Ağustos ayı ortalarıydı. Yine yollara düşmüştük. Maksadımız Karadeniz’i karı karış dolaşmak ve bir kaşık bal misali bazı hususları hülasa ederek kayıt altına almaktı.
Ordu istikametinden Sinop istikametine doğru bir yolculuktu bu. Samsun’un Yakakent ilçesini geçtikten sonra önümüze gidebileceğimiz yerlere dair yer isimleri yazıyordu. Biz de rotamızı Sinop’un Dikmen ilçesine çevirdik.
Köprü, köprüyol veya üstgeçit benzeri bir yerden geçerek denizi arkamıza aldık. Artık her saniye denizden uzaklaşıyorduk. Hâlbuki haritaya bakıldığında Dikmen’in deniz sahilinde bulunan toprakları hiç de az değildi. Bilmeyen Dikmen’i biz sahil şehri sanabilirdi. Tıpkı kısmen Terme ve Çarşamba gibi.
Çok geçmeden sahilden tamamen uzaklaştık. Mevsim yazdı. Her tarafa mavi ve yeşilin hâkimiyetinde idi. Yolun sağında ve solunda envaı tür bitki yeşilin bütün tonlarını temsil ederken, gökyüzü alabildiğine mavi ve o maviliklerin içinde bulutlar raks eder vaziyetteydi. Karayolu ise benim rengim farlı ben özelim der gibiydi.
Motorun homurtulu sesi belki de yaprakların hışırtısı ile kuş cıvıltılarının duyulmasına mani oluyordu.
Her geçen dakika Dikmen’e yaklaşıyorduk. Yoldaki mavi tabelalar bize gideceğimiz yere ne kadar kaldığını söylüyordu kendi lisanınca.
Yanımızdan akan Güzelceçay yıllarca Kanlı çayı olarak tanınmış. Çok canlar yakmış. Çok hayvan telef olmuş, çok eşya kullanılamaz hale gelmiş. Yıkılan binalara, yiten canlara sebep olmuş. Hele günlerden bir gün panayırın kurulduğu bir esnada bendine sığmaz halde silip süpürmüş önündekileri. Millet mallarını bir yana koyarak canını kurtarmaya çalışmış. Kurtaramayan da olmuş tabii.
Biz bunlardan habersiz Dikmen ilçesine varıyoruz. Mütevazı bir ilçe. Nüfus dört bin, beş bin civarlarında seyreder vaziyette. Nüfus oldukça yaşlı. Göçü saymazsak nüfusu azalan ilçelerden. Hatta her gün ölüm ilanı verilirken doğum hiç olmamış. Çok gariptir ki 2021 yılında iki kişi doğmuş ilçede. Vefat eden ise iki yüzün üzerinde.
Yıllık iki-üç yüz kişi azalıyormuş şehir. Orta yaş grubu yok gibi.
İlçeye Muhsin Yazıcıoğlu adı verilen meydandan giriyoruz. Resmi merasimlerin yapıldığı yer yani. Gözümüze ilk olarak İlçe Kütüphanesi çarpıyor. Öğretmen oluşumuzdan olacak ki önce kütüphane yazısı dikkatimizi çekiyor. Görevli kişi M. Murat Gündüz denetimindeki kütüphane gayet düzenli. Okurunu bekliyor yani. Murat Beyle kısa bir görüşme yapıyoruz. Bize ilçe hakkında teferruatlı bilgi verecek olan kişiyi tavsiye ediyor.
Bu tavsiye üzerine soluğu İstanbulluoğlu Market’in yolunu tuttum. Muzaffer Bey bize bir hayli bilgi verdi. Zaten Dikmen’de kalma süremiz kısıtlıydı ve bu süre içinde ne öğreneceksek öğrenecektik.
İlçede bulunan en bilinen akarsu eskiden Kanlı çayı olarak bilinirmiş. Bu durum sürekli olumsuz çağrışım yaptığı için devrin valilerinden biri bu ismi “Güzelceçay” olarak değiştirmiş. Çok cana ve mala zarar veren bu ırmağın ıslahı için mücadele edilse de bazı olumsuzluklar yine olmuş.
Dikmen ile 50 km uzaklıkta ve daha önce Gerze ilçesine bağlı bir yerleşim merkezi. Belki bir köyden hallice bir nüfusu var ama ilçe olma özelliği kaybolursa devlet elinden mahrum kalacak bir yer. En azından bir kaymakam, İlçeye has müdürlükler, sağlık kuruluşları ve belediye hizmetleri ilçeye bir nebze katkıda bulunuyor.
Bu arada Güzelce çay haricinde Abdest Deresi var. Bu dere şehirde bulunan tarihi Cuma camilerine gelenlerin abdest aldığı bir yer. Dolayısı ile isim ile vazifesi bir nevi aynı. Dikmen, her ne kadar Durağan ve Gerze’ye komşu olarak söyleniyorsa da Boyabat ilçesine olan teması göz ardı ediliyor. Çok şeyin ihmal edildiği gibi…
Dikmen’in ilk meydanı İstanbullular Market önü imiş ve şimdi o meydanın ismi Şehit Bahattin Dolma Meydanı. Şehrin ortasında mütevazı bir park var. Bu şehir ile yazılacak çok şey var. Ayrıca Dikmenli şehitler için yapılmış “Dikmen Şehitleri Hatıra Ormanı” ayrı bir bahis. Gün gelir yazamadıklarımızı da yazarız. Şimdilik yerimiz bu kadarına elveriyor.
Bütün Dikmenlilere en kalbi muhabbetlerimi sunarım.