Serin akşamlarda, güneş iyice gidince, balkonda volta atmayı seviyorum. Çevre apartmanların balkonlarında kimseler olmaz genelde. Ya bir eşya koymak için ya da bir dolaptan patates soğan almak için hemen girip çıkanlar olur balkonlarda. Tenhadır yani serin akşamlarda balkonlar.
Dün de yine volta atıyordum. “Volta” kelimesi, bir hapishanenin avlusunda belli bir ritimde gelip gitmek anlamını getiriyor akla. Balkonda da olsak bir hapis kurmuş olabilirler. Bütün evlerde insanlar, hava serin diye içerdelerken, insanın kendini bir voltada bulması… kim hapiste aslında? Ya onlar ya ben, değil; olmayabilir. İki taraflı bir durum da olabilir. Herkes hapsolmuş da olabilir.
Halbuki şu insanlar niyedir bilmez; serin, hatta soğuk havalarda gezip durmak insanı bedenen sağlıklı tutar. Vücuda talim yaptırıyorsunuz yani. Daha doğrusu; sağlık denen şeyi başlı başına bir nesne olarak kabul edecek olursak, sağlığa talim yaptırıyoruz.
Dün oldu olay. Yine voltadaydım balkonda. Alt dairedeki kadın sokağa çıktı. Arabasına doğru yürüdü. Bagaj kapısını açtı. Bir şey aldı. Sonra şoför tarafı kapıyı açtı, bir şeyler yaptı. Sonra, yan apartmanın bahçe kapısından girdi. Giriş dairesinin kapısını çaldı. Komşuyla bir şeyler konuştular.
Benim balkonda olduğumu gördü. Saçları biraz daha uzundu fakat kestirmiş. Kulak ortası hizasına kadar kestirmiş. Siyah beyaz tonlarda giyinmeyi seviyor. 60’ında var gibi.
Saçlarını kestirmesinin sebebi, etrafını daha iyi dinleyebilmek için. Vücut tipi, yürüyüşü; bilhassa kalça hareketleri… İki haftayı geçti sanırım. Rahmetli olan bir Ördek Fehmi’den bahsetmiştim. Bu kadın, Ördek Fehmi’ye tıpa tıp benziyordu.
Bilimsel bir gerçektir; vücut tipleri-karakteristikleri birbirine benzeyen(boy, yüz, el, yürüyüş, bakış) insanların psikolojileri de tıpa tıp aynıdır. Benzeyen kişilerin erkek-kadın olmaları fark etmiyor. Buradaki önemli nokta; psikolojileri ve zaman içerisinde- gençlik, orta yaş, yaşlılık dönemlerinde- yaptıkları şeyler de aynıdır.
Kadının, bilhassa yürüyüşü tamamen benziyordu Ördek Fehmi’nin yürüyüşüne. Ördek Fehmi de gizli ve kâr getirecek bir iş üstündeyken aynı şekilde yürürdü. Gözleri de hareketlendi. Bu, göz hareketleri aslında bütün endişe içindeki insanlarda vardır.
Balkonun ışığını açmıyorum. Balkonda ölü gözü bir ışık var yani. Sokağa bakmayı kesip balkonun diğer ucuna gitmek için döndüm. Bir insan karaltısı gördüm. Hafiften ürperdim. Tahmin edin ne oldu?..
Korkma, korkma!.. dedi karaltı. Ben, Halil, dedi. Lan yine mi geldin sen!.. dedim. Sırıttığını görmedim ama hissettim. O tarafa doğru yürüdüm.
Evet. Şimdi de bir karaltı olmuştu Halil.
Bir ara, Kültür bahçesinde salıncaklı çardakta otururken Ömer gelmişti ya yanına… dedi Halil.
Evet, dedim
Ördek Fehmi’nin genleri bozuk, ondan, demişti Ömer, dedi Halil. Esas olanı duydun mu? dedi, Halil.
Duymadım, dedim. İki haftayı geçti gömüleli. Gömüldükten bir hafta sonra mezarının üstü şişkinleşmeye başlamış. Bildiğin balon şişkinleşmesi gibi. Bir insan boyunu geçince şişkinliğin çapı, fark edilmiş, tabii. İlk fark edenler korkudan bırak yanaşmayı bakmaktan bile korkmuşlar. Belediye ekipleri, polis, sağlıkçılar filan bir güvenlik çemberi oluşturup ön izleme yapmışlar.
Şişkinlik, sanki o kadar kalabalığı birikmesini beklermiş gibi, hareketlenmeye başlamış. Bir doğum anı gibi yani. 1-2 dakika içinde hareketlenmeler artmış… Belliymiş ki bir şey ortaya çıkacakmış… Bir anda patlamış şişkinlik… 25-30 metre çaplı bir alana toprak börtü böcek çıyanlar saçılmış. Küçük yılanlar da varmış saçıntıların içinde…
İnsanlar ilk telaş anını atlatıp mezara doğru bakmışlar… Polis ve belediye ekipleri de mezara doğru yaklaşmışlar…
Ben de yaklaştım, baktım, dedi Halil.
Ne gördün, peki?..
Hiçbir şey, dedi Halil, hiçbir şey.
Kişisel Web Sitem: umitsonmez.com.tr