güvenin fazlalığı ise sevindirici elbette…
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Çin tarafından üretilen Sinovac aşısı için imzaların atıldığını, önümüzdeki 3 ayda 50 milyon doz geleceğini açıklamıştı.
“Aşı olmam” diyenlerin oranı bu kadar yüksek, Çin aşısına güven bu kadar düşükken 50 milyon doz aşının akıbeti ne olacak gerçekten merak ediyorum.
Çin aşısı Habertürk’e girdi
Habertürk’ün iki tepe ismi, yayın yönetmenimiz Kürşad Oğuz ve Ciner Grubu Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya da gönüllü oldu. Dün ellerinde aşı karnesi, ilk dozu yaptırmanın sevinci içindeydiler. Gayet enerjik görünüyorlardı.
Kürşad deneyimlerini televizyonda da anlattı. Meğer şu an Türkiye’de Çin aşısı yapan 22 merkez varmış, bunlardan 8’i İstanbul’daymış. Aşı gönüllüsü olabilmek için antikor ve PCR testinin negatif olması şartı varmış. Bağışıklık baskılayıcı kemoterapi ilacı kullananlar ve romatizmal hastalığı olanlar da uygun değilmiş.
Plasebo etkisini yani psikolojik iyileşmeyi görmek için gönüllülerin bir kısmına gerçek aşı değil zararsız bir sıvı veriliyormuş. Tabii gönüllüler kendisine hangisinin yapıldığını bilmiyor. Verilen aşı takip formuna 30 gün boyunca sabah-akşam ateş yüksekliği değerlerini ve semptomları yazmaları isteniyormuş.
3’üncü faz deneyler kapsamında Türkiye’de 12 bin gönüllü aşılanacakmış. Şu ana kadar yaklaşık 2 bin kişiye yapılmış. Bunların arasından 12 kişi koronaya yakalanmış. Bu rakam 40’a ulaştığında hangilerine gerçek aşı yapıldığına bakılacakmış.
Çin aşısını dünyada deneyen 3 ülke var: Endonezya, Brezilya ve Türkiye.
Bu arada Kürşad ve Muharrem Ağabey 14 gün sonra 2’nci doz aşıyı yaptıracak. Sonra antikor üretip üretmedikleri kontrol edilecek.
Şimdilik iyi görünüyorlar. Koltuklarında gözüm yok ama yine de durumlarını yakından takip ediyorum, bir tuhaflık sezersem çaktırmadan yazarım!
***
EK 1 (6.12.2020): Çin bir koronavirüs aşısına yaklaşırken mahkeme kayıtlarına göre aşı üreticisi Sinovac’ ın CEO’sunun ilaç düzenleme kurumuna aşı onayları için rüşvet verdiği iddiaları var. Şirket CEO’ sunun dahil olduğu rüşvet davasını kabul etti. Aşının henüz açıklanmayan faz III sonuçlarının çok şeffaf olması ve çok iyi incelenmesi şart görünüyor.
Üstelik şirketin geçmişi de temiz değil. 2016 yılında, Sinovac’ın kurucusu ve icra kurulu başkanı Yin Weidong, aşı incelemelerini denetleyen bir yetkiliye 83.000 dolardan fazla rüşvet verdiğini, rüşveti alan şahıs da para karşılığında Sinovac’ın aşı sertifikalarını hızlandırdığını itiraf etmişti. 2008 ile 2016 yılları arasında beş vilayette en az 20 hükümet yetkilisi ve hastane yöneticisi, Sinovac çalışanlarından rüşvet aldıklarını mahkemede kabul etti.
***
Dikkat: Yazının sonunda ilave var!
***
Andy-Ar Araştırma Şirketi tarafından yapılan son ankette dikkat seçen sonuçlar var (1):
BİR: “Aşı yaptırmayı düşünmüyorum” diyenlerin oranı yüzde 61 çıkmış.
İKİ: Sebebi sorulduğunda yüzde 51 “Güvenmiyorum”, yüzde 14 “Gerek duymuyorum”, yüzde 14 ise “Yan etkilerinden korkuyorum” demiş.
ÜÇ: “Türk aşısına güvenirim” diyenlerin oranı yüzde 43, “Alman aşısı” diyenlerin oranı yüzde 29. Çin aşısı ise yüzde 5’lik güven oranı ile sınıfta kalmış.
