Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Hakikat yolun olsun
“İki kişiye muhtaçtır der Halil Cibran hakikat için; biri, onu dillendiren, diğeri onu anlayan…”
Osho ise şöyle demiş: “Hakikat ödünç alınamaz. O kitaplardan çalışılamaz. Hiç kimse sana onun hakkında bilgi veremez. Senin zekânı keskinleştirmen zorunludur, bu sayede sen varoluşun içine bakarsın ve onu bulursun.”
Gerçek, akıl ve mantık yolu ile elde edilen bilgi iken, hakikat, gönül ile içe dönerek bulunandır. Bilgi, öz ile yorumlanıp hakikate ulaşılır. O, bir gökkuşağı gibidir, yaklaştığımızı sandıkça o da uzaklaşır.
Hakikati, gerçeği arayanlar çoğunlukla büyük kalabalıkların içerisindeki yalnız insanlardır. Onlar, zamanlarının çok ilerisinde yaşarlar. Aydınlanma peşinde koşan bilinçli birey yolda öğreneceği gerçeklerin yardımıyla içinde saklı olan hakikate doğru itikatla adım adım yaklaşır.
Hakikati, Platon’un dediği gibi “bütün ruhunla” aramak gerekir. Hakikat tam bir özgürlük içinde aranmalıdır. Hakikat zamansızdır. Hakikati henüz görememek hakikatin yok olduğu anlamına gelmez. Gözleri ama gönül gözleri kapalı olanlar hakikatten ne bilebilir ki…
“Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil!
Ne zaman, bilmem! Yeter ki o kapıda durmayı bil!” (Mevlana)
‘Galiba artık bir şeyleri farklı düşünmenin zamanı geldi, benim için de… Aynen Mevlana’nın ifade ettiği üzere; bunca yıl, gözlerimin cevherlerini kitaplarda eskittim… Artık, şöyle durup geriye baktığımda “ne için?”, “kimin için?”, “kiminle birlikte?” sorularıyla bu fani dünyaya kendimi feda etmenin ne anlama geldiğini sorguluyorum… Asla, yüreğimin içinde saklı tuttuğum etik, erdem, adalet, yardımseverlik, sosyal sorumluluk, insanlık gibi değerlerden uzaklaşmayarak!.. Kişisel hazcılığın ve bencilliğin, kendi çıkarlarımın esiri olmayarak!.. Fakat sorgulayarak!..
“Ne için?..” “Kimin için?..” “Kiminle birlikte…” “Nereye kadar?..”.
Yaşam felsefemi yeniden düşünüyorum, sorguluyorum, yeniliyorum… Çünkü inanıyorum ki Haktan geldik Hakka gideceğiz hakikatini kavramış biriyim…
Hayat bir zahmet! İnsanın kendisi bir zahmet!.. Doğması ve ölmesi belki kolay ama zahmet olan, zahmetli olan asıl hayat!
“Her şeyin değeri, zorluğundadır.” demiş genelde aşk, terkedilmiş kadınlar ve mitolojik temalı şiirler yazan M.Ö 20 yıllarda yaşamış Latin Edebiyatı’nın üç kanonik (“kanun, kural” “hayali yaratışmış”) şairinden biri olan Publius Ovidius Naso. Bu arada Publius Ovidius Naso’nun kaleme aldığı son kitabı “Sevgi Sanatı” kitabını tavsiye etmeden geçemeyeceğim dostlar.
Neyse konumuz Publius Ovidius Naso değildi bendim…
Ama hayat böyle bir hayat!.. Zahmetsiz rahmet olmaz… Zahmetsiz bal yenmez… Zahmetsiz kazanç helal olmaz… Külfet olmadan, nimet olmaz! Olsa da hayırlı olmaz!’
Hayat ve hakikat derinliklerinde kimileri inciler bulur, kimileri ise taşlar!
Siz neyi arıyorsanız! Her ne arıyorsanız, hoş geldiniz!..
Madem buradasınız, ayakta kalmayın, oturun, arkanıza yaslanın ve öyle okuyun…
Beğenmeseniz de, hoşunuza gitmese de hoşgörülü olmaya bakın…
Fikriyatımıza hemen taş atmayın! Okuyun ve anlamaya çalışın…
Yargılamayın bizi hemen!.. Linç etmeye kalkmayın!..
