İnsanın insanca değer yargılarıyla donanıp, insanın insanca değer yargılarıyla yaşadığı sistemin adıdır. İnsanların toplumsal üretim araçlarıyla üretip, toplumsal paylaşmayı yaşadığı düzenin adıdır.
Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir. Kişinin hem kendisi hem başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir. Kişinin kendi emeğiyle kazandığı lehine başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir.
Gerçek şu ki insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur. Hakkaniyette herkes kendi yeteneği çerçevesinde kaldırabileceği bir iş yapmakla mükelleftir. Kendisi ve toplum için üretmek ve üretileni paylaşmak lehine olacaktır. Ama sadece bencilce kendini düşünmek ise kaybına sebep olacaktır.
Emek, insanın elinin emeği, alnının teri, gözünün nuruyla ürettiğiyle geçinmeli başkalarının emeği ile geçinmemelidir. Herkes kendi emeğiyle geçinmeli. Herkes kendi emeğiyle geçinirse sömürü olmaz. Sömürünün olmadığı yerde ise zulüm olmaz.
En büyük mucize insanın akıl nurunu ve bedenini kullanarak emeğiyle yarattığı değerlerdir. İnsanlar hep birlikte akıl ve bilimin yolunda ürettiği değerleri paylaşmalı hakkaniyetçi bir yaşam kurmalıdır.
Sömürünün, baskının, zulmün olmadığı, parası olmadığı için hastane kapılarında kimsenin kalmadığı, çöplerde ekmek toplamadığı, dışlanmadığı, hor bakılmadığı bir dünya kurmak için bütün insanlık el ele gönül, gönülle vererek sevginin, paylaşımın, hoşgörünün, barışın olduğu, insanın, insanca değerle yaşadığı bir dünya kurmak için gayret sarf etmelidir.
Bunun için mücadele etmeyenler sömürünün, zulmün veballerini üzerinde taşırlar. Dünya üzerindeki bütün güzellikler bütün insanlara aittir. Bu güzelliklerden sadece bir bölüm insanın faydalanması insanlık değerlerine ters düşer. Dünya hepimizin ise, özel mülk yerine dünyayı bütün insanların kamu mülkiyeti haline getirmeliyiz.
Alevi inancının insanı kâmil aşamalarında olan dört kapı kırk makam öğretisinde üretim ve sosyal paylaşım düzeni şöyledir:
Şeriat kapısı düzen anlamına gelir. Düzen kurallarla sağlanır. Düzenden maksat insanların huzur, mutluluk, barış içinde yaşamalarını sağlamaktır.
Bu kapıdaki insanlar ham insan olduklarından bencil olurlar ve her şeyin kendisinin olmasını isterler. Bu istekte dünyayı yaşanmaz hale getirir. İsteklerini elde etmek için her yola başvurabilirler. Bu kapıda insanların düzenli bir şekilde yaşamaları için terbiye edilirler. İnsanların kurallarla disipline edildiği aşamadır.
Bu aşamadaki insanlarda bu senindir bu benimdir anlayışı vardır. Tarikat kapısında hem senindir hem benim. Marifet kapısında hepimizin. Hakikat kapısında ihtiyacı olanındır.
Tarikat kapısında herkes yol kardeşi olduğunda, bu kapıda senlik, benlik biter. Paylaşmayı öğrenmiş insanlar birbirlerine hizmet etme yarışına girerler. Varlıklarını birbirleriyle paylaşırlar. Çünkü dünya paylaşıldıkça güzelleşir. Sömürü diye bir şey kalmaz. Şeyh Bedrettin’in de dediği gibi: “Yar yanağında gayrı paylaşmalı her şeyi.”
Marifet kapısında artık kişi kendini bilen, dünya nimetlerinin bütün insanların olduğunu ve bunların paylaşılmasını isteyen insan haline gelir. Hep birlikte üreteceğiz. Hep birlikte paylaşacağız dediği aşamadır. Hakikat kapısı, hakkaniyetin yüreklere, benliklere ve dile kazındığı kapıdır. Sınıfsız, makamsız ve mevkiinin olmadığı yaşam yeridir. Dünyadaki bütün insanların hep birlikte üretime katıldığı ürettiği, ürettiğini de paylaştığı sistemdir. Paylaşmayı bilen insanların yürekleri sevgi ve şefkat doludur. Paylaşmayı bilmeyen, malları biriktirip daha çok kar elde etmek için fırsat bekleyenler ise katı ve insafsızdırlar. Hakkaniyette din, dil, ırk, cins, renk, inanç ayırımı yapmadan, herkes kendi inancında ve düşüncesinde özgür, üretimde beraber, tüketimde hakça paylaşım içerisinde yaşar. Artık yaşadığı alan rızalık şehridir.
Yaşamın güzelliği kadın ve erkeğin birlikteliğiyle mümkün olacaktır. Onun için kadın yaşamın her alanında ne zaman yerini alırsa işte o sade yaşam ancak o zaman kurulur. Çünkü varlığın, varlığı zıtlar bütünleştiği zaman gerçekleşir.
Hakkaniyet sisteminin merkezinde insan olacaktır. O zaman bütün güzellikler insanların güzel yaşaması için olacaktır. İnsanların güzel yaşaması da her şeyin hak ve adalet içinde olmasıyla mümkündür. İnsanın güzel yaşaması demek dünya üzerindeki ekolojik dengeyi tehlikeye atmakta olmamalıdır. Güzel yaşam ekolojik dengenin korunmasıyla mümkündür. Hakkaniyet her şeyde hak ve hukuk demektir. Bunun için insan hak ve hukukuna riayet etmek, bütün canlıların hak ve hukukuna ikrar vererek, ekolojik dengeyi bozmamak gerekir.
Dünyanın güzellikleridir dünyayı güzel kılan. İnsanoğlu aşırı isteklerini karşılamak için acımasızca dengeyi bozmaktadır. Bozulan denge kendi dengesini kurmak için insana zarar vermektedir. Bütünü korumak ona zarar vermemek ancak asr-ı saadetle yani hakkaniyetle mümkündür.
İnsanlığın huzuru ve mutluluğu bulabilmesi için, insanın kötü duygu ve düşüncelerden arınıp, güzel duygu, düşünce ve davranışlarla donanması gerekir. Zaten insan olabilmenin tek koşulu, insanca değerle donanmakla mümkündür.
Paylaşabilmek için üretmek gerekir. Üretmek de el birliğiyle kolektif olmalıdır.
Herkes birbirinin varlığıyla aynı ise o zaman birbirimize hizmet kendimize hizmet olacaktır. Kendini ayrı gören gayrıdır. Gayrı olanda yalnızdır. Yalnız olanda mutsuzdur.
İnsanın güzel değerlerle donanıp bunları haline davranışına yansıtmasına da ahlak diyoruz. Bu iki unsuru birleştirirsek o zaman o güzel yaşamı kurabiliriz. Hakkaniyet hak olur yaşamımızda. Sevgiyle baktığın her şey sana sevgiyle bakar.