Bu sonuçlar halkımızın aşıya bakışını göstermesi yanında aşı üreticisi şirketlere ve hükumete de önemli mesajlar ihtiva ediyor.
Bir pandemiye ve onca korkutmaya rağmen halkın yüzde 61′ inin aşı yaptırmayı düşünmemesinin bana göre başta gelen sebebi her geçen gün ticarileşen “tıbba olan güvensizliktir“.
Mesele, sadece tıbbın ticarileşmesiyle de sınırlı değil, asıl mühim olan ticaretin ahlâksızca yapılması: Hediyeler, paralar, rüşvetler… araştırmaların maniple edilmesi, endikasyon dışı ilaç teşviki, ilaç şirketlerinin hiç tınmadan ödediği milyar dolarlık cezalar…
Halk hastalıkla veya cezalarla korkutulmak istemiyor, tam ve doğru bilgilerle dürüstçe aydınlanmak istiyor.
Tıpkı dayakla terbiye edilmeye çalışılan çocuğun “dayak arsızı” olup hiç söz dinlemez hale gelmesi gibi “Sen ne anlarsın, biz ne dersek onu yapacaksın” tarzı ifadeler, üstünlük taslamak, dayatmalar, cezalar, mâkul olmayan yasaklar halk üzerinde aksi tesir yapıyor.
Halkın bilgilendirilmesi, ikna ve razı edilmesi gerekiyor.
Bazı televizyoncuların ve doktorların yaptığı gibi, bağırarak, çağırarak, tehditler savurarak, sopa göstererek, ceza keserek bu iş olmaz.
Aşılar yerli ve milli, ücretsiz olmak zorundadır
Halkın Türk aşısına güvenin yüzde 41, Alman aşısına yüzde 29 ve Çin aşısına ise yüzde 5 olması üzerinde de düşünülmesi gerekir.
Ben bunu, halkın “yerli ve milli aşı” istediği şeklinde değerlendiriyorum.
Halk, “bizden olsun, çamurdan olsun” diyor.
Türklerin genellikle çok güvendiği Alman ürünlerinin itibar kaybını da Çin’ in itibarının neden yerlerde gezdiğini de o memleketler şapkalarını önlerine koyup iyice düşünsünler.
Diğer memleketlerde de durum bizden farklı olmamalıdır
Halkın aşılarla ilgili düşüncelerinin diğer memleketlerde de bizden çok farklı olmadığını sanıyorum.
Bir Amerika’ lının Çin aşısına, bir Rus’un Amerikan aşısına veya bir Çin’ linin başka bir memleketin aşısın sıcak bakmaması kuvvetle muhtemeldir.
Çünkü tıbba sadece ticaret değil siyaset de karışmış durumdadır.
Amerikan seçimleri öncesinde sadece bilimsel makaleleri okuduğumuz muteber tıp dergilerinde “seçimlerle” ilgili taraf tutan yazılar unutulacak gibi değildi.
Gelelim neticeye
BİR: Bu pandemiden, “stratejik ilaç ve aşıları” mutlaka kendimizin üretmesinin şart olduğunu öğrenerek çıkmamız gelecek için çok büyük kazançtır.
İKİ: Akademi ve endüstri, tıbba duyulan ve her geçen gün artan itimatsızlığı ve itibar kaybını mutlaka gündemine almak ve sebepleri üzerinde derin derin düşünmek zorundadır.
“Canan Karatay can kulağıyla dinlenirken, Canan Karatay’a hakaret yağdıran profların toplumda itibarının olmaması“… (2).
Bu gidiş, gidiş değil!
Kaynaklar:
1. https://www.haberturk.com/yazarlar/kubra-par-2561/2893450-halkin-yuzde-60i-asi-yaptirmam-diyor
2. https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/gargara-6145799/
***
Habertürk’ te Kübra Par‘ ın yazısı:
İnsanların bu tavrını kamuoyu araştırmaları da ortaya koyuyor.
Faruk Acar’ın sahibi olduğu Andy-Ar Araştırma Şirketi tarafından yapılan son ankette “Aşı yaptırmayı düşünmüyorum” diyenlerin oranı yüzde 61 çıkmış.
