-Çocuklar yine de dolanıyorlar kapı kapı.
Kanapeye uzanmıştım akşama doğru. Kapı çalındı…
Bu ara ilkin kulağımda değil de sanki kalbimde çalınıyor kapılar. Enteresan!
Hemen kalktım. Kapıya 3-5 adım yürüyene kadar ne çok kişiyi düşündüm; umarım, onlar değildir! diye.
Olsalar olsalar kaç kişi olacaklardı ki zaten. Hiç değilse 3-5 adımda düşündüklerimden daha az olurlardı.
Dikiz deliğinden baktım. Beyaz elbiseli bir kız çocuğu arkasını dönmüş iniyordu merdivenden. Yetişemedim.
Sonra, yaklaşık iki yıldır mutfak dolaplarının birinde durmakta olan bir poşet dolusu şeker aklıma geldi.
Cam bir kaba doldurdum şekerleri ve kapıyı açıp ayakkabılığın en üst rafına koydum şeker kabını.
İsteyen alsın, hesabı. 5-10 dakika geçmedi ki çocuk sesleri geldi kapımdan. Dikiz deliğinden baktım. En az 5 çocuk şekerlerden alıyordu.
Sistem çalışıyordu…
Yine, bir on dakika kadar sonra, kapım çalındı. Bu sefer açtım kapıyı. Zemin kat dairede kalan ailenin üç küçük oğluydular.
Şeker kabını gösterdim. Aldılar birkaç tane. Kırmızı formalı en küçük çocuk “haşlık” yok mu? dedi. Ne yapacağını sordum.
Tişört alacağım, dedi. Biraz arsızlık vardı çocukta ama yine de, bekleyin dedim. Cüzdandaki son parayı verdim. Teşekkür ettiler, iyi bayramlar dilediler
ve gittiler.
–
Karışık Günler
Ülke gündemi çok karışık. Yakın dolay çok karışık. Kafalar çok karışık. Sanırım, aslında böyle bir şey yok da;
dile getirişler çok olunca, ardından duyuş-lar çoğalınca, insan da ister istemez duyduğu ve gördüğünü yığın yığın edince,
sonrasında taşkınların olması çok normal. Şu paragrafta, “normal” kelimesini bulmak da ilgincime gitti doğrusu!
Yalnızlığı seven insanların, yalnızlığı sevmelerinde bir önemli sebep vardır. Değerli bir şey vardır da insanda, onu korumak istemektedirler.
Gözünü gönlünü zaman zaman dışarı çevirir, yalnızlığı seven insanlar. “Zaman zaman” diyorum. Az zaman yani. Ki, bu eylem
kendi değerli-gerçekliğinden kopmadığını onaylamak için yapılan bir eylemdir. İnsan, sebeplidir. Sebepsiz olmaz.
Ne kadar az sebep buluyorsa kendinde insan o denli gürültücü oluyor.
…
Çocuklar geldi demiştim ya! Kapanmadan dolayı her yan biraz daha sessiz. Şu bayram denen ortamda, en güzel şey renkli renkli giyinmiş
çocuklar. Onlarda saf bir sebep var. Ve onların o saf varoluşları bana değerli oluşu ışıl ışıl gösterir. Henüz, büyükleri ve diğer çevreleri
tarafından örselenmemiş saf-sebep-varoluşları.
Çocukların, saf olduklarını biliriz ama öz-gün anlamlarıyla saflığı taşıdıklarını fark etmediğimiz için kendi gerçek sandığımız
gürültülere onları harcettiğimiz çoktur. Harç. Gürültü harcı. Sonrası beton. Beton kafa.
Karışık Mafya
Karışık ülke gündemi. Ki, ne zaman karışık değil ki!
Aslına bakarsanız, hepimiz mafyayız. Veya… bir çeşit şebeke. Ben, bunu hep söylerim.
Neden bu kadar çok mafya varmış-mış. Senin ruhun mafya. Veya, suç örgütü. Sokağa tükürmekten başlıyorsun şebeke olmaya.
Bir çocuk görüyor seni. O da tükürmeye başlıyor.
Adamını arıyorsun şu iş için bu iş için. Bir çocuk görüyor seni.
Büyüdükçe, kendi adamlığını unutup, o da adam arıyor. Tabu arıyor. Totem arıyor.
…
Çocuklar, en ortak değerlerdir. Yaparak örnek olduğunuzu zannetiğiniz yerde, şu gürültü ortamında, onlar sizin yapmadıklarınızla
daha çok şey öğreniyor olabilirler.