Altınkum’da oturdum biraz. Yağmur tahliye kanalının denize açıldığı yerde hemen. Geleni geçeni seyretmek hoşuma gidiyor. Son bir haftadır tamamlamaya çalıştığım “özgürlük” tanımımı bitirdim sayılır. Eşekler bana ilham verdi. Şaka değil…
Atatürk bulvarından inmek ve çıkmak… İkisi farklı şeylerdir. Yürürken insanlara bakıyorum… Altınkum’a inerken problem yok, bir eleştirim de yok. Yukarı çıkarken “S” çizerek çıkmıyor insanlar. Halbuki bir yokuş “S” çizilerek çıkılır.
Eşekleri bayıra yokuşa sürerseniz mutlaka “S” çizerler. Yan yan çıkacaksınız yani. Yan yan çıkmazsanız arkanız çıkar, çıkacak gibi olur, nefes oraya doğru kayar.
Neyse. Oturuyordum Altınkum’da. Geleni geçeni seyrediyorum… Sağa sola geriye beriye de bakıyorum tabii arada bir.. Sağa baktığım bir anda kırmızı süveterli birini gördüm… İyice döndüm… Bizim Abidin. CEO süveteri giymiş. Yanında yeni sayılır modern görünür Muğla köylüsü çakma sarışın karısıyla yürüyor…
Bunun bir derneği var, bir spor derneği. Her işini yönettiği, zaman zaman fuhuş işleri için kullandığı bir dernek. Fuhuş derken, karı filan satmıyor, parayla karı filan getirmiyor da, sorunlu liseli kızları filan atıyor arada bir Abidin. Hatta bir ara tam iş üstünde olacakken yakaladım Abidin’i. İki tane atmış, biri arkada, ofis personeliyle sevişme gürültüleri geliyordu. Yani bir kendine, bir personele olmak üzere iki lisesi kızı atmış derneğe. Tam bir çakal ha! Karısı filan gelir diye böyle bir yöntem uyguluyor. Mesela o an, bir anda karısı gelse, Abidin’le bir kız oturuyor. Diğer personel hemen sevişmeyi bırakıp yanlarına gelecek… filan diye böyle değişmeli, manivelalı bir sistem kurmuş. Bendeniz de bir türlü gitmek bilmeyince sevişmeleri aksadıydı. Diğer personel işi bitirmişti çoktan.
Neyse, Kimsenin aldatma işleri bizi ilgilendirmez. İşte yine daha önceki ziyaretlerimin birinde.. konuşuyoruz öyle havadan paradan paradan paradan…
İkinci el bir Range Rover almıştı. Bir gün olmamıştı alalı. Seviniyordu baya. İçimden bir acıma duygusu geçti… Bir bahaneyle buna bir 1-2 milyon versem, gidip yeni bir Range Rover alsın… diye geçirdim aklımdan. Tam o anda tuhaf bir şey oldu… Oturduğu masanın sağ çekmecesine baktı. Açtı çekmeceyi. Bir sarı zarf çıkardı. Masaya vurdu. İçinde paralar var tabii. 10 bin lira dedi. “10 bin lira” derken yüzünde sarhoş bir ifade oluştu, sanki kendinden geçmiş gibi…
Anasını deprem bölgesinden getirmiş, devlet yardımını da almış… Olabilir… Ama dedim, içimden, 10 bin lira için sarhoşa dönen, ona bir bahaneyle vereceğim 1-2 milyon parayı görünce… ıı! dedim. Buna güven olmaz.
O sırada bir şey daha gördüm… Her detay o anda açılmaya başladı sanki. Kolu budu ensesi, her yeri dövmeyle doluydu… Bir kulağının arkası kalmış… Üstündeki yağmurluğu çıkarmıştı. Sağ koluna “KÜRŞAD” yazdırmış…
Tam bir karaktersiz, sessiz ortalık faşisti, muhbir de yani Abidin
Sonraki zamanlarda ara ara görüyorum, faşist Abidin’i. Eski Range Rover’ı ile, ilk önce küçük esnafın çok olduğu çarşı içlerinde filan geziyor. Sonra Heykel’e varıyor, Atatürk bulvarına yani. Sonra aşağı doğru salıyor kendini.
Altınkum’a yakın, bir Nejdet yapı sitesi evleri diye bir yer var. Araplar için filan yapılmış galiba… Oraya uzun bir bakış atmadan geçmiyor Abidin. Örnek aldığı kişi-şey o yani. Nejdet yapının, ultra zevksizlik abidesi siteleri gibi siteler sahibi olacak kadar zengin olmak. O pek mümkün değil. Yani şu anda, bu Nejdet denen kişi-şirket bu Abidin’i 10 milyona katlar, çiğner, sonra 30 milyona katlar.
Aşağı doğru, Altınkum’a inerken filan, biraz durup bir daha bakıyorum… yani bir insan hem çok zengin hem nasıl bu kadar vizyonsuz, zevksiz olabilir! demekten kendimi alamıyorum.
Neyse. Yani, Abidin, küçük esnafın olduğu çarşı içinde dolaşıp biraz kulunçlarını şişiriyor, yani ben de zenginim, diyor, gazla dolduruyor kendini, sonra hooop aşağı Nejdet yapı!..
Yav Nejdet dayı! Şu garibana bir üç beş at yav!
…
Bu gün de böyle oldu. CEO kazağı giymiş Abidin, Altınkum’da geziyordu, çakma sarışın köylü karısıyla. Bunların ayrılması 1-2 seneyi bulmaz.
…
Bunlar hep Türkiye’nin özeti gibi. Daha doğrusu, özeti.
Global konjonktür değişti. Bu konjonktürde, Asya blokundaki yükselen güç Türkiye ile eklemlenmek zorunda. Ama şunu iyi anlamak lazım; karşılıklı zorunluluktur bu.
Bu konjonktürde, yukarıda hikayesini boşa anlatmadığımız Abidin tipi Hükümeti gibi vizyonsuz, boş beleş bir devlet yapısı, hırsız dolandırıcı dolmuş bir devlet-hükümet yapısı elbette bu global konjonktürü layığınca karşılayamaz, hatta hiç karşılayamaz, hatta bozmaya kalkar.
Yani, Türkiye’nin bir enerjiye, yeni bir itici güce, en önemlisi çalışan insana ihtiyacı var. Asya’nın ejderhası bu enerjiyi verecek.
Var olan hükümet yapısı-devlet yapısı “devam edecek olursa” bu ejderhayı şişe geçirip yemeye kalkarlar.
1976 Tokat doğumluyum.
Bilim-Teknik konularına ve edebiyata karşı yoğun ilgim var. Öyle ki, taa çocukken alfabeden "A"yı öğrenir öğrenmez bulduğum her şeyi okurum.
Bu dünyadan alabileceğimiz bir şey yoktur. Öyleyse, yazarak bir şeyler bırakalım.
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.