–Halil, hiç umulmadık bir zamanda geldi yine…
Laboratuvardaydım. Bir afiş tasarımı yapmam gerekiyordu. Pek bir yeteneğim yoktur böyle işlerde fakat
birkaç örnek şablondan filan uydur kaydır bir şeyler yapabiliyorum yine de. Neyse…
Halil, geldi oturdu yan koltuğa. Baktı, baktı, baktı… Öyle yap, böyle yap, şöyle yap… demeye başladı.
Bir ara yüzümü ona döndüm. Daha önce afiş tasarımı yapıp yapmadığını sordum. Yok, yapmadım, dedi.
Sanırım, tam Halilülasyon yaşıyordu. Pandemi dolayısıyla yirmi güne yakın kapanmıştık ya!
Onda da böyle bir etki oluşturmuştu. İşin esası; boş gezenin boş kalfası’na bağlamıştı. Onun, zaman zaman gerçekçi şeyler söylemesi
boş oluşundan kaynaklanıyordu. Kapanma sürecinde kafasındaki boşluk iyice boş kaldığı için; onu yaparım, bunu yaparım, şunu yaparım;
o öyle değil, bu böyle değil, şu ki zinharrr sandığın gibi değil-ler akın akın etmişti boşluğa.
Bi’hava almak için kalktım. Çay aldım öğretmenler odasından. Dışarı çıktım. İnsanın kafasındaki… veya kalbindeki “boşluklar” arttıkça
atışı da kuvvet kazanıyordu. Fakat yine de her sözü dinlemek için zorlamalı insan, kendini. Atış demek yansıtmak demekti.
Değerli şeyleri de buldurabiliyordu atış-atarlar.
–
Afiş denen şeyde yazı mazı azdır, az olmalıdır. Görsel odak da çarpıcı-vurucu olmalı. Cafcaflılık yerine sade-duru olan yakalanabillirse
afiş denen şey amacına ulaşmış olur.
Pek bir yeteneğim yoktur afiş tasarımı konusunda; demin bunu demiştim. Fakat yine de güçlü bir hissi-potansiyel-cevher hissediyorum kendimde.
Tasarım… herhangi bir şeyin tasarımı söz konusu olunca, sessizlik esastır. Kafanızda, kalbinizde uçuşur bir sürü şey.
Er ya da geç, hatları belli bir “şekle” varırsınız. Resim konusunda da böyle, elektronik konusunda da böyle, ağaç işleri konusunda da böyle,
yazı konusunda da böyle…; böyle oğlu böyle veya böyle kızı böyle.
“Kendiliğinden” işlediğini-oluştuğunu gördüğümüz tasarımlar da vardır.
Dünyayı ve kainatı; insanı anlamak konusunda, “kendiliğinden”liği çoğu zaman kaotik olarak algılarız.
Korkarız bundan, korktuğumuzu da belli etmeden.
İç alemimizi bize anlatan önemli bir şey vardır halbuki. Bizatihi kendimiz-izdir bu.
İnsan biraz da şeye benziyor… bir afişe. Bir şeyin ilanı-duyurusudur ya afiş. Yürüyen bir afiştir insan.
Her an ve gittiği her yerde.
Broşürden faklıdır, afiş. İnternette veya günlük hayatta baktığım oluyor afiş çalışmalarına. Broşürle karıştırılan afişler de görüyorum.
Afiş durudur, sadedir. “Pat” diye bir etkisi vardır. Fakat gürültü çıkmaz.
Bir afiştir insan. Faaliyet tarihleri de vardır afişte. 1976- 20.. gibi. Olmasa da olur.
Net bir şeyler, duru bir şeyler, özgün bir afiş.
Yoksa, yani; kağıt israfı, karbon salınımı fazlalığı, sera etkisi, buzulların erimesi…