Kafede yan tarafta oturuyordum. Arkamdaki masaya bir emlakçı ve bir yabancı çift oturdu. Bu yabancı çifti son 3-4 gündür aynı kafede görüyordum. Emlakçı arada bir Almanca sayılar söylüyordu. Ara ara konuştuklarında Almanca kelimeleri seçmeye ve anlamaya çalışıyordum. Üç beş kelime seçebiliyordum.
Dil öğrenmek konusunda bir önemli şeyi de hatırlıyordum. Ortam çok önemli. Yani, diyelim ki hiç bilmiyorum Almancayı; yeni başlamışım bir kursa, tabii ki bir aşinalık-temel olur, kurs dediğiniz şey. Dolayda Almanca konuşulması da önemli oluyor. Hatta bazen, ki beyin bunu gizliden yapar, sadece Almanya’da olmak bile; renk, şekiller, kurallar, kediler… görmek bile beyni dil öğrenmeye daha da yatkınlaştırır. Fakat ilk etapta böyle imkanlarımız yoksa, yani dil öğrenirken yabancı ortamlarda bulunamıyorsak, bir düşünsel evren oluşturmamız gerekiyor. Çay içmeyi bırakıp kahve içmeye başlamak bile dil öğrenmeye önemli katkılar sunabilir. Neyin kafasını yaşıyorsun?! diyenlere, Almanların kafasını yaşıyorum, gerçekçi bir yanıt olur.
Kendini “mod’a” sokmak önemli yani.
Yabancı çift gözüme hiç de Almanmış gibi görünmedi, nedense. Yani hani insan biraz irilik ve sarılık filan bekliyor… diyordum ki, başka ülkelerde de Almanca konuşulduğu veya Almanya’da yaşayan pek çok milletten insan olduğu aklıma geldi. Ufarak, bitirim (biraz da g.ttenbacak dedikleri) bir tipti kadın. Yanındaki erkek de bildiğin “doblolu enişte” görüngüleri sergileyen biriydi. Neyse. İnsan, türlü türlü.
Villa arıyorlardı Didim’de. Emlakçı, buralara yeni gelmiş birine benziyordu. Evvelsi gün de aynı yerde oturdulardı. Emlakçı, kırmızı bir pantolon giymişti. Kırmızı bir fuları vardı ve yine kırmızı biri mendili spor ceketinin cebine serbest gül gibi koymuştu.
Bir iki villa için bir iki yeri aradı emlakçı. Arka cephe şöyle mi ön cephe şöyle mi filan diye. Ben onlardan önce kalkıp ayrıldığım için, bilmiyorum buldular mı bir villa.
Adam belki de emlakçı değildi. Emin değilim.
Bir kısım çevremde de villa merakı olan insanlar var. Fakat bu çevremde dikkat ettim; villa yaptıran bu bir kısım çevrem, sadece hava atmak için villa yaptırıyorlar gibime geliyordu. Bir kısım sebep de şu: apartman dairelerinde genelde sorun var. Apartmanda yaşamayı bilmeyen, adabımuaşeretten habersiz insanlar yüzünden, müstakil tip ev arıyor insanlar. Neyse.
Dil öğrenme konusundan bahsediyorduk… Dil öğrenmeye engel şeylerden biri; fiziki ve zihinsel tabiyetlerinizdir. Psikolojik/ruhi tabiyetleriniz de dil öğrenmeye engel olabilir.
“Yabancı” deyince sadece filmlerde gördükleri insanları ve yaşadıkları yerleri zanneden çevrenizin sizi engellemesi pek mümkün.
Neyse. Ya, olumlu şeyler/itenekler nedir dil öğrenme konusunda? .. Hedeflerinizin, o an bulunduğunuz ortamda/ülkede olmayacağını gördüğünüz anda, bu olumlu bir itenek olabiliyor. Gözünüzü dışarı çeviriyorsunuz; oradan bir yol görünüyor mu, diye. İşte bu yüzden, görünürde zaman zaman olmasına rağmen içsel olarak sık sık yinelediğim kendini değerinizi bilmek, gözetmek çabası size dil öğrenme konusunda güçlü bir itenek oluşturuyor.
Farklı medeniyetlerden insanlar tanımak, insana çok şey katar. Bu ülke, insana değer veren bir ülke değil. “İyi bir şeyiniz” varsa, ya yok etmeye çalışır, ya çalmaya çalışır…
Bir dil öğrenmek, yeni bir ülke kurmak anlamına da gelir. Kafamızda yeni bir ülke kurmak. Ama, gerçek bir ülke.
Kimine de Are you Kola? Bist du Cola?