Açıp da kalbime mi baktınız! Siz kendi kalbinize bakın ve önce temiz bir kalp ile okuyun:
“Kalp kör olduktan sonra gözlerin görmesinde hiçbir fayda yoktur.” Hz. Ali
Okuyacaksanız kalp ile okuyun, gözle değil!..
“Kalbin okuması hayattır.” Gazali Hz.
Kalbinizi daima temiz tutarak bakın… Gözleriniz kalbinizin aynası olsun…
“Gözler kalbin ayinesidir.” Said-i Nursi
Vicdanınız sesi oradadır… O sesi dinleyin! Hakikati o vicdan olmadan göremezsiniz!
“Göz ile görülür de örtülür de.” Niyazi Mısri- demiş bunca bilir, boşuna mı demiş…
Ve kem gözden ırak olun… İyi gözle bakın… Dolaşın, bakın! Emek var, zahmet var!…
Takdir sizin!
Niyeti hakikat olanın bahanesi olmaz. Niyeti hakikat olanın ihtirası, makam ve mekân sevgisi olmaz. Erenlerin ifadesi ile “bir gönülde iki sevda olamaz”. Yolcuğa çıkmak önemlidir ve yolculuğa çıkmak zahmet talip olmak demektir. Ancak yolcuk esnasında bilge liderlere ve yüksek istişare makamında çıkan kararlara eyvallah diyebilmek her kişinin harcı değildir. O yüzden yolcuğa çıkmak kadar önemlidir yolcuğunu sağ salim tamamlamak.
“Gerçek” ve “hakikat”, başlangıçtan günümüze değin felsefede üzerinde en hararetli tartışmaların yaşandığı, kavramlar arasında ayrımların net bir şekilde yapılamadığı sözcüklerdir. “Hakikat” ve “gerçek” kavramları, “gerçek, hakikat ve doğru” anlamını veren eş anlamlı yapılar gibi dursa da bu ifadeler arasında felsefî ve dilbilimsel ayrımların olduğu bilinmektedir.
Asırlardır “gerçek” ve “hakikat” sözcüklerinin aynı anlama sahip ifadeler olarak görülmesi ve yakın eş anlamlılık içerisinde değerlendirilmesi, bu sözcükler arasındaki ayrımın zorluğunu göstermektedir.
Köken olarak “gerçek” sözcüğü Türkçe bir kelime olup “hakikat” sözcüğü ise Arapça’dır. 11.yüzyıla değin kerti, kirtü, köni sözcükleriyle temsil edilen “gerçek” ve “hakikat” sözcükleri, Türklerin İslamı seçmeleriyle “hakikat” şeklinde dilde kendisini göstermiştir.
TDK Türkçe Sözlük’te “gerçek” ve “hakikat” sözcüklerinin sahip oldukları anlam ve kullanımları yansıtan ifadeler bulunmaktadır. Bu tanımlamalar, kavramların sahip olduğu anlam ve türevleri yansıtarak sözcüklerin temel kullanım alanlarından çeşitli alanlara uzanan bir yelpazeyi yansıtması bakımından önem arz etmektedir.
İsmail Parlatır, Osmanlı Türkçesi Sözlüğü’nde “gerçek” ve “hakikat” kavramları hakkında tanımlamalarda bulunur. “Gerçek” sözcüğü, 1.Doğru, sahih, vâkı, muhakkak. 2. Sahte olmayan, hakiki, halis. 3. Sadık, yalan söylemez. (Parlatır, 2006: 503)
Kavramların sahip olduğu tanımların yanı sıra, kullanım alanlarının da yer aldığı bu eserde” Misalli Büyük Türkçe Sözlük’te “gerçek” ve “hakikat” sözcükleri hakkında bilgiler verilmektedir.
Tasavvufî olarak “hakikat” kavramı, mutasavvufu Allah’a ulaştıran dört makamdan biri olması bakımından önemli bir yere sahiptir.”
Bırakın hakikat incitsin sizi. Bir yalan avutacağına…
Hak yolunda hakikate varmak sözle olmaz. İnandığını yaşamakla olur demiş Mevlana…
Ve ilave etmiş Mevlana hazretleri: Bir kaç gün su içmeyi bırak. Ağzını ebediyet şarabına daldır ki hakikat içesin.
“Yürü bre yalan dünya
Sana konan göçer bir gün
İnsan bir ekine misal
Seni eken biçer bir gün” demiş Karacaoğlan…