Nedeni sorulduğunda ise yüzde 51 “Güvenmiyorum”, yüzde 14 “Gerek duymuyorum”, yüzde 14 ise “Yan etkilerinden korkuyorum” demiş.
Peki halkımız en çok hangi ülkenin aşısına güven duyuyor?
“Türk aşısına güvenirim” diyenlerin oranı yüzde 43, “Alman aşısı” diyenlerin oranı yüzde 29. Çin aşısı ise yüzde 5’lik güven oranı ile sınıfta kalmış.
Açıkçası Alman aşısına güvenin yüzde 30’larda kalması beni şaşırttı, çok daha yüksek çıkar diye düşünüyordum. Türk aşısına güvenin fazlalığı ise sevindirici elbette…
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Çin tarafından üretilen Sinovac aşısı için imzaların atıldığını, önümüzdeki 3 ayda 50 milyon doz geleceğini açıklamıştı.
“Aşı olmam” diyenlerin oranı bu kadar yüksek, Çin aşısına güven bu kadar düşükken 50 milyon doz aşının akıbeti ne olacak gerçekten merak ediyorum.
Çin aşısı Habertürk’e girdi
Habertürk’ün iki tepe ismi, yayın yönetmenimiz Kürşad Oğuz ve Ciner Grubu Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya da gönüllü oldu. Dün ellerinde aşı karnesi, ilk dozu yaptırmanın sevinci içindeydiler. Gayet enerjik görünüyorlardı.
Kürşad deneyimlerini televizyonda da anlattı. Meğer şu an Türkiye’de Çin aşısı yapan 22 merkez varmış, bunlardan 8’i İstanbul’daymış. Aşı gönüllüsü olabilmek için antikor ve PCR testinin negatif olması şartı varmış. Bağışıklık baskılayıcı kemoterapi ilacı kullananlar ve romatizmal hastalığı olanlar da uygun değilmiş.
Plasebo etkisini yani psikolojik iyileşmeyi görmek için gönüllülerin bir kısmına gerçek aşı değil zararsız bir sıvı veriliyormuş. Tabii gönüllüler kendisine hangisinin yapıldığını bilmiyor. Verilen aşı takip formuna 30 gün boyunca sabah-akşam ateş yüksekliği değerlerini ve semptomları yazmaları isteniyormuş.
3’üncü faz deneyler kapsamında Türkiye’de 12 bin gönüllü aşılanacakmış. Şu ana kadar yaklaşık 2 bin kişiye yapılmış. Bunların arasından 12 kişi koronaya yakalanmış. Bu rakam 40’a ulaştığında hangilerine gerçek aşı yapıldığına bakılacakmış.
Çin aşısını dünyada deneyen 3 ülke var: Endonezya, Brezilya ve Türkiye.
Bu arada Kürşad ve Muharrem Ağabey 14 gün sonra 2’nci doz aşıyı yaptıracak. Sonra antikor üretip üretmedikleri kontrol edilecek.
Şimdilik iyi görünüyorlar. Koltuklarında gözüm yok ama yine de durumlarını yakından takip ediyorum, bir tuhaflık sezersem çaktırmadan yazarım!
***
EK 1 (6.12.2020): Çin bir koronavirüs aşısına yaklaşırken mahkeme kayıtlarına göre aşı üreticisi Sinovac’ ın CEO’sunun ilaç düzenleme kurumuna aşı onayları için rüşvet verdiği iddiaları var. Şirket CEO’ sunun dahil olduğu rüşvet davasını kabul etti. Aşının henüz açıklanmayan faz III sonuçlarının çok şeffaf olması ve çok iyi incelenmesi şart görünüyor.
Üstelik şirketin geçmişi de temiz değil. 2016 yılında, Sinovac’ın kurucusu ve icra kurulu başkanı Yin Weidong, aşı incelemelerini denetleyen bir yetkiliye 83.000 dolardan fazla rüşvet verdiğini, rüşveti alan şahıs da para karşılığında Sinovac’ın aşı sertifikalarını hızlandırdığını itiraf etmişti. 2008 ile 2016 yılları arasında beş vilayette en az 20 hükümet yetkilisi ve hastane yöneticisi, Sinovac çalışanlarından rüşvet aldıklarını mahkemede kabul etti.
***