*ÜLKE TEK!… BAŞBAKAN ÇOOOK!…
GELEN GİDECEK BİRGÜN!.. AMA; DELİP GİTMESİN!.
Sevgili halkım… Canım ciğerim… Varlığım; varlık nedenim!…
Çok birikti sana diyeceklerim… Bu yüzden oldukça uzun olacak yazım… Kolaylık olsun: 3 belki 4 bölümde yazacağım. Ama biraz sert olacak yazacaklarım… Alın, ama darılma sakın.
Dabak (derici) sevdiği deriyi yerden yere vururmuş hani…
Günü gelende her fani gibi ben de çekip gideceğim… Kalacak diyeceklerim… Belki bir kulak bulurum da küpe olurum!… Belki birkaç gönüle girerim de, yüreklerde yadolurum… Ağır(dı) dedikleri hocanın da biraz sert demiş(ti) diyenleriniz olur… belki.
Düşündürsün de dediklerim; varsın diyen dilediğini desin!.Yeter ki uyanıp kalksın anlasın, dediklerimi halkım.
Cennet mekan dilemiyorum kendime tanrıdan… Ama, bir dilekten de geçemiyorum…
Her kim ki; yemiştir kul hakkını, her kim ki, çalanı korumuştur kollamıştır; her kim ki, yasaları çiğneyerek, kanunsuzluklara destek olarak, yürekleri inciterek, nahak yere yakmıştır yürekleri, gizli tanıklarla kahretmiştir vicdanları…. Görmeyi dilerim onların Yüce Divan’a gidişlerini…. Vasiyetim sayın dediklerimi…
Yoksa; sürüyün gitsin cesedimi dereye… Bir tek isteği vardı tanrıdan o da olmadı diye!…
*
Sözdışı zorunlu bir açıklama notu: “Halkıma” diyerek girdim söze.. Bu hitapla, bireyi olduğum toplumu-kamuyu-cumhuru kastetmekteyim…
Egosuyla bir megalomani hegemonyası kuranlar gibi, “benim …benim’”lerle oluşturulmak istenen “benim tebam” anlamı çıkarılmasın sakın…
Ne, sözlerime bu anlamı katacak kadar megaloman bir ruh hastasıtım, ne de haddini bilmeyecek kadar kendini önemseyen bir tahakküm ustasıyım. Benimkisi, içinden gelmiş olduğum halk kesimiyle birlikteliğin, yaşam paylaşımına sahip çıkmanın ifadesi…
Cümlemi, peşimden düzeltecek ne müritlerim var benim, ne de yalakalarım…
Olsun da istemem. “Onu değil, bunu demek istedi” diyecek kadar da ifade riyakarı olanlarla aynı safta bulunmak da istemem zaten… Tekzibimi peşinen kendim yapmak istedim…
Gelelim diyeceklerimize
*
Bu da önsöz tadında bir not: Kimler geldiiii; kimler geçti o makamdan!.. Kaçını kaç kişi sayabilir eksiksiz… Yıldırım Akbulut bile başbakan…dı günün birinde. Dillere destan. Hani bir sanatçıdan bir konserde “sabile” şarkısını istediği söylenir. Hani günü dolmuş evrakların imhasını talep eden yetkiliye, imhadan önce hepsinin birer fotokopisini alın… ilerde gerekebilir dediği söylenen Akbulut!…
Yürümekle yollar aşınmaz diyen Demirel geçti o makamdan… Benim memurum işini bilir… “Anayasa bir kere delmekle bi-şey olmaz” diyen Özal… “odunu göstersem seçtiririm” diyen Menderes…. “Eşkiyanın bu gece ne yapacağı belli olmaz” diyen, “namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalıdır” diyen İnönü… “Toprak işleyenin su kullananın” diyen Ecevit… Saymakla bitmez.
Başbakan çok; Ülke tek!…
Tayyip de gider. Davutoğlu’nun gittiği gibi. Bibali de… Ülke kalır!… “Bizleeer!… Birileriii!… Onlaarr!.. sözleri de; kubbede bir pis seda olarak bir süre daha yankılanacak olsa da Tayyip de gider günü gelende…süre dolanda!.. Mülk değil mahkeme kadıya!
Hani “buda geçer” dendiğinde “deler de geçer” denir ya!…
İşte bütün mesele bu!… gidecekler, kendilerinden öncekiler gibi!… Gidecekler de; ama mesele; delip mi gidecekleri yıkıp mı gidecekleri, yapıp mı gidecekleri… Bütün mesele bu!.
****
Gücüne gidiyor insanın!.. Gidecekse – ki bu güne kadar kazık çakanı hiç olmamış – delip de gitmesin, yıkıp da gitmesin, istiyor insan!…
Kolay kurulmadı ki; kolay yıkılsın, diyor insan…
Yıkılmasın isterken de, temenniyi gönüllere düşürenler üzerinden de bir suçlu arıyor… “sebep olan kebap olsun” demeye…
Ninem derdi ki; alçak eşeğe binmek kolaydır… Neyleyim ki ben de kolay binilen olarak halkı buldum dan da… Ona diyorum!… Zira, bindirmesini bilip, indirmesini bilmeyen ne yazık ki o!…
***
Gelelim diyeceklerimize:
Ey benim canımdan çok sevdiğim halkım!..
“Dün geçti, yarın ise gelmedi” deme… Dün bugünü kurguladı, bugün de yarınları kurmakta… Bugünün suçluları dün de kaldı…Yarının suçluları da, bugün görevlerini yapmayanlar, yalana, soyguna, talana alkış tutanlar olacaktır…
Günün yaşam kaygısından kurtaramadın hiç kendini.., ne geçmişten ibret almayı bildin, ne de yarınlara örnek olmayı getirebildin aklına… Verilenle yetindin…
Ne hak istemeyi bildin, ne de hak ettiğini elinde tutabildin!…
Sandıkta ülkeyi emanet verdiklerin, ebedi sahip sandılar kendilerini… Uğrunda can verirken, kendine mülk bildiğin vatanı; vatan elden giderken, “mahkeme kadıya mülk değildir, bu vatan senden çok benim, sen emanetçisin” diyemedin!… Demesini bilemedin!…
Başbakan çok, ülke tek… diyemedin; demesini bilemedin!…
Ne yazık ki; Nazım’ın; seni; “Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar; korkak, cesur, câhil, hakîm ve çocukturlar…”* diye tariflediği günden bu yana da çok fazla değişmediğini gösterdin!…
*POSTALSIZ DARBELERİN MÜSEBBİBİ DE SENSİN!..
KENDİ PUTUNU YAPAN DA, KUL OLUP TAPAN DA SENSİN!…
BİNDİRMESİNİ BİLMEKTESİN; İNDİRMEKTEN ACİZSİN!..
KENDİ CELLADINA AŞIK OLAN DA, KADER DEYİP BOYUN EĞEN DE; YİNE SENSİN!
Fasıl – I sonu…. (Devamı gelecek)
03. 02. 2018
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci -DENİZLİ